Arama

Müzik nazariyatında bir gelenek: Edvar

Edvar, müzikle bütünleşen hayatın evrendeki oluşumunu çözmeye yönelik olarak, özellikle Ortaçağ’dan itibaren ortaya çıkmış, çeşitli şekillerde belli bir döneme kadar süregelen bir gelenekti. Bu gelenek, ait oldukları dönemlerin geleneksel müzik özelliklerini ayrıntılı bir biçimde yansıtıyordu.

Müzik nazariyatında bir gelenek: Edvar
Yayınlanma Tarihi: 3.9.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 03.09.2018 18:35


Devir kelimesinin çoğulu olan edvar, sözlük anlamıyla, "kendi ekseni etrafında hareket etme" anlamına gelir. Tasavvufi anlamda ise, "Allah'tan gelip ateş, hava, toprak ve su evrelerini geçerek fenafillah bulup yine Allah'a erme" anlamında kullanılır.

Edvardaki dönme düsturu, gelenekte tanrısal bilgiyle iletişim kurma biçimi olarak algılanır. Bu açıdan zamanın döngüselliğiyle birlikte düşünüldüğünde edvar hareketi, aslında bütün dinlerde ve inanış biçimlerinde var olan sembolik bir hareket şeklinde belirir. Bu dairesel hareketle ilintili olarak geleneksel müzik teorisinin oluşumunun izlerini Mezopotamya'ya kadar dayandırmak mümkün.

EDVARIN İÇERİĞİNDE NELER BARINIYOR

Türk müziği nazariye tarihi içinde "edvar" adı altında kaleme alınan eserler, Türk müziğinin ses ve zaman organizasyonu sağlayan makam, terkîb, şu'be, âvâze, usûl ve ikâ (ritm) gibi temel kavramlarını ortaya koyuyor. Müziğin nazari ve pratik nitelikleriyle ilgili dönemsel tanıklıklar oluşturuyor ve ses sistemi (oktav bölünüşü), perdeler, aralıklar, çalgılar, türler gibi çeşitli konular hakkında da dikkat çekici bilgiler veriyor.

Edvarların ilk bölümleri genellikle ses fiziği konularını içerir. Fârâbî, İbn Sînâ, Safiyyüddîn Abdülmümin el-Urmevî, Abdülkadir Merâgî, gibi mûsikî kuramcıları, akustik konularını detaylı ele alanlardan. Fârâbî, İbn Sînâ ve Safiyyüddîn, eserlerinde, hem mûsikînin ses sistemi (matematiksel temelleri) üzerinde diğer yazmalara göre daha fazla durmuşlar hem de eserlerinin ilk bölümlerinde akustikle ilgili konuları ele almışlardı.

Bunlara ek olarak edvarlar, müzik ile matematik, astronomi, astroloji, kozmoloji, psikoloji, tıp, etnoloji, mitoloji, coğrafya, edebiyat ve sosyal tarih gibi alanlar arasında var olan çeşitli bağlantılara da önemli ölçüde ışık tutmakta. Ancak şimdiye kadar maalesef oldukça göz ardı edilmişler. Bu değerli kaynakların tamamının çevrim yazılarının hazırlanarak yayımlanması ve araştırmacıların hizmetine sunulması ihtiyaç var.

EDVARLAR MİLATTAN ÖNCESİNDEN BERİDİR VAR

Müzik teorisi ile ilgili yazılı en eski kaynaklar Antik Yunan (Grek) medeniyetine aitti. M.Ö. 6'ıncı yüzyıla dayanan Antik Yunan müzik teorisi ile ilgili birçok bilimsel çalışma, orta çağ İslam dünyasına tercüme yoluyla girmiş ve müzik kuramını derinden etkilemişti.

Müzik biliminin yazılı kaynaklarından, Arapça ve Farsçaya tercüme edilen önemli isimler arasında; Platon'un Timeos'nu, Aristo'nun ses konusunu işlediği De Anîmâ ve Problemata isimli eserlerini, mûsıkî nazarîyatının fizikî ve felsefî konularında bilgiler verdiği Calinos (Galien)un De voce isimli eserini, müzik aralıklarını ve sesin armonikleri inceleyen Nicomachus'u, yine Batlamyus'un Harmonika'sını örnek gösterebiliriz.

Aristoxenus, Euclid, Ptolemy gibi müzik bilimcilerinin eserleri İslam dünyasında önemli yer tutarak müzik nazariyatı eserlerinin temel yapısını oluşturma konusunda Müslüman bilim insanlarını etkilemiş, onların yazacakları eserlerde onlara önemli fikirler vermişlerdi.

Antik Yunan ve Ortaçağ İslâm geleneğinin şekillendirdiği bir yapı ile ortaya çıkmış olan bu olgu anlaşılması zaman ve birikim isteyen bir özelliğe sahip. Olgunun Türk müziğinin evrendeki uyumu ile matematiksel ilişkisinin kesiştiği noktayı ilk olarak aydınlatan, bu müziğin pratiği hakkında ipuçları veren yazılı kaynaklar olarak incelenmesi önem arz ediyor. Dolayısıyla bu kaynakların ana konuyu ilgilendiren müzik yönünü anlayabilmek için, Antik Yunan ve Ortaçağ İslâm geleneğini müzik kuramı açısından incelemek gerekiyor. Nazarî yapıyı şekillendiren makam olgusunu kuram olarak anlayabilmenin ana kökeni burada yatıyor. Çünkü edvar, zaman olarak devir kelimesini yansıttığı kadar, bu kelimenin makam olarak kullanıldığı bir dönem kültürüne de işaret ediyor.

MEZOPOTAMYA'DA EDVARLAR

Çok geniş bir Anadolu coğrafyasının oluşturduğu ve günümüze doğru değişim gösteren edvar (makam) geleneği, Mısır, Bâbil, Sümer, Mezopotamya topraklarında, zaman içerisinde evrenle bütüncül olarak yapılan gözlemlerle süregelmiş, ses fiziği ve giderek ses sistemleri üzerine yoğunlaşan çalışmalarla, kuramsal olarak derin bir Anadolu müzik geleneği elde edilmişti.

Kent ve köy yapısı itibarı ile çok etkileşimli bu müzik geleneği ana yapısını makam kavramından alarak, edvar geleneğinin değişen yüzü ile birlikte kuramsal çalışmalarını artırmış ve bunu yine Anadolu coğrafyasında bütüncül bir yapı olan Antik Yunan ve Ortaçağ İslâm müzik geleneği ile perçinleştirmiş.

9'UNCU VE 10'UNCU YÜZYILDA EDVARLAR

Başta El Kindi olmak üzere Fârâbî, İhvânü's-Safâ, El-Harezmî' gibi nazariyatçılar müzik bilimi üzerine çalışmış kuramcıların başında gelir. El Kindi'nin çalışmaları Farabi ve İbn Sina gibi kuramcıların çalışmalarına öncülük etmesinden dolayı önemlidir.

Bu dönemde ele alınan konular ağırlıklı olarak çeviriye dayalı olup, üzerinde durulan ana konular; ses fiziği, uyumlu ve uyumsuz sesler, aralıklar, dörtlü ve beşliler ve ud başta olmak üzere bazı çalgılar hakkında bilgilerden ibaret. Kendilerinden sonra yazılan pek çok çalışma için başlıca kaynak arasında kabul edilirler.

El-Kindî (796-874)

El-Kindî, İslam dünyasında ilk olarak müziği ayrı bir alan olarak ele alan ve onun kurallarından söz eden kişidir. Antik Yunan müziğini incelemiş, Pythagoras'tan etkilenmiş ve tercümeler yapmıştı. Bu konuda Farabi ve İbn Sina'ya öncülük etti. Kindi, çalışmalarında sesin fiziki ve psikolojik etkilerini inceledi.

MÜZİK TEORİSİ SİSTEMLEŞTİ

On üçüncü yüzyıl musiki kuramı eserleri, on ikinci yüzyıla oranla daha hızlı gelişme göstermişti. Başta Nasreddin Tusi'nin çalışmaları ve onun musiki nazariyatı hususunda Safiyyüddin'i teşvikleri sayesinde sistemli bir nazari bilgiler oluşmaya başlamıştı.

Safiyyüddin Abdülmü'min Urmevî bu yüzyılın en önemli müzik kuramcısı olarak kabul edilir. "Safiyyüddin, ünlü matematikçi ve ansiklopedist Nasıruddin Tusi'nin tavsiyesi ile yazdığı Kitâbü'l-Edvâr adlı eserinde müzik nazari bilgilerini sistemli hale getiren ilk kişi olması sebebiyle "sistemci ekolün önderi" olarak kabul ediliyor.

Kitâbü'l-Edvâr

Kitâbü'l-Edvâr, musiki nazariyatının en önemli eseri olduğu gibi Türk musikisi ses ve dizileriyle ilgili yazılı kaynakların da ilk sıralarında yer alır. Çağın amelî ve nazarî musiki bilgilerini inceleyerek nazariyat alanında yeni bir dönem başlatan Safiyyüddin el-Urmevî'nin on yedi aralıklı sistemi sonraki yüzyıllarda benimsendi, çalışmalarda esas alınarak hemen her nazariyatçı tarafından kullanıldı.

Özellikle on dördüncü ve on altıncı yüzyıllarda Kitâbü'l-Edvâr'a yazılan şerhler arasında Celâleddin Fazlullah Ubeydî'nin Şerĥu'l-Edvâr'ı, Fahreddin Muhammed Hucendî, Lutfullah Semerkandî, Mübârek Şah ve Abdülkādir-i Merâgī'nin Şerh-i Kitâb-ı Edvâr adıyla kaleme aldıkları eserleri burada zikredilmeli.

Eseri Hüseyin Ali Mahfûz, Gattâs Abdülmelik Haşebe ile Hâşim Muhammed er-Receb tahkikli olarak neşretmişler. Ayrıca Fuat Sezgin'in Nuruosmaniye Kütüphanesi'ndeki nüshasından tıpkıbasımını yaptığı eser üzerinde Mehmet Nuri Uygun bir doktora çalışması yapmış ve tercümesiyle birlikte tenkitli neşrini gerçekleştirmişti.

Ayrıca Osmanlı dönemi mûsikişinaslarından Hızır b. Abdullah'ın 1441'de II. Murad'ın teşvikiyle yazıp hükümdara sunduğu, Türk mûsikisi tarihinin en önemli nazariyat kitapları arasında yer alan Türkçe bir Kitâbü'l-Edvâr'ının bulunduğu kaydedilmiş.

XIV. Yüzyılda Yazılan eserlerin ana özelliği Urmevi'nin Kitabu'l Edvar'ını inceleyip kendi yorumlarını yazmış olmalarıdır. Çalışılan konuların başında perde, aralık ve makamlar ile ika geliyor.

15'İNCİ YÜZYILDA EDVARLAR PARLADI

Bu yüzyıldaki çalışmalar daha çok Safiyyüddîn'in kurduğu sistemine paralellik göstermiş, kuramcıların birçoğu bu konuda eserler yazmış, mûsikî alanında da çok değerli eserler kaleme almışlardı.

Bu dönemde, mûsikî alanındaki çalışmaları ile tanınan en önemli müzikolog Abdulkadir Meragî'dir.

Bursa ve Edirne'deki Osmanlı saraylarına önemli mûsikî nazariyatçıları gelmiş, Çelebi Mehmed, II. Murad ve II. Mehmed (Fatih) gibi padişahların himâyelerinde kıymetli musikişinaslar yetişmişti.

Kırşehirli Nizâmeddîn'in Risâle-i Mûsikî isimli eseri bu yüzyılda yazılan ilk musiki eseridir. Farsça olan eserde Safiyyüddîn'in sistemi ele alınmış. Sultan II. Murad'ın mûsikîyi sevmesi, şair ve ediplere yakın olması, Yusuf Dede'nin kendisine bu ilk eseri takdimine vesile olmuştu.

Abdülkadir-i Merâgî'nin küçük oğlu Abdülaziz Çelebi'nin Fatih Sultan Mehmed Hân adına ithaf ettiği Nekâvetü'l- Edvâr'ında ve tarihçi Amasyalı Ahmed oğlu Şükrullah Çelebi'nin bazı ilâvelerle Türkçeye çevirip II. Murad'a sunduğu Tercüme-i Kitâb-ı Edvâr'ında Safiyyüddîn'in sistemi incelendi.

Çağın nazarî ilimler sahasındaki ünlü âlimi Fethullah Mü'min Şirvânî'nin Fatih Sultan Mehmed Hân için kaleme aldığı er-Risâle fi İlmi'l-Mûsîka adlı kitabı nazari mûsikî alanının değerli kitaplarındandır.

KIRŞEHİRLİ YUSUF VE MÛSİKÎ RİSÂLESİ

15. yüzyıl edvar metinleri arasında önemli ve öncelikli bir yer sahibi olan ve Kırşehirli/Kırşehrî Risâlesi olarak tanınan eser, Bursalı Mehmet Tahir Bey'in Osmanlı Müellifleri adlı eserindeki bilgiye göre 1411 yılında, Farsça olarak yazılmıştı. Eserin yazarı, Kırşehirli Yusuf bin Nizameddin el-Mevlevî'dir. 1469 yılında, Hariri bin Muhammed tarafından Türkçeye çevrilen metnin orijinal Farsça yazması, günümüze dek ne yazık ki bulunamadı.

Nüshanın başlıca özelliği, Kırşehirli'ye ait metin dışında Kantemiroğlu Edvârı'ndan çeşitli bölümler, Esseyid Mehmed Emin'e ait Der Beyân-ı Kavâid-i Nağme-i Perde-i Tanbûr ve Devr-i Felek Yevm-i Saat-i Zamaniye adlı eseri de içermesi.

Kırşehirli Yusuf'un metni, Osmanlı edvar geleneği içinde ilk örneklerden birini oluşturması nedeniyle büyük önem taşıyor. Osmanlı dünyasında musiki üzerine yazılmış ilk önemli risâle olduğu yaygın şekilde kabul edilmiş.

Eser muhteva bakımından, kendinden önceki Safîyüddin, İbn-i Sinâ ve Farabî gibi yazarlara atıflar içermesine rağmen, nitelikçe onlardan oldukça farklı ve özgün.

Kırşehirli, ezoterik bir üslupla ve Osmanlı geleneği içinde "kurucu" kabul edilebilecek bir içerikle, "Sistemci Okul"dan farklı bir muhteva ortaya koymuş. Eser, sistemci okul açısından temel bir konu niteliğindeki musiki matematiğine hiç değinmediği gibi kozmolojik, ezoterik ve sembolik bakımlardan da özgün ifadelere sahip.

On iki makam, dört şube, yedi avaze, -tarifi verilen- elli üç (ancak ismen zikredilen elli yedi) terkib ve on dokuz usul hakkında bilgi veren Kırşehirli, dört unsurcu ve bâtınî karakterde bir nazari anlayışa bağlı kalır. Bu nedenle Kırşehirli'nin oluşturduğu metin, Safîyüddin'le temsil edilen sistemci okul geleneğinden farklı bir geleneğe bağlılık gösterir.

OSMANLI'DA EDVAR GELENEĞİ

II.Murad
II. Murad bizzat müzisyen olmasa da, şair ve müzik teorisi çalışmalarına yön veren, edebiyat ve müzik meclisleri ile kendinden sonra gelecek dönemlere önemli kapılar açan bir padişahtır. Anadolu edvar geleneği onun müzik teorisi çalışmalarını desteğiyle yerleşmiş, kurduğu edebiyat meclisleri oğlu II. Mehmed'in divan sahibi ilk padişah olmasına vesile olmuştur.

II.Bayezid
II. Bayezid hem bestekâr, hem şair olarak bilinen ve eserleri edvâr kitabında tespit edilen bir padişahtır.

GÜNÜMÜZDE EDVAR ANLAYIŞI

Osmanlı'nın son döneminde başlayıp, Cumhuriyet dönemine taşınan "modernleşme" sürecinin bir yansıması olarak şekillendirilmiş bulunan günümüz Türk müziği nazariyesinin oluşum aşamasında, bu kaynakların zengin içeriğinin büyük çapta göz ardı edildiği görülür. Öte yandan Türk müziği tarihi açısından büyük önem taşıyan edvarlar üzerinde, özellikle son yirmi yıl zarfında yerli ve yabancı araştırmacılar tarafından dikkat çekici çalışmalar da yapılmaya başlanmıştır. Bununla birlikte, bu metinlerin bütünlüklü olarak ele alındığı kapsamlı inceleme ve karşılaştırmalardan henüz yoksun durumda olduğumuz da bir gerçektir.

MÜZİKLE İNSAN HİÇ AYRILMADI

İster Antik Yunan düşünce geleneğinde isterse İslam'ın Rönesans'ı veya İslam'ın Ortaçağ'ı diye adlandırılan dönemlerin düşünce sisteminde olsun, devir ve dört unsur meselesi insanların kendi dönem algısıyla şekillenerek yer alır. Bu anlayışa göre ateş, hava, toprak ve su, her varlığın özünde farklı oranlarda bulunan ölümsüz özlerdir. Kendisinde tanrısal özü taşıyan insan, bu özün bilgisine ne kadar yaklaşırsa tanrısal bilgiye de o kadar yaklaşır. Söz konusu dört unsurla bu tanrısal özün birlikteliği, harmoniyi oluşturur.

Tıpkı ateş, hava, su ve toprağın canlılarda farklı oranlarda bulunması gibi müzik de oluşa sahiptir. Bu inanıştan hareketle geleneksel müzikte, müziği şekillendiren aralıklı oranlar ve müzik aletinin telleri, insanın içinde bulunduğu kültüre göre ya inanç duyulan varlığı ya da farklı karakterlerde olabilen insan yapısını yansıtır. Bu nedenle, müzik geleneğinin hem astrolojik hem de matematiksel yönleri var. Dolayısıyla müzik çalgılarındaki her tel, doğaüstü bir olayla özdeşleşir.

Örneğin, iki tel arasındaki aralıklar gökyüzündeki iki burç arasındaki etkileşimin ifadesi olarak açıklanabilir. Müziği dünyadaki ahengi anlama, dolayısıyla insanın gizemini çözme aracı olarak gören bu algı, 15. yüzyıla kadar matematiksel bir düzlemde seyreder. Ancak 15. yüzyıl Ortaçağ İslam dönemi ezgilerinin ortaya çıkışıyla yeniden şekillenir. 'Edvar' isimlendirmesi de bu dönemde gerçekleşir.

Dolayısıyla, müzik teorisini incelerken ilk olarak 15. yüzyıl öncesine, yani müziğin dünyadaki ahengi anlamanın, o uyum hâlini yakalamanın insana dair gizemi de çözeceğine inanıldığı çağa giderek bir entelektüel birikim alanı olarak müzik incelenebilir, bir fikir havuzu oluşturulabilir.

EDVARLAR E-KİTAP OLDU

Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü, ''Edvar Metinleri'' olarak bilinen müzik teorisine ve makamlara dair yazılmış eserleri e-kitap olarak yayımladı. Proje yürütme kurulu, bugüne kadar doktora ve yüksek lisans düzeyinde çevirileri yapılmış eserlerden hareket etti. Arapça, Farsça'nın yanı sıra 15, 16 ve 17'nci yüzyıl Türkçesine özgü dil özellikleri göz önünde bulundurularak metinler incelenirken bu dillere hâkim uzmanlardan destek alındı.

(Derlenmiştir.)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN