Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Nisan 26, 2022
Ramazan’ın kazandırdığı özelliklerden biri: Şükredenlerden olmak…
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Ramazan Mektebi'ndeki son günlerdeyiz… Manevi terbiye üzerine bu mukaddes ve mübarek aydan nice güzel dersler aldığımız günler yavaş yavaş tükeniyor. Lakin bu tükeniş bir yok oluşa değil, bir varoluşa vesile teşkil ediyor ki, bu varoluş "Ramazanlaşmış" gönüller ve ruhlardır… Böylesi ruhların, bu gönüllerin, sahiplerine önce bayram sonra da ardından gelen aylarda güzel kulluklar yaşatacağına inanılır. Evet, kabul olmuş ameller ve makbul olmuş dualarıyla bu iklimin insanlar üzerindeki etkisi, doğrusu epeyce uzun sürmeye adaydır diyebiliriz. Ancak burada da kişisel farklılıkların rol oynadığının bir hakikat olduğunu sözlerimize ekleyerek…

Manevi eğitim-öğretim günlerinin son derslerinden biri de "şükretmek" üzerine… Çünkü oruçla ilgili ayetlerden biri, ki bu Bakara suresinin 185. ayetidir, "şükredenlerden olasınız" diyerek bitmektedir. Böylece adeta bu mübarek ayda tutulan oruçların mümin kullara, şükredenlerden olmayı sağlayabileceğinden bahsedilmektedir. İlgili ayetlerde orucun, takva mertebesine ulaşmak, doğru yolu bulanlardan olmak ve oruç sayesinde kötülüklerden korunmak gibi özellikleri yanında, onun müminleri "şükreden kullar" haline getiren bir değiştirici ve dönüştürücü etkisinden de söz ediliyor olması dikkate şayandır. Şükür özelliği üzerine kısa bir inceleme yapıldığında, orucun neden böyle bir görevi olduğunu anlamak ve şükreden bir kul olmanın neden bu kadar önemsendiğini fark etmek mümkün olabilmektedir. Şimdi geliniz bu kavram üzerine yapılan açıklayıcı bilgilere kısaca göz atalım.

ŞÜKÜR NEDİR VE ONU NASIL ANLAMALIYIZ?

Kelime ve kavramlar üzerine yapılan açıklamalar konusunda en muteber ve muhtevalı bilgilerin asırlık birikime sahip bir kaynak olan ve Türkiye Diyanet Vakfı tarafından yayınlanan İslam Ansiklopedisi olduğu söylenebilir. Bu değerli ilim, irfan, hikmet ve sanat hazinesi, ciltler dolusu eserde "Şükür" kavramını daha iyi anlamamıza imkan sağlayan bilgileri özetleyecek olursak karşımıza şu ifadeler çıkmaktadır.

Şükür kelimesi sözlüklerde, "şükr" olarak "yapılan iyiliği bilmek ve ondan bahsederek onu yaymak, iyilik edeni iyiliğiyle övmek ve minnettarlık" anlamlarına gelmektedir. Ama onu bir kavram olarak düşünürsek şükür, "Allah'tan veya insanlardan gelen nimet ve iyilikten dolayı minnettarlığını ifade etmektir, bir nimete söz ve fiille mukabelede bulunmaktır, Allah'a itaat edip günah işlemekten uzak durmak suretiyle bu nimetin gereğini yapmaktır."

Tasavvuf erbabı ise şükrü, "derin bir saygıyla, nimetin gerçek sahibi olan Allah'ın kullara olan bütün iyiliklerini gereği gibi anmak" şeklinde tarif etmektedirler. Anlaşılan şükür, önemsenen bir "güzel kulluk" özelliğidir ve Kur'an'ın ifadesiyle "Allah'ın kulları içinde gerçek anlamda şükredenlerin sayısı pek azdır." (Bkz. Sebe', 13)

Kur'ân-ı Kerîm'de şükür kelimesi ve ondan türemiş kelimeler yetmiş beş yerde geçmektedir. Bunların çoğunda Allah'ın nimetleri ve ihsanlarından söz edilmekte, dolayısıyla insanların Allah'a şükretmesi gerektiği bildirilmekte ve şükredenlere verilecek mükâfatlar anlatılmaktadır.

Söz konusu ayetler, kulların, Allah'ın verdiği nimetlerin farkında olmalarını telkin etmektedir. Peki bu nimetlerin farkında olarak onları verene şükretmesinin, minnettarlık duymasının kime ve ne faydası olacaktır? Bu önemli soruya cevap, varlıklı bir ailede dünyaya gelen ve çeşitli dünya nimetlerine muhatap ve mazhar olan hükümdar ve peygamber Hz. Süleyman'ın diliyle verilmektedir: "Şükreden ancak kendi iyiliği için şükretmiş olur; nankörlük eden de bilsin ki, Rabbimin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, O büyük kerem sahibidir" (Neml, 40). Çünkü şükür, asıl onu gerçekleştiren kula bir fayda sağlar, çünkü bu sayede kul şükrederek Allah'a olan minnet borcunu ödemiş olur. Minnettarlık duygularıyla şükrünü yerine getiren bir kula ilk mükafat, sahip olduğu nimetlerin ziyadeleşmesidir, artması ve çoğalmasıdır (bkz. İbrahim, 7).

Kur'ân-ı Kerim'de Allah'ın vasıflarından ikisi bazı ayetlerde Şâkir ve Şekûr isimleriyle geçmektedir. Bunlar da Allah'ın kendisine şükreden kula bu "şükrünün karşılığını veren" ve "iyi ve faydalı davranışları dolayısıyla kullarını ödüllendiren ve rahmetiyle günahlarını bağışlayan" mânalarına gelmektedir. Anlaşılan, kullarına verdiği nimetlerin şükrünü eda edenlerin, bu davranışlarını takdir eden Yüce Mevlâ, onların bu iyiliğinin altında kalmamakta, daha fazlasıyla mukabele etmekte ve onları daha fazla nimetlerle ödüllendirmekte ve günahlarını da bağışlamaktadır. O halde şükreden bir kul olabilmek kişiyi Allah katında üstün bir mertebeye taşıyan son derece kıymetli bir özellik olarak sunuluyor bizlere… Belki bu yüzden Hz. Süleyman (as) "Ey Rabbim!" Gerek bana gerekse anne babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya beni muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat!" (Neml, 19) diye dua etmişti… Ve belki de Son Nebi Hz. Muhammed (sav) uzun süre ayakta durarak namazlar kılmakta ve bunun sebebini soranlara "Şükreden bir kul olmayı lstemek" şeklinde izah etmekteydi…

Kur'an-ı Kerim'de ve hadis-i şeriflerde geçen bilgiler, şükrün ve şükreden bir kul olmanın ne kadar önemli bir özellik olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır. Bunlara rahatlıkla ulaşılabilir. Asıl mesele, mümin için "şükreden bir kul" olabilme mertebesine ulaşabilmesi açısından orucun sağlayacağı faydaları düşünmesi ve orucu bu anlayış ile tutabilmesidir. İlgili ayeti zikrederek sözlerimizi tamamlamaya çalışalım: "Ramazan ayı, doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur'an'ın indirildiği aydır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, başka günlerde tutamadığı günler sayısınca tutar. Allah sizin için kolaylık istiyor, güçlük çekmenizi istemiyor. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu göstermesinden ötürü Allah'ı tazimle anmanızı ve şükreden kullarından olmanızı istiyor."

İşte oruç, kulu Allah katında şükreden bir kul mertebesine ulaştıran bir ibadettir. Allah'ın, "şükreden az sayıdaki" bahtiyar kullarından biri olmak ise oruç ibadetiyle mümkün kılınmaktadır… Oruca işte bu yönüyle de muhtacız ve onu bize bunun için lütfeden Allah Teâlâ'ya minnet borçluyuz…

Sadece Ramazan ayında değil, yılın her ayında ve mevsiminde mümini "şükreden bir kul" mertebesine ulaştıran oruçlar tutabilmek niyazıyla…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN