Kemal Tahir kimdir? Kemal Tahir’in hayatı ve eserleri
Edebiyatımızda romancılığın en özgün ismi olan Kemal Tahir, tarihi ve sosyal konuları içeren yapıtlarıyla tanındı. Kendinden önceki Türk romanını Batı kopyası ve yerellikten uzak olarak gördü; kaleme aldığı eserlerde Anadolu insan tipini, kendi yaşantısını ve özgün hayat felsefesini yansıttı. Sabahattin Ali'nin kitabını kardeşine hediye ettiği için 15 yıl hapse mahkum edilen Kemal Tahir, yapıtlarında hapishanedeki gözlemlerine de yer verdi. Tahir, yaşamının son gecesinde gazeteci Mehmet Barlas'ın evinde düzenlenen bir akşam yemeğine katılmış; ardından geçirdiği kalp krizi sonucu vefat etmişti.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Kemal Tahir, 1965'te Yorgun Savaşçı eserinin ardından edebiyat hayatında yeni bir döneme işaret etti. Bu dönem, yazarın fikirlerinin kesin hatlarla olgunlaştığı son evre oldu.
🔸 Bu eseri Devlet Ana, Bozkırdaki Çekirdek ve sağlığında yayımlanan son romanı Yol Ayrımı takip etti.
🔸 Özellikle Yorgun Savaşçı, Devlet Ana ve Yol Ayrımı yazarın içerik bakımından tarihe yöneldiği ve hatta onunla hesaplaştığı eserlerdi.
🔸 Kemal Tahir, bu evrede artık Doğu toplumları ile Batı toplumlarının birbirlerinden farklı olduğu gerçeğini, düşüncelerinin temeline, bilhassa da geliştirmeye çalıştığı Doğu-Batı çatışması teorisinin merkezine yerleştirdi.
Kemal Tahir'in düşüncesine göre, tarihteki işleviyle Doğu'yu temsil eden Osmanlı Devleti'ydi.
🔸 "Osmanlı'nın ana görevi, Doğu-Batı çatışmasında Batı'ya karşı Doğu'yu korumaktır" diyen yazar, bu görüşünü notlarında, şu şekilde kaleme almıştır:
"Osmanlı'nın tarih yüzüne çıkışı, yüklendiği, yüklenmek zorunda bulunduğu misyon nedeniyledir. Bu misyon, bulunduğu mıntıkayı, bu mıntıkanın gerilerini Doğuluları, soyguncu Batı'ya karşı savunma görevidir. Osmanlı bu görevin şuuruna varmış, onun yüceliğini kavramıştır."
🔸 Kemal Tahir, Devlet Ana'yı da ilk olarak bir film tasarısı şeklinde Halit Refiğ'in isteği üzerine kaleme alsa da daha sonra bu eser romana doğru evrildi.
🔸 İsmini önceleri Osmanlı Çekirdeği veya Derin Geçit olarak düşünen Kemal Tahir'in Devlet Ana adıyla 1967'de yayınlanan romanı hem edebiyat dünyasında hem de gündemde büyük bir yankı buldu.
🔸 Türk romanına yerli bir kimlik kazandırmak için hayatı boyunca mücadele veren Kemal Tahir, Devlet Ana kitabına ilişkin verdiği bir röportajda, şunları kaydetti:
"Romanda romancının kendi başına yapacağı çalışmaya gelince, burada, gerçekçi roman için, bilhassa böyle tarihin belli döneminden hareket ederek o dönemdeki köklerden bugünün insanını belirlemeye çalışan ve gelecekteki insanın nasıl davranabilir olduğunu araştırmaya çalışan bir yazar için, böyle özel bir çalışma zorunludur.
Biliyorsunuz, yeterli tarihsel, sosyal ekonomik araştırmalar yapılmamıştır, bizim memlekette. Yapılmışsa bile kolayca ele geçmez, dağınık yapılmıştır. Bunları toplayıp, bunlardan gereğince faydalanmak belli bir ortamda bunlarla meşgul olan bir yakın arkadaş grubu bulamamak, sanatçıya, kendi işini kendi yapma zorunluluğunu da yüklüyor.
Bu sebepten, sanatçı böyle bir tarihi kesit aldığı zaman, yani insanların tarihleriyle sosyal münasebetlerini aldığı zaman, birtakım araştırmaları tıpkı demeyeyim, kısmen bir bilim adamı gibi araştırmak zorunda kalıyor. Bu da benim kendi şahsi fikrimdir, belki de benim bir özelliğimdir."
(x) 🎬 Kemal Tahir ve Halit Refiğ'in dostluğunu 'İslâmcılık' bitirdi!
Kemal Tahir, okuyucunun romandan "kurtuluş reçetesinin Batı'da olmadığı kendi öz değerlerinde olduğu" fikrini almasını istemişti.
🔸 Kemal Tahir, romanının temeline insanı koyduğunu ve roman anlayışının tek insanın dramına dayandığını da söyleyerek, roman anlayışını şöyle açıklamıştı:
"Roman anlayışım, toplumun tarihsel gelişi içinde drama çatmış tek insana dayanır. Drama çatmış insanın kendisiyle ve çevresiyle boğuşmasını derinlemesine inceledikçe, Anadolu Türk insanının geleceğine, bu insanın dünya insanlığını zenginleştirecek özel cevhere sahip olduğuna güvenim artmıştır.
Bence insan dramı, insanın kapana kısılmış gibi göründüğü yerde vardır. Buradaki kıstırılmışlık, insanın dış itmeler kadar kendi kendini itmesiyle meydana gelmiştir. Ayrıca bu kapan, hiçbir çıkış noktası kalmamış, kesin bir kader de değildir.
Tersine, bütün insanlar gibi drama çatmış insan için bile dört yanı alabildiğine açıktır. Çünkü kıstırılmak karşı durulmaz bir kader haline geldi mi, orada söz konusu olan insan dramı değil, çaresizliktir."
Kemal Tahir, 1970 yılında akciğerlerinde yaşadığı sıkıntı nedeniyle ameliyat oldu. 21 Nisan 1973'te geçirdiği bir kalp krizi sonucu İstanbul'da yaşamını yitirdi.
🔸 Kemal Tahir'in son gecesine ilişkin ayrıntıları, Mehmet Barlas Dün Dündür adlı kitapta ilk kez dile getirmişti.
🔸 Kemal Tahir'in babasının arkadaşlarından olduğunu söyleyen Barlas, 16 yaşındayken Kemal Tahir'le tanıştığını ifade etmiş; onun hayata olan bağlılığını şu sözlerle özetlemişti:
"Kişiliğinde beni en çok etkileyen özellik, hayata küsmemiş olmasıydı. Ben on iki sene haksız yere hapis yatsam herkesten nefret ederdim. Üstelik sanatım yüzünden. Nazım Hikmet gibi o da hayata küsmemişti, insanları seviyordu."