Hayatını Türk irfanına adayan mütefekkir Cemil Meriç kimdir?
Bir çağın vicdanı olan Cemil Meriç, kendi ifadesiyle "hayatını irfana adamış, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi"ydi. "Düşman bir dünyada dostsuz büyüyen" Cemil Meriç'in yalnızlığı çocukluğundan başlayıp ömrü boyunca devam etti. Kaleme aldığı eserleriyle edebiyat ve düşünce dünyamızda sadece dönemini değil ondan yıllar sonra gelen nesilleri de etkiledi. Peki, modern çağın filozofu Cemil Meriç kimdir? Fikir hayatımıza damga vuran eserleri nelerdir? Vefatının 35. yıl dönümünde Türk edebiyatının mütefekkir yazarı Cemil Meriç'i rahmetle anıyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
🔸 İlmi çalışmalarını aralıksız sürdürse de karanlık bir dünyada yaşamak mütefekkire ağır geliyordu.
"Ben alışamadım körlüğe. Bu kelime telaffuz edildikçe büyük bir kabahat işlemişim gibi yüzüm kızarıyor. Gözlerimi göstermek istemiyorum. Körler bütün devirlerin ve ülkelerin paryası. Kör müsün? Kör olasıca! Hay kör şeytan. Roman'ın bütün canavarlara bütün sürüngenlere açılan kapıları körlere kapalı. Neden? O halde ıstıraplarından bir roman bir şiir de yaratamayacak kör. Kimin hikayesini anlatsın"
🔸 Görememek bir yönüyle çok sevdiği kitaplarından da uzak kalmaktı. "Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim" diyen Cemil Meriç için kitaplar her şeydi. Okuma aşkını Salah Birsel şöyle anlatır:
"Gece gündüz okurdu. Bu yüzden gözlerinin gücünü her geçen gün biraz daha yitirirdi. Ne var ki o buna hiç aldırmazdı. Odasından masanın üstüne sandalyesini koyar, kendisi de sandalyeye çıkar ve kitabını ampule 30 cm uzaklıkta okurdu. Bunu, elektrik ampulünü aşağı kadar iletecek kordona verecek parası olmadığı için yapardı."
🔸 Okumak Meriç'in düşünce ufkunu geliştirdiği bir limandı. Yaptığı okumalar neticesinde toplumsal ve siyasi sorunlarımıza çözümler öneren Cemil Meriç, idraklere giydirilen deli gömlekleri dediği "izm"lerden uzak duruyordu. Çünkü "Hepsi de Avrupalı'ydı."
🔸 Ona göre, "Bir iflasın ifadesidir Avrupalılaşma, bir inkâr çılgınlığı, bir intihar kararıdır."
🔸 Avrupalılaşmak, çağdaşlaşmak ya da yabancılaşmayı birbirinden ayrı görmeyen Cemil Meriç, "Bu Ülke" eserinde okuyucularıyla şu tespitleri paylaştı:
"Batılılaşma miti eskiyince yeni bir yalan çıktı sahneye… Daha doğrusu aynı nazenin taze bir makyajla arz-ı endam etti. Filhakika intelijansiyamızın (aydınlar takımı) şerefine şampanya şişeleri patlattığı bu sözde bakire Tanzimat'tan beri tanıdığımız Batılılaşmanın ta kendisi. Çağdaşlaşmak, karanlık, kaypak, rezil bir kavram. Rezil, çünkü tehlikesiz, masum, tarafsız bir görünüşü var. Çağdaşlaşmak elbette ki Avrupalılaşmaktır. Avrupalılaşmak yani yok olmak. Avrupa bizi çağdaş ilan etti. Zira apayrı bir medeniyetin çocuklarıyız, düşman bir medeniyetin, bambaşka bir ölçüleri olan, çok daha eski, çok daha asil, çok daha insanca bir medeniyetin."
🔸 Kültürel kanal olarak dergiye düşen görevin bilincinde olan Meriç, "Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı; dergi bir zekalar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doğrusu mesajı. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezimet veya intihar..." ifadeleriyle dergilerin önemine değindi.
🔸 Doğu-Batı çatışmasını düşüncesinin ana omurgasına yerleştiren, oryantalizmi sömürgeciliğin keşif kolu olarak gören ve "1964 yılında sadece Osmanlıyım" diyen Meriç, "Osmanlı irfandır, Avrupa kültürdür" değerlendirmesiyle "Kültürden İrfana" adlı eserinde şu önerilerde bulundu:
"Hadis-i Şerif, 'Kendini tanıyan Rabbini de tanır' buyuruyor. Önce kendilerini tanımalılar, kendilerini yani ikbal ve idbarlarıyla tarihlerinin bütününü, kendi dillerini, kendi dinlerini, kendi irfanlarını... Sonra insanlığın tarihine eğilmek, Asya ve Avrupa'nın her düşüncesini hiçbir peşin hükme saplanmadan incelemek... Bu çetin yolculukta iki çetin yardımcıya ihtiyaç var. 1) Milli irfan hazinelerini taramaya yetecek zengin ve köklü bir Türkçe (İslam harflerini öğrenmeden böyle bir fethe çıkılabileceğini sanmıyorum) 2) Bir Batı dili, Avrupa'yı, imtiyazlı birkaç züppenin vesayetine ihtiyaç duymadan bizzat tetkik etmek için bir Batı dilini bilmekten başka çare yoktur. Sonra 'ikra (oku)' emr-i celiline uymak..."