Arama

Salih Tuna
Aralık 26, 2018
Tezgâhınız batsın

Bugün size CHP'li bir ailenin henüz orta mektep (8. sınıf) öğrencisi çocuklarının maruz kaldığı "mahalle baskısını" anlatacağım.
Sıkı durun...
Baskıyı yapan, AK Partili ailelerin çocukları.
Yer, Fatih; İstanbul'un en muhafazakâr bilinen semti. Belediye başkanı da çeyrek asırdır AK Partili.
Hülasa, hacısı hocası ve dahi "yobazı" oldukça bol, güzel bir semtimiz.
İmajı da öyle.
Hiç unutmam, yıllar önce merhum Erol Günaydın (ışıklar içinde uyusun) Fatih'te mukim olduğumu öğrenince endişelenmiş, "aman oğlum dikkatli ol, başına bir iş gelmesin" demişti. (Merhumun algısına göre tiyatroyla sinemayla iltisaklı olanların o semtte oturmaları tehlikeliydi.)
Evet, başıma bir iş gelmişti.
Ama semt yüzünden değil.
Brecht'ten uyarladığım bir oyunumdan dolayı aynı anda hem komünizm hem şeriat propagandası yaptığım iddiasıyla 6 yılla yargılandım.
Neyse, konuyu dağıtmayalım...
Ailesi CHP'li olan söz konusu çocuğun kendisi de Kemal Kılıçdaroğlu'nu çok seviyor, hatta hayran.
Ne ki, arkadaşları tarafından dışlanmak korkusuyla saklıyor bunu.
Zira okulda hemen herkes Erdoğancı. Kılıçdaroğlu'na solo ve koro halinde küfrediyorlar.
Zavallı çocukcağız ailesinin veli toplantısına gelmesini bile istemiyor. Ola ki, ailesinin Kılıçdaroğlu'ndan nefret etmediği, hatta sevdiği anlaşılır diye.
Ne kadar korkunç değil mi?

***

Yukarda anlattığım "vaka" aynıyla vaki. Bir farkla ki, baskıya maruz kalan çocuğun ailesiCHP'li değil.
Çocuk da zaten Kılıçdaroğlu'nu değil, Erdoğan'ı seviyor.
Vaka gerçek, hiç şüpheniz olmasın. Zira bahsettiğim çocuk, yeğenim!..
Tersyüz ederek anlattım ki, algı operasyonlarıyla zehirlenen "muhalifler" birazcık empati göstersin.

***

Soner Yalçın meslektaşımız da dünkü yazısında AKP'nin algı operasyonlarıyla "hınç kültürü" oluşturduğunu, "yandaş medyanın" da buna yalanlarıyla malzeme sunduğunu söyledi. ("Yandaş medya" kavramlaştırmasının bizzat kendisi algı operasyonu değil mi Soner Bey?)
Misal olarak da, bilmem kaç bininci kez, "Kabataş'ta bacımıza saldırdılar" ifadesine vurgu yaptı.
"Gezi İmamı" denen o şahsın, "Türbanlı olduğu için değil AKP'li olduğu için saldırmışlardır" tweetine vurgu yapacak değildi ya.
Mesele, "Kabataş yalancısı" ise, onu ben de mahkûm ettim.
Peki, onca "orantısız zekâ" içinden bir Allah kulu çıkıp da, "Annelerin kucağından çocuklarını alıyorlar. Çocukların çığlıklarına tanık oluyorum. Bir katliam hazırlığı bu!.." diyen Can Dündar'ı neden mahkûm etmedi?
Yine de Soner Yalçın'ın hakkını teslim edelim.
En azından, "Bizim Mahalle de hınç kültürünün esiri olmaya başladı. (...) Yalana inanıp onu yayma konusunda hiç geri kalmıyor..." diyebilecek cesareti gösterdi.
Algı operatörlerinin matine - suare çalışan "nefret tezgâhına" rağmen bunu söylemek cesaret ister.
Şuncağızı unutmayalım:
FETÖ'cüler algı operasyonlarıyla zehirlenen sosyolojiye güvenerek, başka bir ifadeyle, bu sosyolojiden cesaret alarak 15 Temmuz'da bu ülkeyi işgal etmeye kalkıştılar.
Kılıçdaroğlu'nun "tiyatro" dediği o katliamda onca insanımız can verdi, hiç mi suçluluk duymuyorsunuz?
Aynı nefrete, aynı hakarete ve aynı tehdide kaldığınız yerden devam ediyorsunuz?
İnsan biraz utanır be!

Salih Tuna - Sabah

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN