Arama

Mustafa Özcan
Haziran 11, 2018
Irak’ta Şii iç savaşına doğru

Irak'ta işler iyice karışıyor. Çözüm olarak görülen 8 Mayıs 2018 seçimleri tıkanmayı iyice artırdı. Tıkanmayı çözmek istedikçe iş iyice sarpa sarıyor. Seçimlere katılım beklenenin altında seyretti. Sebebi Irak'ı yöneten siyasetçilerin yetersizliğine ilave olarak hem siyasi hem de mali alanda ülkenin yolsuzluklara batmış olmasıdır. Dolayısıyla çözüm diye sunulan şeyler sorunun ta kendisi. Ülkede sekter bir rejime mümasil olarak kota demokrasisi uygulanıyor. Amerikalılar kendi bedenlerine veya ölçülerine göre bir siyasi sistem ürettiler. Bu siyasi sistem çıkmaza saplandı ve geriye, fabrika ayarlarına da dönemez. Zira fabrika ayarları da baştan yanlış kurgulanmıştır. Irak'ta siyasi sistem yeniden üretilmeli. Bununla birlikte, 2003 sonrası bu siyasi sistemi üretenler yeni bir siyasi sistemin üretilmesine imkan vermezler. Irak'ta yapı bozumuna ve ardından yeniden bir inşa sürecine ihtiyaç var. 2006'dan beri Irak seçimleri yolsuzluklara sahne oluyor. Yüz binlerce veya milyonlarca oy sayım işlemi sırasında el değiştiriyor. 8 Mayıs seçimleri de aynı kaderi paylaştı. Kimilerine göre yüz binlerce kimilerine göre ise milyonlarca oy el değiştirdi.

2009 yılında İran'da Nuri Malikinin İran versiyonu popülist siyasetçi Ahmedinejad yolsuzluk yaparak 16 milyon muhalif adayın oyunu zimmetine geçirmişti. Yolsuzluklara rağmen bu seçimlerde Irak'taki nafiz çevreler istediklerini elde edemediler. Ülke bunun sonucu hem bir siyasi hem de hükümet kriziyle karşı karşıya. Siyasi kriz yolsuzluklarla ve seçimleri iptal edip etmemekle alakalı bir durum. Hükümet krizi de bloklar arasında hükümeti kurma noktasında bir uzlaşmaya varıp varılamamasıyla alakalı bir durumdur. Doluya koydum almıyor boşa koydum dolmuyor hesabı, partiler koalisyona gitmek zorunda lakin partner bulmakta veya buldukları partnerlerle nisap miktarına ulaşmakta (en az 165 vekil) zorlanıyorlar. Buda ülkeyi iyice kırılgan hale getiriyor.

2010 ile 2014 arasında ABD, İran mutabakatı sonucu ikinci kez başbakan yapılan Nuri Maliki IŞİD'in Musul'u basmasından evvel Kürtlerle ve Mesut Barzani ile çatışma noktasına gelmişti. Tarık Haşimi meselesinde olduğu gibi Barzani üzerinden de tali olarak petrol sevkiyatı meselesiyle alakalı olarak Türkiye ile de sürtüşüyordu (Şimdi Maliki ile Barzani yeni hükümette ortak olmaya yatkın duruyorlar) . Sürekli ilişkileri geriyordu. Eskiden sürgünde kaldığı Şam hükümeti ve Esat ile de arası ilk başlarda iyi değildi. Suriye halkının kazan kaldırması sonucu İran ekseninin tutumuna paralel olarak yön değiştirmiş, Esat ile köprüleri yeniden kurmuştu. Bu politikalar Irak'ı yüksek gerilim hattına sokmuştur. Kendisine arrabu'l fitne yani fitne üstadı diyorlar. 2014 seçimlerine nazaran daha az oy almasına rağmen İran'ın desteğiyle ve ittifaklarla koalisyon hükümeti kurmaya Mukteda Sadr'dan daha yakın görünüyor. Son seçimlerle birlikte hükümet kurabilecek dört blok oluştu lakin yine de bu blokların iç çelişkilerden kurtularak nisap miktarına ulaşmaları kolay olmayacak. Yolsuzluklardan sonra devreye milletvekillerinin veya partilerin devşirildiği veya alınıp satıldığı siyasi pazarlar da girebilir. Seçimler çözüm olacağına çözümsüzlük olmuştur. Katılım yüzde 45 seviyesinde kalmış ve özellikle Kürt bölgesi ve Musul ve civarındaki çadır kentlerde yolsuzluklar ayyuka çıkmış lakin güç merkezleri yeni seçim kanunu çıkarılmasına karşı oldukları nispette yeniden ve elle sayıma da karşı çıkıyorlardı. Peşmergelerin oy kullanmasında usulsüzlük yaşandığı kayda geçirmiştir. Tasnif edilen oyların bir kez daha elle sayılması sürecinde de aksilikler ve sabotajlar eksik olmuştur. Oy arşiv depolarından bazıları nedense alev almıştır. Bunlar zaten gergin olan ortamı iyice alevlendirmektedir.

Irak'ı geren iki temel meseleden birisi milisler diğeri de siyasi yolsuzluklardır. Mukteda Sadr ile muhtemel ortakları Ammar el Hekim ile İyad Allavi milis güçlerinin tasfiye edilmesini istiyor ve silahın devletin tekelinde toplanması gerektiğini savunuyorlar. Bunlar ideal istekler. Ama hizipleşme bunun önünde temel engel olarak duruyor. Arap vurgusunu esas alan bu blok İran'a az miktar olsa da mesafe koyuyor. Buna mukabil Davet Partisinin liderlerinden Kanun Devleti oluşumunun Lideri olan Nuri Maliki İran'ın Irak'taki adamı olarak temayüz ediyor ve karşı kutbun başını temsil ediyor. Mukteda Sadr ile Nuri Maliki arasında Şii bloklar arasındaki mücadele Irak'ta da Lübnan'dakine benzer siyasi bir yapıyı doğurabilir. Bilindiği gibi Hariri, 14 Mayıs kitlesini veya bloğunu temsil ederken Hizbullah ve yandaşları 8 Mart bloğunu temsil etmektedir.

Şimdi de Irak'ta Nuri Maliki ile Mukteda Sadr blokları karşıt kutupları temsil ediyorlar. Genellikle Nuri Maliki ülkedeki milis olgusuna sıcak bakıyor. Mukteda Sadr ise başta Sadr Semti olmak üzere bütün semtlerden milislerden arındırılmasını ve milis güçlerin silahsızlandırılmasını savunuyor. Bu aynı zamanda Lübnan'da Hariri liderliğinde 14 Mart kitlesinin savunduğu ama gerçekleştiremediği tez. Hizbullah Lübnan'da İsrail'in Şeb'a Çifliklerinin işgalini bahane ederek silahını elinde tutuyordu. Halbuki, Şeb'a Çiftlikleri sonuçta devletin bir sorunu. Onun ötesinde Suriye'ye ait bir toprak parçası olduğu da ileri sürülüyor. Hizbullah Şeb'a Çiftlikleri üzerinden durumdan vazife çıkartıyor.

Irak'taki milislerin var olma nedeni ise IŞİD idi. IŞİD bittiğine göre milislerin silahtan arındırılması gerekiyor. Lakin milislere tahakküm edenler siyasi güç olarak onları ellerinde tutmak istiyorlar. Vazgeçme niyetinde değiller. Meseleyi eski iş adamlarından Korkmaz Yiğit'in zaviyesinden değerlendirdiğimizde belki daha anlaşılır olabilir. Bir gün Türkiye'de iş adamı olmak için üç şeye sahip olmak gerektiğini söylemiştir. Banka, mafya ve gazete! Irak'ta mafyanın yerini milisler tutuyor. Kanunun olmadığı ve herkesin kendi adaletini sağladığı bir ülkede milisler kimilerine göre güvence. Kimilerine göre de veba. Bununla birlikte mevcut güçlerin pastayı veya kotayı paylaşamaması halinde rajon silahlara sarılmaktır.

Bu itibarla, Sünnilerin pasifleştirildiği ve susturulduğu Irak'ta Şiiler arasında bir çatışma ihtimali giderek yükseliyor ve yaklaşıyor. İran broker olarak bugüne kadar Şii sokakta ( Beyt eş Şii ) büyük çatışmaların önüne kesti. Lakin ipin ucunu kaçırdığında Irak volkan gibi patlayacaktır. Siyasi alanda yenişememe ve milislerin lağvedilmemesi daha doğrusu Irak'ta herkes için adalet sağlanamadığı sürece ülke diken üzerinde kalacaktır. Ya Şii milisler Lübnan'da Hizbullah örneğinde olduğu gibi süngüyle muhaliflerini bastıracaklar ya da seyreyleyin gümbürtüyü.

Bugüne kadar İran için hem Suriye hem de Irak'ta işler yolunda gitti. Lakin Suriye'de İsrail ile Rusya'nın birbirine daha yakın durması nedeniyle İran'ın nüfuzu ve geleceği tehlikede. İran kazanımlarını bir gecede kaybedebilir. Irak cephesinde de İran'ın durumu Obama'nın devrettiği mirasa Trump'ın sahip çıkmasına bağlı! Yoksa oda mı İran'ın sırtından atacaktır. Velhasıl velayet-i fakihin etkili olduğu her yerde tıkanma yaşanmaktadır. Bu tıkanmaların sonucu er ya da geç patlamaya çıkacaktır.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN