Putin’in Kasyon Sarayı'ndaki gözdesi
Suriye sahil Alevilerinden olan (Nuseyri) Beşşar Berhum İsrail'e olumlu bir imaj atfeden ve buna mukabil ülkedeki asıl tehlikenin ve mutlak şerrin İran nüfuzu olduğunu söyleyen açıklamaları iki ülke arasında ipleri gerdi. İlişkilerin yol ayrımında olduğunu gösterdi. Bu konuşmaların üzerinden çok geçmeden ülkede skandal üzerine skandal patlak verdi. Bu skandal İran, İsrail (ABD) ve Rusya üçgeninde seyrediyordu. Bu skandalın ilk kurbanlarından birisi Esat'ın basın Danışmanı Luna Şibil oldu. Üçgendeki kadının masum olduğu söylenemez. İran onun saraydaki casus şebekesinin başında olduğuna inanıyordu. Rusya'ya çalışıyordu. Birlikte olduğu hücre veya şebekenin İsrail'le çalıştığı da varsayılıyordu. En azından İranlı generallerin ölümüne neden olan koordinatların onlar tarafından sağlandığından şüphe ediliyordu. 12 Şubat 2008 tarihinde, tanınmamak için bir dizi estetik ameliyat geçirmiş İmad Muğniye'ye ulaşmaları İran ile Esat arasındaki irtibat subayı olan Muhammed Süleyman'ın Paris'te dizüstü bilgisayarına ulaşmalarıyla mümkün olmuştur. İsrailliler bu bilgisayarı kazara mı ele geçirmişler yoksa Muhammed Süleyman bunu elden mi teslim etmişti? Kamran İnan en çok haini olan ülkelerin başında olduğumuzu söylerdi. Elbette buna Arapları da eklemek gerekir. Nasır'ın damadı Eşref Mervan da Mossad ajanı çıkmıştı. Peki Nasır ile Ürdün Kralı Hüseyin gibiler de bu hatta olabilirler miydi? Elbette olabilirlerdi. Ama onların İsrail ile cilveleşmeleri veya muhabereleri siyaset, alttakilerin ise muhabere yani haberleşme veya casusluk kapsamına giriyordu. Nitekim Muhammed Mürsi devrilmeseydi Hamas ile muhabere etmekten dolayı yargılanamazdı. Sisi yarın devrilse muhtemelen İsrail ile muhabereden dolayı sorgulanacaktır.
Luna Şibil Kas(i)yon Sarayı'ndaki kavgalı kadınlardan birisiydi. Esma, Buseyne Şaban gibilerle kavgalı idi. Bir süredir basın danışmanı olarak hizmet veriyordu. Kadın düşkünü (zirunisa) olarak anılan Putin onu keşfetmişti. Esat'ın bulunduğu bir ortamda onu yok sayarak gözlerini Luna Şibil'e odaklamıştı. Putin, Suriye'deki etkili ve yetkili isimlerle birebir ilgileniyordu. Bunlardan birisi de cephe komutanlarından Süheyl Hasan idi.
Luna Şibil'in Nisan ayından beri ortalıkta görülmediği ifade ediliyor. Temmuz ayı başlarında bir trafik kası geçirdiği ve zırhlı bir aracın kendisini taşıyan araca arkadan vurduğu ve beyin kanaması geçirmesi üzerine gidenlerin bir daha geri veya hayata dönmediği Şami Hastanesi'ne kaldırıldığı duyuruldu. 5 Temmuz 2024 tarihinde ise öldüğü resmen ilan edildi. Böylece bir sayfa kapatıldı.
İkinci kocası (birincisi Sami Klip) Ammar Saati, Luna Şibil'i Beyrut hastanelerine nakletmek istediği lakin bu isteğin geri çevrildiği de haber bültenlerinde yer aldı.
Eski bir şebbiha üyesi olan kocası Ammar Saati bilahare eşi Luna'yı da alarak Soçi'ye yerleşmek istiyordu. Lakin Saati'nin bu ilk hamlesi boşa çıktı ve rejim kendisini dışarıya çıkmasına izin vermedi. Ardından Luna Şibil'in kardeşi Mülhem Şibil de ülkeye düşman odaklarla temas suçlamasıyla gözaltına alınmıştı. Daha sonra Kas(i)yon veya Muhacirun bölgesindeki Esat Sarayı'ndaki casus şebekesi tutuklandı. Bunlar arasında geneli Alevi/Nuseyri olan Menhel Süleyman, Cafer Salih, Vehib Recup gibi isimler bulunuyor. İran Devrim Muhafızları'na ait istihbaratçılar sarayda bir toplantı düzenliyorlar. Kaçak olmaması için herkesin istenen vakitte sarayda olması isteniyor. Böylece firarların önüne geçiliyor.
Luna Şibil'in akıbeti bir yandan İmad Muğniye'nin ölümünden sorumlu Muhammed Süleyman diğer taraftan da Dürzi topluluğundan subay İsam Zehreddin'in durumunu andırıyor. Şam rejiminin kimseye acıması yok. Geride tanık bırakmıyor. Saydnaya Hapishanesi eski müdürü gibi tanıkları görev bitimi tasfiye ediyor. Kara kutuları veya görgü tanıklarını ortadan kaldırıyor. Yangın gibi Esat Sarayı'ndakiler de birbirlerini yiyerek tükeniyorlar.
Saray'daki gelişmeleri en tafsilatlı anlatanlardan birisi de Suriyeli muhaliflerden Ahmet Ramazan olmuştur. Ona göre İran Devrim Muhafızları istihbarat subayı Haydar Gülam Celali, Beşşar'ın Muhacirun semtindeki sarayında casus şebekesi veya hücresiyle alakalı soruşturma yürütüyordu. Bu hücrenin başı Luna Şibil olarak görülüyordu. Lakin bu şebekenin görevlendirme ile mi yoksa kendinden müteharrik bir şekilde mi hareket ettiği bilinmiyor.
Luna Şibil 2003 ile 2010 (2011) yılları arasında el Cezire Kanalı'nda sunuculuk yaptı. Ardından üstten inme bir biçimde Esat'ın ekibine katıldı ve basın ve yayınla alakalı danışmanlarından birisi oldu. İranlılar saraydaki casus şebekesini çözmek için soruşturmayı derinleştirdiler. İranlı yetkililerin subaylarının kuş gibi avlanmasına katkı sunan ve İsrail'e ilgili koordinatları temin eden şebekeyi çözmeye çalışıyorlardı. Önce soruşturmayı Sitti Zeynep bölgesinde yürüttüler ardından soruşturmayı Kefer Susa'daki tesislerine çektiler. Aynı günlerde İbrahim Reisi bir helikopter kazasında hayatını kaybetti. Beşşar Esat ise eşi Esma Ahras/Esed'in kan kanseri hastalığının nüksetmesini gerekçe göstererek cenaze merasimine katılmaktan imtina etti. Ahmet Ramazan'a göre esasında Esat'ı İranlılar istememişti. Esat gözlerinden düşmüştü. Esat'ın Tahran'daki cenaze merasimine katılmayışı bu yolla yani Esma'nın hastalığı üzerinden kamufle edildi. Hastalık doğru kamuflaj ise sahte idi. Suriyeli yorumculardan Ahmet Ramazan, Suriye Tv'sine yaptığı değerlendirmede uzun uzun bu meseleyi anlattı.
Olayın dairesi genişledikçe sonunda ikinci bir kamuflaj daha gündeme geldi. Bu da Luna Şibil'i taşıyan aracın kaza yapması ve kazazedenin olay sonrasında Şami Hastanesi'ne kaldırılması ve ölümüne kaza süsü verilmesiydi. Ahmet Ramazan'ın anlatımına göre bu kazanın ve ilgili ayrıntılarının hepsinin düzmece olduğu anlaşılıyor. Aracın eski bir araç oluşu nedeniyle Luna Şibil'e tahsis edilmiş olamayacağı belirtiliyor. Ya da kendi aracıysa da imajına yakışmadığı hatırlatılıyor. Bazıları da aracına arkadan yaklaşan zırhlının refakatçi veya eskort araç olduğunu ileri sürdü. Lakin bu rivayetlerin hayal ürünü olduğu bir vakıa.
Luna Şibil'in kaza ya da ölüm olayı, Esat'ın geçen mayıs ayında katıldığı ve üyelerini bizzat atadığı genişletilmiş Merkez Komite toplantısında, Luna Şibil'in adını, danışmanı Büseyne Şaban ve Güvenlik İşlerinden Sorumlu Yardımcısı Ali Memlük'ün de aralarında bulunduğu diğer isimlerle birlikte Baas Partisi Merkez Komitesi listesinden çıkarmasının ardından yaşandı. Bununla birlikte Ali Memlük'ün devlet katındaki hizmetlerinin devam ettiği anlaşılıyor. Saray'daki casus ağı meselesinin Nisan ayından itibaren patlak verdiği anlaşılıyor. Nisan ayı sonlarında ise Esat bizzat Şam'dan Tahran'a getiriliyor, celp ediliyor. Zaman zaman Putin'in Esat'ı ayağına getirmesi gibi İranlılar da aynı şekilde ayaklarına getiriyorlar. Ali Hameney'in ona ağır bir muhtıra verdiği sanılıyor. İranlıların Mahir Esat'ı yerine geçirmeyi bile düşündüğü varsayılıyor. Bununla birlikte iktidar değişikliği hususunda Tahran Putin'i ikna edebilir mi? Zira Beşşar'ın hilafına Dördüncü Zırhlı Tümenin Komutanı Mahir Esed başkentte İran'ın adamı olarak görülüyor.
İranlılar şunu öğrenmek istiyorlar. Luna Şibil ve çetesi saraya sızma halini mi yansıtıyor yoksa bu işlere bir görevlendirme sonucu mu kalkıştılar? Yani onları Beşşar Esed mi yönlendirdi ve görevlendirdi? Şüphesiz Suriye'de Mossad veya Batılı istihbaratlarla temasta olan birçok şebekeden bahsetmek mümkün. Sızma veya yabancı istihbaratlarla iletişim meselesi bugünün meselesi değil. Luna Şibil ortalıkta yokken Hizbullah'ın ileri gelen temsilcilerinden İmad Muğniye 12 Şubat 2008 tarihinde yine bir paylaşım sonucu öldürülmüştü. Birileri İsrail'e gerekli koordinatları vermiş onlar da Muğniye'yi amansız takipten sonra öldürmüşlerdi. Kasım Süleymani hadisesi de böyle olmuştur. Bütün bunlar hem İran hem de Suriye rejiminin sızmalarla malul olduğunu göstermektedir. Lakin Suriye'de hesap soran taraf İran.
Suriye halkı Esat tasallutundan kurtulmak isterken Esat da İran'ın üzerindeki baskısından kurtulmak istiyor. Fakat diyet borcu var. Beşşar Berhum'un İran aleyhtarı konuşması da bunu doğrular nitelikte.
Putin Esat ile Türkiye'yi barıştırmak için çok çaba sarf ediyor. İran ise meselenin neresinde? Böyle bir çabasına rastlamadık, acaba neden? Arapların Suriye'ye dönmeleri nasıl İran'ı memnun etmemişse ve onları Batı nüfuzunun taşıyıcıları olarak görüyorsa Türkiye'nin Şam'a dönüşünü de aynı pota ve paralelde algılıyor. Sanıldığı gibi İran Türkiye'nin Şam'a dönüşünü istemez. Bu daha ziyade Rusya'nın yararına olur.
Şimdi Suriye yolların ayrılış noktasında bulunuyor. Fatimilerin son günlerinde olduğu gibi eksenler arasında nüfuz çekişmesi yaşıyor. Bu da ömrünün sayılı günlerle sınırlı olduğu anlamına gelir. Mısır'daki Fatimilerin son günlerini hatırlatıyor. Kanatlar ve vezirler arasındaki çekişme Zengi'leri Mısır'a çekti. Güç merkezleri arasındaki çekişme yabancı güçlerin davetiyesini beraberinde getirdi. Fatimi Halifesi Adit'in iki veziri Şavir ile Dirgam Haçlılarla işbirliği yapıyorlardı. Şavir, Nureddin Zengi'den yardım istedi. Bunun üzerine Şirkuh ile yeğeni Selahaddin'i Mısır'a gönderdi. Şavir onlara ihanet etti onlar da onu tasfiye ettiler. Böylece Fatimilerin sonu geldi ve bilahare Mısır ile Şam Selahaddin'in komutası altında birleşti.
Tarih ibretlerle dolu.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.