Pierre Loti: Doğu hayranlığının ötesinde bir Osmanlı dostu
Pierre Loti, Osmanlı'nın son dönemlerinde İstanbul'a yolu düşmüş bir isim. Loti, defalarca Osmanlı topraklarına gelerek uzun süre burada ikamet etti. Asıl şöhretini olumlu ve olumsuz eleştirilere yol açan Doğu hayranlığının çok ötesindeki Türk dostluğundan kazandı. Gittiği her coğrafyaya anında uyum sağlayan Loti, İstanbul'da kaldığı süre boyunca yerel kıyafetler giymiş, fes takmış ve "destur destur" diyerek halkın arasında dolaşmıştı. Birbirinden ilginç fotoğraflarıyla Doğu hayranlığının ötesinde bir Osmanlı dostu olan Pierre Loti'ye dair bilinmeyenleri sizlerle buluşturuyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Le Vautour adlı geminin kaptanı olarak 1903'teki beşinci ziyaretinde, mürettebat arasında henüz genç bir subay olan ve birçok yönüyle kendisine benzeyen Türk dostu yazar Claude Farrère de bulunuyordu.
Loti İstanbul'da bu defa yirmi ay kadar kaldı. Onun 220 bin nüsha basılarak o yılların en çok okunan kitapları arasına giren Les désenchantées adlı ünlü romanı büyük ölçüde bu ikametindeki gözlem ve izlenimlerine dayanmaktadır.
Pierre Loti'nin şehirde dolaşmak üzere her karaya çıkışında başına mutlaka fes giydiği ve gemi mürettebatının da kendisine "paşa" diye hitap ettiği söylenir. Yine bu gelişinde Türkçe öğrenmeye teşebbüs ettiği ve özel izinle şehremaneti kâtiplerinden Zeki Mugamiz'den dersler aldığı bilinir.
Ağustos 1910'da İstanbul'a altıncı defa gelen Loti, bu seyahatinde bir süre Kandilli'de Ostrorog yalısında misafir olarak kaldıktan sonra Divanyolu'nda Atik Ali Paşa Camii karşısındaki bir evi kiraladı ve bir ay süreyle burada oturdu; daha sonra da Fransız konsolosunun Ortaköy Camii'ne bakan bahçeli evine geçti.
Son olarak Ağustos 1913'te İstanbul'a geldiğinde Trablusgarp ve Balkan savaşları sırasında yayımladığı, Türkleri müdafaa eden eserleri ve Batı dünyasında sergilediği Türk dostu davranışları dolayısıyla büyük bir merasimle karşılandı ve devrin padişahı Sultan Mehmed Reşad kendisini saraya kabul ederek bir görüşme yaptı.
Loti bu gelişinde, Şehremâneti ve Müdâfaa-i Milliyye Cemiyeti tarafından Çarşamba'da Fethiye Camii yakınlarında kendisine tahsis edilen bir konakta kaldı.
Pierre Loti, Trablusgarp ve Balkan savaşları sırasında ve özellikle Ermeni meselesi, Sevr Antlaşması gibi konularda sözleri ve yazılarıyla açıkça Türkleri müdafaadan çekinmedi.
Balkan Savaşı sırasında ve sonrasında Avrupa'nın aldığı Haçlı tavrı karşısında Türkleri savunmak için La Turquie Agonisante, La Grande Barbarie, Les Massacres d'Arménie, La Mort de Notre Cher France en Orient ve Suprêmes Visions d'Orient adlı eserlerini yayımladı.
Birinci Dünya Savaşı arifesinde Bâbıâli'ye bir mektup yazarak Batılıların Osmanlı Devleti'ni parçalama niyetlerinden bahsetti ve savaşa girilmemesi konusunda hükümeti uyardı.
Türklerin hukukunu müdafaa eden bu tavrı ve eserleri dolayısıyla Avrupa'da ve özellikle Fransa'da istenmeyen adam haline geldi ve zaman zaman ağır hakaretlere maruz kaldı; buna karşılık Türkiye'de büyük bir sevgi ve saygı gördü.