Arama

Mustafa Özcan
Eylül 27, 2017
Türkiye olacağına Yezidistan olsun!

IKBY topraklarında yapılan referandum kuşkusuz Irak anayasasına uygun olmadığı için geçersiz ve meşruiyetten yoksun sayılıyor. Türkiye, İran ve Irak merkezi yönetimi bu referandumu keen lem yekün yani hiç olmamış sayıyor. Bununla birlikte, Türkiye'nin tutumunu sorgulayan sorgulayana. Kimileri bizim namımıza sosyal medya üzerinden aslanlar gibi Türkiye karşıtlarıyla hesaplaşıyor, çarpışıyor. İyi ki varlar. Kimileri de Kürt devleti istediklerinden değil Türkiye'ye zarar vermek ve nispet olsun diye referanduma sıcak bakıyorlar. Bazen de inceden inceye Türkiye'nin tutumunda çelişki unsurları arayanlar var. Bu baptan olmasa da referandum günü 25 Eylül 2017 tarihinde Londra'dan yayın yapan El-Hiwar Kanalı Türkiye'nin Katar'a ambargoyu kırarken veya delerken aksine IKBY ya da Barzani yönetimine karşı ambargoya başvurduğunu ve bunun bir çelişki olup olmadığını sordu. Kontra bir soruydu. Elbette gazetecilik namına hakları. Türkiye, bir taraftan ambargoyu kırarken diğer taraftan ambargo koyuyor! Bu çelişkili bir görüntü değil mi? Zahiren bir çelişki var gibi görünüyor.

Bu soruya karşı öncelikli olarak Türkiye'nin şimdiye kadar kesin ve katı bir ambargo kararı almadığını hatırlattım ve IKBY'nin geri adım atmasını beklediğini söyledim. Elbette Arapların deyimiyle 'likülli hadisin hadis' yani her yeni duruma, gelişmeye uygun bir söylem tarzı vardır. Her makama ait bir söz ve söylem bulunur. Makamı gelmeden o makama ait söz söylenmez. İkinci olarak; Kürt bölgesiyle Katar'ı birbiriyle mukayese etmek eskilerin tabiriyle ' kıyas farik'tir. Tamamen birbirini karşılamayan bir kıyaslama çeşididir. Katar bağımsız ve hükümran bir devlettir, Türkiye bu zeminde ilişkilerini sürdürmektedir. Söz gelimi Körfez İşbirliği Konseyi'nden çıkma gibi (kaldı ki bu da hakkıdır) herhangi bir karar almadan yayınları veya siyasi tutumu yüzünden cezalandırılıyor. Uydurma, sahte argümanlarla kendisine yönelik kuşatma uygulanıyor. 4 ülke kuşatma ifadesini kabul etmese bile abluka uygulanıyor. Hatta 2015 yılında Kral Abdullah Katar'ı işgal etmeyi planlamış. 5 Haziran 2017 tarihinden sonra da böyle bir ihtimal ikinci kez varit olmuş.. Türkiye de stratejik ortağı olan Katar'a arka çıkıyor veya zor zamanında imdadına koşuyor. Bunun sorgulanacak bir yanı yok.

*

Kuzey Irak hususu ise tamamen farklı. Anayasaya aykırı olarak bir referandum icra ediliyor ve başta İsrail olmak üzere de herkes bu sürecin Türkiye'nin zararına, aleyhine işleyeceğini söylüyor. Türkiye, aleyhine olacak bir süreci durdurmak veya yavaşlatmak için niçin tedbir almasın? Eli kolu askıda mı dursun? Kimileri Türkiye'nin acele ederek derhal ambargo koyduğunu ya da Barzani yönetimini ambargo ile tehdit ettiğini söylerken aksi yönde değerlendirmeler de var.

İran Meclis Başkanı Ali Mutahhari Rûdaw'ın bir haberine göre şöyle diyor: "Türkiye'nin tutumuna güvenmeyin, sert tavırlarına aldanmayın; ben sert tutumundan kuşku duyuyorum! İran acele etmemeli. " İranlı reformculara yakın olan Meclis Başkanı Ali Mutahhari teenni ile hareket edilmesini salık vermektedir. Kürtlere sert karşılık vermek yerine onları diyalog yoluyla bu fikirden caydırmaya çalışmanın daha yerinde bir yöntem olacağını düşünüyor. Elbette her yiğidin bir yoğurt yiyiş tarzı vardır. Bununla birlikte, bir kez de kendilerini sorsalar iyi ederler. Biz güvenilmeyi layık mıyız, bunu ne kadar hak ediyoruz? Söz gelimi, 'Murat Karayılan yakalandı' haberinden sonra İran Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Alaaeddin Burucerdi, ' o Murat başka Murat' deyip Acem kıvraklığıyla işin içinden sıyrılmıştı. Aynı adam Suriye politikaları konusunda TBMM'de kulis faaliyetleri yaparak CHP'li vekillere kanca atmıştı. Adamlardaki ikiyüzlülüğüne ve cüretine bakın? Türkiye gazetesinin yeni bir haberi benzeri bir skandala işaret ediyor. Haberin mahiyeti şöyle: "İran Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Ankara'ya gerçekleştirdiği sürpriz ziyarette "Kandil ve Sincar'a ortak operasyon düzenleyelim" teklifinde bulunmuştu. İran'dan gelen bu teklife Ankara sıcak bakmış ve ivedilikle 3 farklı hareket planı hazırlığı başlatmıştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Tahran ziyareti öncesinde tamamlanması hedeflenen planların yapıldığı süreçte İran'ın iki önemli askeri karargah komutanının Kandil'i ziyaret ettiği ortaya çıktı. Kaynaklar, 18 Eylül'de Kandil'e giden İran Kara Kuvvetleri Komutanı Serdar Muhammed Pakpor ve İran'ın rejim karşıtı güçlere karşı kurduğu Hamza karargahı komutanlarının yer aldığı bir heyetin Kandil'e giderek PKK'nın sözde Yönetim Konseyi diye adlandırılan ve içinde Cemil Bayık'ın da yer aldığı bazı isimlerle görüştüğünü belirtiyor. Görüşmede, İran'ın terör örgütünden lojistik geçişler için destek istediği öğrenildi. İran'ın bir yandan Ankara ile diğer yandan Kandil ile görüşmesi bölgedeki diplomatik kaynaklar tarafından tam bir Pers oyunu olarak adlandırılıyor."

Türkiye husumetinden veya nispetinden dolayı bağımsız Kürdistan'ın dostları giderek çoğalıyor. Bazı Şiilerdeki Ali sevgisinden ziyade Ömer nefreti gibi. Bunlara karşı, siperde Türkiye dostları da var. Bunlardan birisi de kötü gün dostu Faysal Kasım. Bir twitinde şöyle yazmış: Nedense Araplar 4 başkentlerini işgal altında tutan İran yerine Türkiye'ye daha fazla kumpas kuruyorlar!

Maalesef, yeter ki Türkiye zarar görsün diye böyle bir devlet formülüne veya bir Arap ülkesinin parçalanmasına sıcak bakan, rıza gösteren nadanlardan birisi de Enver Aşki'dir. Suudi Arabistanlı strateji uzmanı Enver Aşki Haziran 2015 tarihli konuşmasında Türkiye ile İran' ve Irak merkezi yönetimini zayıflatmak için barışçı yollarla Büyük Kürdistan'ın kurulması gerektiğine temas etmiştir. Enver Aşki, Büyük Kürdistan meselesine Netanyahu ve İsrail Adalet bakanı Ayelet Shaked ile aynı pencereden bakmaktadır (http://www.haaretz.com/israel-news/1.811697). Enver Aşki, Filistin ve Kürdistan meselelerine İsrail'le aynı kareden bakmakta ve aynı vizyonu paylaşmaktadır. Ayelet Shaked Kürt devletinin İsrail ve Batı'nın yararına (İsrail yanlısı Arapları anmaya değmez bulmuş olmalı) Türkiye ve İran'ın zararına olacağını öngörmektedir.

Tartışmaların ve atışmaların odağında el Hayat eski yazarlarından Cemal kaşıkçı ile Enver Aşki'nin BAE versiyonlarından Abdulhalık Abdullah arasında kıyasıya bir twit atışması yaşandı. Cemal Kaşıkçı Suudi Arabistan'ın resmi tutumunun Türkiye'nin tutumundan fazla farklılık arz etmediğini ve bağımsız Kürdistan'a mesafeli olduğunu ve sıcak bakmadığını yazdı. Bu Abdulhalık Abdullah'ın gücünü gitti ve 'iyi ve kötü her ahvalde Türkiye'den yanasın' diye çıkışta bulundu. Abdulhalık Abdullah sık sık, Madavi El Reşid gibi öteki sosyal medya gurularıyla da kozlarını paylaşıyor. Kürdistan konusunda Suudi Arabistan'ın iki veya ikircikli bir tutumu var. Resmi olanı Kürt devletine karşı gayri resmi olanı taraftar!

BAE Veliahdı Muhammed Bin Zayed'in sesi olarak bilinen Abdulhalık Abdullah sosyal medya hesabında Büyük Kürdistan haritası yayınladı. Bu harita Pentagon subaylarından Ralph Peters'in haritasından bile görkemli ve şeddeli. Kürdistan 6 devletin toprakları boyunca uzanıyor, serpiliyor. Yayıldıkça yayılıyor. Böylece hayalen de olsa Abdulhalık Abdullah gibiler, karşılarında yekpare bir Türkiye'yi görmek yerine bu harita ile yetiniyor, rahatlıyorlar. Bu, onlara siyasi müsekkin gibi geliyor! İsrail ve Kürdistan sayesinde belki huzur bulurlar ve rahat uyurlar. Abdulhalık Abdullah'ın hayali haritasında Kürdistan devleti Türkiye, Irak, Suriye ve İran'dan öte Ermenistan ve Gürcistan'ı da kapsıyor. Sanki eyaletler zincirinden oluşan küçük ABD! Ermenistan'da ise sadece Yezidi Kürtler var oysa. Onlara göre Türkiye olacağına Yezidistan olsun varsın! Bu ülkenin nüfusunun da 30 milyon olacağını da öngörüyor.

İsrail yetmedi umutlarını Kürdistan'a bağladılar!

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN