Arama

Mustafa Özcan
Eylül 29, 2017
Putin savaşa noktayı koydu!

2015 yılı Eylül ayı sonlarında Putin sürpriz bir biçimde Suriye'ye askeri müdahale kararı aldı ve bu kararın üzerinden tam iki yıl geçti. Şimdi muhasebe zamanı. Öncesinde, 2015 yılı Temmuz ayında ise Kudüs Güçleri Komutanı Kasım Süleymani Moskova'ya giderek Putin'i Suriye'ye müdahale konusunda ikna etmişti. Zira hem Suriye rejiminin hem de İran'ın sahada ve cephelerde gücü erimiş, nefesi bitmişti. Halkın güçleri karşısında takatları kesilmişti. Rusya ile yeni bir nefes almak istiyorlardı. Beşşar Esat açıktan askeri güçlerinin bütün Suriye'ye kontrol etmeye yetmediğini itiraf etmiştir.

Gürcistan müdahalesi derken Ukrayna ve Kırım müdahalelerinin ardından Putin dış askeri müdahalelere alışkanlık kesp etmiş, müdahale eğilimlisi hatta bağımlısı haline gelmişti. Dünya da bu müdahalelere bağışıklık kazanmıştı. Bu nedenle ikna edilmesi zor olmamıştır. Putin'in Suriye'ye müdahalesinden iki yıl sonra elbette bunun muhasebesi yapılacaktır. Putin hedefi tutturdu mu yoksa ıskaladı mı? Esasında, Putin askeri müdahaleden iki yıl sonra bunun muhasebesini Türkiye ziyareti sırasında veya sonrasında yaptı. Burada fiili şartların yerine gelmesiyle, tahakkukuyla savaşın sonuna gelindiğini ileri sürdü. Müzakerelerden hiç bahsetmedi. Zira müzakereler oyalamayı amaçlayan taktik süreçlerdi. Sonucun müzakerelerle değil süngüyle alındığını ima etti. Reuters bu yönde kısa bir haber geçti ve Putin'in savaşın fiili sonunu ilan ettiğini duyurdu. Putin'in böyle bir sonuca veya savaşın sona ermesine çok büyük ihtiyacı var. Ekonomik olarak büyük bir yıpranma, tıkanma ve kan kaybıyla karşı karşıya. Ukrayna üzerinden gelen ambargo ile birlikte ekonomik kanama ve kayıplar yaşarken hala Suriye'de askeri ve ekonomik kayıplar vermeye devam ediyor. Bunun ilelebet sürdürülmesi mümkün değil. Suriye'ye girerken önünü 4 aylık bir süre koymuştu. Şimdilik iki yılını doldurdu.

W. Bush 1 Mayıs 2003 tarihinde aceleyle karışık bir biçimde USS Abraham Lincoln gemisinin güvertesinde "Mission Accomplished/ Görev Tamamlandı" ifadesini kullanmıştı. Bu söz, savaş tarihinin en kötü açıklamalarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Putin'in Ankara ziyaretinin Suriye'ye askeri müdahalenin ikinci yılına denk gelmesi ilginç olduğu kadar buradaki görüşmelerin ardından 'savaş fiilen bitti' demesi de o kadar manidar.

*

Bazı tarihler ve olaylar kaderin remzi veya cilvesidir. Damgasını taşırlar. Putin'in Ankara'ya geldiği tarihte yani 28 Eylül (1970) tarihinde Cemal Abdunhnasır vefat etmiştir. Vefatından 8 yıl evvel de aynı gün yani 28 Eylül 1962 tarihinde Suriye-Mısır Birleşik Arap Cumhuriyeti arasında siyasi boşanma yaşanmış ve birlik dağılmıştı. Demek ki Nasır'ın hem siyasi hem de fiziki miadı 28 Eylül'de dolmuştur. Putin'in aynı tarihli açıklaması da böyle bir sembole tekabül ediyor mu? Bunu zaman gösterecek. Nasır'la ilgili kaderin remzini hatırlatan Londra'da yaşayan Suriye rejim muhaliflerinden Züheyr Salim olmuştur. Putin Suriye'ye askeri müdahalesinin üçüncü yılında ' görev tamamlandı' konuşmasını Türkiye dönüşünde gerçekleştirdi.

Birincisi, gerçekten de görev tamamlandı mı? Esat ile parafe ettikleri anlaşmalarında Putin, Tartus limanında 99 yıl kalacaklarına dair garanti aldı. Keza Hamimim askeri hava üssünde de en az 49 yıl kalma garantisi edindi. Elbette evdeki hesap çarşıya uyarsa. Bush zafer naraları attıktan sonra Irak 2006 ve 2007 yılında iyice karıştı ve işler rayından çıktı. Sonrasında Obama pılını pırtısını toplamak zorunda kaldı. Trump 'ben olsaydım çekilmezdim' falan diyor ama Obama'yı buna zorlayan kendisine benzeyen selefi Bush'un politikaları olmuştur. Bush günahı kadar Trump'ı sevmese de; gerçekler sevgi veya nefrete göre şekillenmez.

*

Esasında Bush'un Irak işgal argümanlarıyla Putin'in Suriye'ye yaptığı askeri müdahale gerekçeleri aynı. İkisi de terörü bahane ediyor. Bush yönetimi Saddam'ın elinde kitle imha silahları olduğunu iddia etmiş ve Cheney ise Saddam Hüseyin'i Kaide ve terörle bağlantılı göstermek istemiştir. Ardından bu bahanelerle üzerine çullanmışlardı. Putin ise Suriye'ye müdahale gerekçelerini IŞİD teröre olarak vazetmiş ve gerekçelendirmiştir. Bununla birlikte, Suriye rejimi gibi bütün muhalifleri terörist olarak yaftalamış ardından da Astana'da onlarla aynı masanın etrafına çömelmiştir. Putin kesinlikle terör bahanesiyle geldiği Suriye'de IŞİD'e odaklanmamıştır. IŞİD ile PYD köşe kapmaca oynarken Suriye rejimiyle birlikte Rusya ılımlı muhalifleri bertaraf etmek ve sökmek için hava bombardımanlarına ağırlık ve yoğunluk vermişlerdir. Zira onların derdi meşruiyet sağlayan IŞİD değil meşruiyetlerini gölgeleyen halkın içinden çıkmış ÖSO bağlantılı askeri yapılardı. Gerekçeleri başka amaçları daha başkadır. Gerekçe terör amaç ise rejimi konsolide etmek ve yerinde tutmaktır. Nitekim, İran da olmak üzere herkes rejimin kendileri sayesinde ayakta kaldığını iddia etmektedir. Dört bir yandan rejimi biz kurtardık söylemi etrafında yarış devam ederken diğer yandan da Hizbullah Lideri Nasrallah, İran yetkilileri ve en sonunda Putin de Suriye'de zaferin kazanıldığını ve savaşın sona erdiğini ilan etti. O kadar ki, Abdulbari Atvan gibi kim ne kadar akçe verirse onun davulunu çalan gazeteciler Hamas'ın Suriye rejimine yüksek düzeyde temsilcisini gönderdiğini kurguluyorlar ve bunu köşelerinde veya yayın organlarında pazarlıyorlar. Bu zafer edebiyatıyla birlikte kendinden veya yandaşlarından menkul bir biçimde Esat da kıymete bindi havalanıyor.

Putin, Suriye'de yeni silahlar denediklerini ve askeri tatbikat ve temrin yaptıklarını söylemişti. Bu Irak'ı işgal eden Amerikalıların 'gezinti/cakewalk' söylemine, tabirlerine benziyor. Gerçekten de Rusya'nın Suriye'deki askeri seyrüseferi bir gezinti mi yoksa mali açıdan külfetli, askeri açıdan bir maceraya mı tekabül ediyor? Suriyeli muhalif yazarlardan Selame Kile Putin'in dereyi görmeden paçayı sıvadığı görüşünde. Suriye halkı henüz son sözünü söyledi ve teslim bayrağını çekti mi? Ortalıkta buna dair bir emare yok. Ama karanlıkta ıslık çalanlar askeri zaferlerden dem vuruyorlar.

'Askeri zafere odaklanmak yok, hep müzakere' diyenler şimdi Putin'in askeri zafer sözü karşısında lal-ı ebkem kesilmiş bulunuyorlar, ağızlarını bıçak açmıyor. Demek ki askeri zafer sadece halka yasak. Kitle imha silahları kullanması yine sadece halka yasak. Güçlüye ise her şey mübah, her yol serbest!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN