Semavi Eyice kimdir? İstanbul'un tarihine sahip çıkmak adına önerileri...
Semavi Eyice, yaklaşık bir asırlık ömründe İstanbul'daki tarihi mirasın çeşitli yönlerinin hafızasını oluşturdu. Sanat ve kültür tarihçisi Eyice, ardında 400'ü aşkın bilimsel makale ve çok sayıda eser bıraktı. İslam Ansiklopedisi çalışmalarına önemli katkılarda bulunan Eyice, yaklaşık 440 madde ve madde bölümü yazdı. Tarihçilerin pusulası olarak görülen Semavi Eyice, sanat tarihine, kültürüne sahip çıkmak adına neler yapılması gerektiği konusunda da önerilerde bulundu. Sanat tarihinin hafızası Semavi Eyice'yi doğum yıl dönümünde saygı ve rahmetle anıyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Yasemin Akçaoğlu'nun 2005'te hazırladığı "Türk Sanatına ve Tarihine Katkılarıyla Semavi Eyice" başlıklı teze göre, Eyice'nin hayatında Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih ve tarihi eserler hakkında yolladığı telgraf kırılma noktası oluşturdu.
Atatürk imzalı telgrafın ilk maddesinde "Gezdiğim gördüğüm yerlerde bazı arkeolojik kazıların yabancılar tarafından yapılmakta olduğunu gördüm. Bundan böyle bunları Türk gençleri yapsın. Şu halde Milli Eğitim Bakanlığı bazı Türk gençlerini Avrupa'ya göndersin, bunlar arkeoloji eğitimi görsün, kazıları onlar yapsın." ifadeleri, ikinci maddesinde ise "Gezdiğim gördüğüm yerlerde Türk eserlerinin harap durumda olduğunu gördüm. Bilhassa Konya'dakiler perişan bir halde... Bunların restorasyonu için Vakıflar İdaresine gerekli talimatın verilmesi fakat ezeli emirde bunlar asker işgali altında, bunların asker işgalinden çıkarılması gereklidir." sözleri yer alıyordu. Eyice, bu telgraftaki mesajları emir olarak kabul edip, üstüne düşen görevi gerçekleştirmek adına hayatını adadı.
Yurt içi ve yurt dışında birçok üniversitede ders veren Eyice, eğitim öğretim çalışmalarının yanı sıra Bizans ve Osmanlı sanatı konularında inceleme ve yüzey araştırmaları yaptı. Bizans sanatı araştırmalarına ek olarak Türk sanatının Avrupalılara tanıtılmasında da hizmet etti.
Bizans sanat tarihinin ilk Türk uzmanı olarak hatırlanan Eyice, katıldığı bir konferansta, şunları aktarmıştı:
"Allah bana memleketimizi uzun süre anlatabilecek bir ömür verdi. Hayatım boyunca oldukça fazla hatıram oldu. Birçok şey gördüm, yaşadım. Korkunç bir savaşın içinde olan Almanya'da 2 yıl kaldım. İnsanlığın ne hale geldiğini, nasıl bir vahşet içinde kaldığını canlı olarak yaşadım. Türkiye'de yalnız Bizans kültürü değil, Osmanlı kültürü de bilinmiyordu. Hala Osmanlı sanatını tamamen bilmeyen birçok insan var. Eksikliğini hissettiğim için zamanında İstanbul Üniversitesinde Osmanlı mimarisi dersi verdim. Şehrin içinde tarihi karakterde korunması gereken ne varsa bunların muhafaza edilmesi gerekiyor."
Prof. Dr. Eyice, Beyhan Karamağaralı'nın kitabına yazdığı takdim yazısında şunları söylemişti:
"Sanat, bir milletin zevkini, geleneklerini ortaya koyduğuna göre, bunun tarihini araştırırken, çalışmaları yalnız bir yapı çeşidine inhisar ettirmek yanlış olur. Türk sanatı tarihinde de ilk denemelerde bu yol tutulmuş, cami mimarisi ve tezyinatı yardımıyla Türk sanatı esasları, gelişmesi, özellikleri ortaya konulmak istenmiştir. Halbuki Türk sanat tarihi yalnız dini mimarinin bir yapı türünde değil, fakat daha pek çok başka türlerde de araştırmak, tarih içinde gelip geçmiş 'fani'lerin sanat zevk ve tutumunu ortaya koymakla, o milletin medeniyet tarihindeki yerini tayinde büyük faydalar sağlayabilir."
Kuruluşundan itibaren Türkiye Diyanet Vakfı'nın İslam Ansiklopedisi çalışmalarına önemli katkılarda bulunan Eyice, yaklaşık 440 madde ve madde bölümü yazdı. Türk Ansiklopedisi, MEB İslam Ansiklopedisi, Meydan Larousse, Küçük Türk İslam Ansiklopedisi, Anadolu Uygarlıkları Ansiklopedisi, Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi'ne yazdıklarıyla sanat tarihi alanındaki birikimini yansıtan Eyice'nin yaşamı boyunca bini aşkın kitapta makalesi ve araştırması yayımlandı.
Prof. Dr. Semavi Eyice, İstanbul'un tarihine, kültürüne sahip çıkmak adına neler yapmamızı gerektiğini şöyle açıklıyor:
"Bizler sildik süpürdük İstanbul'un tarihini kültürünü. Bugün Florence'ye Paris'e gidin hala o kültürü duruyor. Bir gün genç bir meslektaşıma mektup yazdım Paris'e geleceğim bana ucuz bir otel bul diye. Kendisi zaten yazlığa gideceği için evinin anahtarını bana verip kendi evinde ağırlamıştı beni. Eve bir geldim ki sanki ev Fransız İhtilali'ni görmüş. Gacır gucur merdivenlerden yukarıya çıkılıyor. O eski tarihi hali ile hala ayakta. Gidin bir tepeden siluetine bakın o kültürü tarihi kalmadı İstanbul'un.