Arama

Mustafa Özcan
Eylül 17, 2018
Putin’in tökezlemesi

Rusya dosta düşmana gözdağı, caydırıcılık olarak 1981 yılından beri en büyük askeri tatbikata imza atsa bile bu gövde gösterisi siyasi anlamda amacına ulaşamadı, aksine geri tepti. Bunda Putin'in yanlış hesaplarının payı büyük. Diplomatik anlamda Tahran zirvesi tam bir fiyaskoya dönüştü ve onu tamir etmek için Putin ile Erdoğan arasında Soçi'de yeni bir zirveye ihtiyaç doğdu. Bununla birlikte aynı üslup sürdürülürse Tahran'da alınamayan sonuç Soçi de alınabilir mi? Kuşku duyarım. Tahran zirvesinin fiyasko ile sonuçlanmasının temelinde Putin'in Türkiye'yi angaje etmek istediği emri vaki (de facto) siyaseti vardır. Oldu bitti siyasetiyle birlikte Türkiye'yi de yanına katabileceğini, katar gibi arkasından sürükleyebileceğini, çekebileceğini vehmetti. Putin'in kimseyi dinlemediği sadece kendisini dinlediği, kulak verdiği anlaşılıyor. En tehlikeli şey muhatabı dinliyor gibi yapıp, kendi bildiğini okumaktır. Suriye eski başbakanlarından Riyad Hicap Bey'in El cezire kanalına vermiş olduğu bir mülakatta da söylediği gibi esasında Putin açısından Astana süreci zaman ayarlı bir taktik süreçti. İdlip'te Türkiye'nin de olurunu alarak sürece son vermek, nokta koymak istiyordu. Fakat Türkiye'nin kendisine has hesapları olduğunu unutmuş olmalı. Putin, Suriye konusunda kendisine güveni had safhaya vardırdı ve kendini orkestra şefliği söylemine kaptırdı. Yanlış hesap Bağdat'tan döndüğü gibi burada da yanlış hesap İdlip'ten dönmüş olmalı. Yeni göç dalgaları konusunda Türkiye'nin tahammülü ve kıpırdayacak mecali yok. Limitler doldu ve taştı! Avrupalıların da öyle. Dolayısıyla İdlip üzerinden yeni insani trajedileriyle oynamak ateşle oynamanın diğer adıdır. Putin ise eski oyununu oynamakta bir beis görmedi. 'Ne sihirdir ne keramet el çabukluğu marifet' dedikleri tiradı tekrarlamaktan başka! Tahran zirvesi öncesinde Türkiye tarafı durgun, biraz tutuk Putin ise hedefine varma hissiyatının vermiş olduğu hareketlilik ve canlılık içinde idi. Türkiye'yi çantada keklik olarak görüyordu. Tahran zirvesi avının üzerine çullanmanın önünde son engeldi ve kendince bunu aşma aşamasına gelmişti.

Unuttuğu bir başka nokta ise Amerikalıların verdiği yetkinin sınırları ve mutlak olduğu kanaatine varmış olmasıydı. Halbuki, Amerikalılar kendisine siyasi çözüm noktasında değil sadece askeri olarak muhalifleri ezmesi ve kırması için yetki vermişlerdi. Yoksa Suriye'yi tek başına veya kendi başına yeniden düzenleme yetkisi vermemişlerdi. İsrail'in çıkarlarını hesaba katıyordu, Esat'ı da ayakta tutuyordu bunlar, Batı'nın da onayladığı şeylerdi. Lakin paylaşımı tek başına yapamazdı. Yeşil kanunudur: Hepsini kazanmak isteyen genelde hepsini kaybedebilir. Paylaşma esastır ve buna riayet edeceksin. Putin tehevvür gösterdi yani pervasızlık yaptı. Tahran'da eli ayağı oynuyordu. Bunlar oturaklı devlet adamının uzak duracağı halu etvardır.

Tahran'da ateşkese evet deseydi Putin itibarını kurtarmış olacaktı. Böylece Suriye'de yeni bir fasıl ve yeni bir safhaya geçilebilirdi. Bu da diplomatik seçeneğin ağır basması ve siyasi çözüm bulunmasıdır. Putin Tahran'da ateşkese evet diyemedi ama İdlip'te istediği tarzda savaşa da giremedi. Dolayısıyla süreci yanlış talepleriyle bloke etti, kilitledi. Türkiye'nin hayırları AB ve ABD'nin politikalarını yeniden ayarlamalarını da kolaylaştırdı. Kimyasal silahlar üzerinden Rusya'ya göz dağı verirken bir aşama daha ötesine geçtiler. Nikki Haley kırmızı çizgilerinin kimyasal silahlardan öte katliamlar olduğunu açıkladı. Bu varil bombalarına da hayır demek anlamına geliyor. Bu yeni söylemle birlikte adeta hava taarruzlarını yasaklıyorlar. Zira her şeyden önce Türkiye İdlip hattında yeni bir insani felaketi kaldırabilecek istidatta değil. Türkiye'nin tutumu süreçte anahtar hale gelmiştir. Türkiye ayrıca bu şehirle ilgili Astana sürecinde garantörlük üstlenmiş bir ülkedir. Bunlar dururken terör adına Putin'in yeni insan dalgalarını harekete geçirecek askeri macerasına olur vermek imkan dışı idi. Kaldı ki Reyhanlı saldırısının faali Yusuf Nazik'i derdest eden ve Türkiye'ye getiren Ankara Rusya ile rejimin Türkiye'yi terörle ilintili göstermesi ihtimaline karşı gardını almış oldu.

Türkiye'nin İdlip konusundaki çığlıklarını bütün dünya duyduğu halde en yakın mesafedeki Putin duymadı ya da duymazlıktan geldi. O kendi türküsünü, terör türküsünü tutturdu. Türkiye ise İdlip'te oldubittiye izin vermeyeceklerini; İdlip'in yeni bir Doğu Guta, Doğu Halep ile Dera olmayacağını söylüyordu. Sağır sultan bile duymuş ama maalesef Ruslar duymadılar. Türkiye'yi cephe boyu Batı'nın içinden çekip alabilecek, kazanabilecek noktaya erişen Putin İdlip hattında, kırsalında Türkiye'yi kaybetmenin eşiğine geldi. Stratejik körlük bu olmalı! Bunun nedeni Türkiye'yi ortaklık değil patronluk taslamaktır. Türkiye'yi iknanın kolay olacağını düşünüyorlardı. Onlara göre İdlip de tasfiye edildikten sonra Türkiye oldubittiyi hazmedecekti. Ancak yanlış hesaplar Tahran'dan döndü.

Peki! Tahran'ın yanlışları Soçi de tashih edilebilir mi? Putin yanlışlarından ders çıkarırsa belki de işleri tashih etmek mümkündür. Burada karşımıza iki ihtimal çıkıyor. Sadece HTŞ olarak bilinen Nusre Cephesinin ceplerine yönelik olarak sınırlı bir operasyon yapılması. Bu sınırlı operasyon kara operasyonunu da kapsayacak olursa: bunun nerede duracağını tahmin etmek zorlaşacaktır. Siviller açısından da büyük zararı olacaktır. Bu açıdan da Ruslar insani koridordan bahsediyorlar. Koridorlar üzerinden tahliye edilecek insanları Rusya ile İran ağırlamayı kabul ederlerse niye olmasın? Bunlar ortalıkta kalacak ya da Türklerin egemen oldukları bölgelere sığınacak olurlarsa bunun kabulü mümkün değildir. Önceki operasyonların hilafına artık içeride kaçacak cepleri kalmayan silahlı veya sivil unsurların son durak olarak nereye yığılacakları veya tahliye edilecekleri önceden anlaşmalarla kayıt altına alınmalıdır, belirlenmelidir. Yoksa Türkiye böyle bir operasyona asla izin vermemelidir. Bu durumda Rusya Türkiye'yi sıkıştırmak için Nusre Cephesinin terörle ilişkisini gündeme getirmektedir. Bunlar artık bayat numaralardır. Rusya terör ticaretiyle uğraşmaktadır. Çin, Rusya ile ABD'nin terör ticareti noktasında birbirinden fazlaları vardır ama eksikleri yoktur. Putin açısından şapka düşmüş kel görünmüştür.

Kimilerine göre, Tahran zirvesi Astana sürecine yönelik akim kalmış bir Rus darbe teşebbüsüdür. Türkiye bu darbeyi savuşturmuştur. Darbenin pimi Rusların elinde patlamıştır. İdlip konusunda dünya da kararlılık halindedir. Bu açıdan Putin hedeflerini revize etme durumundadır. Ya yasak savma kabilinden Türkiye'nin de olurunu alarak çok mahdut bir operasyon yapacak ya da sonsuza kadar bu operasyonu tecil edecektir. Artık Suriye'de yeni bir aşamaya geçmenin zamanıdır. Bu da İdlip değil siyasi süreçtir. Yani Esat hanedanlığının geleceğidir.

Suriye'de İran'ın rolü tali hali gelmiştir. Putin İdlip'i bypass ederek Türkiye'nin rolünü de tali hal getirmek isterken tökezlemiş; kendi rolünü tali hale getirme aşamasına gelmiştir. Kimi yorumlara göre İdlip'e yönelik artık askeri operasyon askıya alınmıştır. Bunda Türkiye'nin dışında AB ile ABD'nin tavrı da etkili olmuştur. Bu ülkeler Putin'in manevra alanını kapatmışlardır. Putin ise Soçi de Türkiye üzerinden tünel öncesi son çıkışta itibarını kurtarabilir. Türkiye'nin taleplerini gerekçe göstererek şimdilik İdlip dosyasını bir virgül koyabilir. Kendini sıkıştırdığı vartadan kurtarabilir. Bununla hem nefes alır hem de nefes aldırabilir.

Maço hareketler ABD'ye yaramadığı gibi Rusya'ya da yaramaz! Keskin sirke küpüne zarar.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN