Arama

Azerbaycan’ın ‘devlet olma' savaşında ‘tek millet

Çarlık Rusya’nın yıkılması sonucu, sömürge durumundaki halklar, kendi bağımsızlıkları için mücadeleye başladılar. O halklardan biri olan Azerbaycan halkı, Müslüman Doğunun ilk demokratik cumhuriyeti olarak kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyetini kurdu. Bağımsızlıklarını ilk olarak Osmanlı’nın tanıdığı bu genç devletle, Ermeni ve Bolşevik tehditlerine karşı bir anlaşma yapıldı. Nuri Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, bu tehditlere karşı Azerbaycan’ın yardımına koştu. İki ülkenin “tek millet” olma anlayışının temeli, daha o günlerde atıldı…

Azerbaycan’ın ‘devlet olma’ savaşında ‘tek millet’
Yayınlanma Tarihi: 28.5.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 28.09.2020 11:44

1917 devriminin ardından Çarlık Rusya'nın yıkılması sonucu sömürge durumunda olan halklar, kendi bağımsızlıkları uğruna mücadele vermeye başladılar. 1828 yılından itibaren Çarlık Rusya'nın egemenliği altında olan Azerbaycan halkı da kendi bağımsızlığını ilan etmek istiyordu.

"İSLAM DÜNYASINDA İLK TÜRK CUMHURİYETİ"

Müslüman Doğunun ilk demokratik cumhuriyeti olarak kabul edilen Azerbaycan Cumhuriyeti'nin bağımsızlığı, 28 Mayıs 1918'de Gürcistan'ın Tiflis şehrinde, Mehmet Emin Resulzâde başkanlığındaki Azerbaycan Milli Şurası tarafından ilan edildi.

Mehmet Emin Resulzâde, o dönemde yazdığı bir makalede, Azerbaycan'ın bağımsızlığı ile ilgili, "Bugün biz demokrasinin ilk zaferini kutluyor ve İslam dünyasında teşekkül eden ilk Türk Cumhuriyeti'nin de ilan olunduğu gün olarak, tarih sayfalarına geçmenin gururunu yaşıyoruz" der. Azerbaycan hükümeti, faaliyetlerini bir süre Gence şehrinde sürdürdü.

AZERBAYCAN'I İLK TANIYAN DEVLET

Azerbaycan hükümetini oldukça zor bir süreç bekliyordu. Bolşevik Devrimi'nin ardından Sovyet hükümeti, Bakü'de yönetimi altında tuttuğu Bolşevik ve Taşnak Ermeni çeteleri vasıtasıyla bölgede "Müslüman Türk" ahaliye karşı soykırım politikası uyguluyordu.

Azerbaycan'ın bağımsızlığını ilk tanıyan Osmanlı Devleti olmuştu. İki devlet arasında 4 Haziran 1918'de yapılan anlaşmaya dayanarak; Azerbaycan, her geçen gün artan Ermeni ve Bolşevik tehditlerine karşı, Osmanlı'dan askeri yardım talebinde bulundu. Bu tehditlere karşı Nuri Killigil Paşa komutasındaki Kafkas İslam Ordusu, bölgeye yardıma geldi.

KAFKAS İSLAM ORDUSU TAARRUZA BAŞLADI

Nuri Paşa, yeni kurulan Kafkas İslam Ordusu'nun komutanlığına 1918'de atanmıştı. Trablusgarp'tan döndüğünde rütbesi binbaşı olan Nuri Paşa, Trablusgarp ve Bingazi'deki başarıları göz önüne alınarak Yarbaylığa yükseltildi.

Yeni görevinde, emri altında çalışacak subay kadrosunun yaş ve kıdemce daha büyük olacağı düşünülerek, Padişah fermanıyla "Fahrȋ Ferik rütbesi" ile Kafkaslarda "Padişah" adına askeri ve siyasi faaliyetlerde bulunma yetkisi verildi.

Nuri Paşa, Kafkasya meselesini konuşmak için başkente geldi ve görev yapacağı faaliyetleri öğrendikten sonra Şubat 1918'de Haydarpaşa'dan Musul'a gitmek üzere yola çıktı. Musul'dan sonra Gence'ye gelen Nuri Paşa, karargâhını bu şehre kurdu.

Hazırlıklar tamamlandı ve Bakü istikametinde taarruza başlandı. Sırasıyla Gökçay, Salyan, Aksu, Kürdemir ve Şamahi ele geçirildi.

FETİHLE BİRLİKTE BAKÜ REFAHA KAVUŞTU

Bakü'nün fethi için yapılan ilk taarruzda başarı sağlanamayınca, Nuri Paşa eksiklikleri tamamlamaya çalıştı. Kafkas İslam Ordusu, 5 Ağustos'taki başarısızlığın oluşturduğu psikolojik çöküntüyü ortadan kaldırmaya çalışmış, 13 Eylül gecesinde tekrar taarruza kalkmıştı.

15 Eylül'de ordunun fetih için inançlı olması, taarruzu başarıyla neticelendirmişti. Türk Ordusunun Bakü'ye girdiği 15 Eylül 1918 günü şehir, tarihinin en heyecanlı ve unutulmaz günlerini yaşadı.

Halk, Ermeni ve Bolşeviklerin baskı ve şiddetinden kurtulmuş, huzur içinde yaşama imkânına kavuşmuştu. Hemen mülki idarenin tanzimine başlandı. Birkaç gün içinde şehirde hayat normale döndü. Dükkânlar açıldı, yiyecek sıkıntısı en kısa sürede giderildi ve Bakü refaha kavuştu.

KAFKAS İSLAM ORDUSU 1130 ŞEHİT VERDİ

Kafkas İslam Ordusu, Bakü'nün kurtuluşu için yaptığı savaşlarda 1130 şehit verdi. Ermeni işgalinden kurtarılan Bakü, Azerbaycan Cumhuriyetinin başkenti ilan edildi.

Nuri Paşa komutasında Azerbaycan'da kazanılan bu zafer, Azerbaycan Cumhuriyeti'nin harp tarihinde değerli bir savaş olarak yerini aldı. Ancak Osmanlı Devleti, Mondros Mütarekesi şartlarından dolayı, Kasım 1918'de Kafkasya'dan çekilmek zorunda kaldı.

KONU PARİS BARIŞ KONFERANSINA TAŞINDI

Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin kurulmasından sonra, ortaya çıkan en önemli sorunlardan biri yeni kurulan cumhuriyetin bağımsızlığının ve sınırlarının dünya kamuoyuna tanıtılması olmuştu.

Bu amaçla 7 Aralık 1918 yılında göreve başlayan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti Parlamentosu, Azerbaycan'ın bağımsızlığını Paris Barış Konferansı'nda tanıtmak için, Ali Mardan Bey Topçubaşov'un başkanlığında bir heyet oluşturuldu.

Dönemin deneyimli kişilerinden oluşan Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin Nümayende Heyeti, çok zorlu şartlarda Paris'e ulaşmış ve çalışmalara başlamıştı.

Nümayende Heyeti, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını ve sınırlarını Paris Barış Konferansı'na teşrifte bulunan devlet başkanlarına sundu. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra büyük devletlerin rızası ile kurulması öngörülen devletlerin içerisinde, Azerbaycan Halk Cumhuriyeti'nin yer almasını sağlamaya çalıştı.

KISA SÜREDE BÜYÜK REFORMLAR GERÇEKLEŞTİRİLDİ

Azerbaycan'da, kısa sürede ekonomi, eğitim, din ve vicdan özgürlüğü alanında reformlar yapılarak, ülke tarihinde ilklere imza atıldı. "Cumhuriyetin İstiklâl Bildirisi"nde, ırk, din, mezhep ve cinsiyet farkı gözetmeksizin tüm yurttaşlara eşit haklar tanındı.

Azerbaycan, Müslüman Doğusunda "kadınlara seçme hakkı tanıyan" ilk ülke oldu. Ülkenin kendi para birimi ve posta pulları tedavüle girdi; Devlet Bankası ve Bakü Devlet Üniversitesi kuruldu.

OSMANLI SUBAYLARI ORDUYA KATKI SAĞLADI

Dış tehditlere karşı 26 Haziran'da Azerbaycan kendi ordusunu kurdu ve bu ordunun oluşumunda Osmanlı subayları önemli rol oynadı. Hükümetin 27 Haziran 1918'de aldığı kararla Türk dili, devlet dili olarak ilan edildi, daha önce çoğunda Rusça eğitim yapılan ortaokullarda Türkçe eğitim yapılması zorunlu kılındı.

7 Aralık 1918'de, 120 sandalyelik parlamento faaliyete başladı. Ülkedeki tüm siyasi parti ve etnik grupların temsil edildiği parlamento, faaliyet gösterdiği 17 ay süresince 230 yasa tasarısı kabul etti.

Azerbaycan Cumhuriyeti, 28 Nisan 1920'de Sovyet ordusunun ülkeyi işgaliyle son buldu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla 18 Ekim 1991'de tekrar bağımsızlığını ilan eden Azerbaycan, 1918-20 yıllarında faaliyet gösteren Azerbaycan Cumhuriyetinin varisi olarak kabul ediliyor.

"BAKÜ FATİHİ" NURİ PAŞA KİMDİR?

Trablusgarp ve Balkan savaşlarına katılan, Sarıkamış Harekâtında bulunan ve Bakü'yü işgalden kurtardığı için "Bakü Fatihi" olarak anılan Nuri (Killigil) Paşa, Enver Paşa'nın kardeşi; Kut'ül Amare Zaferi fatihi Halil (Kut) Paşa'nın da yeğeniydi

Birinci Dünya Savaşı'nda Enver Paşa tarafından, yerli halkı teşkilatlandırarak İtalyan ve İngilizlere karşı savaşmak üzere Trablusgarp'a gönderilen Nuri Paşa, başarılarından dolayı 1918'de 28 yaşındayken yarbay rütbesine terfi ettirildi.

Kafkas İslam Ordusu Komutanlığı'na getirilen Nuri Paşa, Bakü'yü Rus işgalinden ve Ermeni çetelerden kurtarmasının ardından Anadolu'ya geçerek Kazım Karabekir Paşa'nın kolordusuna katıldı.

Bu dönemde, Kars ve Erzurum'da tamirhane ve fabrikalarda çalışıp ele geçirilen silah ve malzemeyi kullanılır hale getirdi. Gösterdiği gayret ve çaba nedeniyle, İstiklal Savaşı'nda Sarıkamış'ın kurtarılmasına iştirak ettiği için kendisine 1929'da İstiklal Madalyası verildi.

TÜRK SİLAH SANAYİİNİN TEMELLERİNİ ATTI

Nuri Paşa, İstanbul Zeytinburnu'nda kurduğu demir eşya fabrikasında çeşitli metal eşyaların yanı sıra silah, tapa ve mermi üretmeye başladı.

1946'da fabrikasını Sütlüce'ye taşıyan Nuri Paşa, fabrikayı geliştirerek, matara, gaz maskesi, çelik başlık, soba gibi eşyaların yanında tabanca, 81 milimetre havan, mühimmat, tapa, uçak bombası, tahrip kalıpları da üretti.

İmal ettiği silah ve mühimmatı, Milli Savunma Bakanlığı'na sattığı gibi yurt dışına da ihraç etti. Mısır, Pakistan, Suriye gibi Müslüman ülkelere de silah, tapa ve mermi sattı.

Nuri Paşa, 2 Mart 1949'da silah fabrikasında yaşanan bir yangını kontrol altına almak ve ambarlarda hazırlanmış mühimmata sirayet etmesini önlemek için fabrikaya girdi; ancak büyük bir patlama sonucu yaşamını yitirdi.

O dönem, Nuri Killigil'in dış pazarlara açılması küresel rakiplerini rahatsız etmiş; savcılık, ihmal ve kaza yönünü araştırarak kasıt ve sabotaj olması ihtimali üzerinde durmuştu, ancak bu araştırmalardan sonuç alınamadı.

Fikriyat

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN