Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ekim 28, 2019
“Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin...”
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bir baba olarak Hz. Yakub'un evlatlarıyla yaşadıklarını, acılarını, sınavlarını önceki iki yazımızda ele almaya çalışmıştık. Yusuf Sûresi, sadece Hz. Yusuf'u değil, babası Hz. Yakub (as) ve diğer kardeşlerini de anlatır bizlere… Bu sure, adı geçen kişiler üzerinden aslında insanı tanıtır: Zaaflarıyla, üstünlükleriyle; duygu ve düşünce dünyasıyla, kısacası her yönüyle "insan"ı…

Bugünkü yazımızda Hz. Yakub'un (as) yıllarca evlat hasretiyle sınandığı, sabr-ı cemil ile teselli bulduğu; Yusuf'tan ayrılığına bir de en küçük evladı Bünyamin'in yokluğunun eklendiği günlerden söz edeceğiz. Sınav üstüne sınavla muhatap olan Hz. Yakub'un (as) bir baba olarak çizdiği tablodan çıkarabileceğimiz derslerin neler olduğuna değinmeye çalışacağız.

KITLIK YILLARI…

Hz. Yusuf (as) sınavlarını Allah'ın yardımıyla başarıyla vermiş, Allah'ın haram kıldığı bir günahı işlemektense kendi arzusuyla talip olduğu zindan hayatı ona önemli bir görevin kapısını aralamıştı. Zindan arkadaşlarından biri, kralın çözemediği rüyasını ancak onun yorumlayabileceğini söyleyerek tanışmalarına vesile olmuş ve neticede kral, Hz. Yusuf'u devletin hazine ve maliye işlerinden sorumlu makama tayin etmişti.

Kralın gördüğü rüyayı, Allah'ın kendisine bahşettiği ve "Rüya Ta'biri" olarak bilinen özel bir bilgi sayesinde muhteşem bir şekilde yorumlayan ve bu yorumun gereklerini dikkatle ve özenle uygulayan Hz. Yusuf sayesinde Mısır, kısa sürede bölgenin en zengin ve en müreffeh ülkesi haline gelmişti. Öyle ki kıtlık yıllarında bile depoları tahılla dolu olan Mısır'a, çevredeki ülkelerden insanlar gıda ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliyorlardı. Kervanlarla gelen bu ziyaretçilerin içinde Hz. Yusuf'un kardeşleri de vardı…

Onlar kendisini tanımadılar ama Hz. Yusuf (as) onları tanıdı. Kendisini onlara tanıtmadı fakat merak ettiği küçük kardeşi Bünyamin'in gelmeyişinin sebebinin "babasının yanında kalmak" olduğunu kardeşlerinin ifadesinden öğrenmiş oldu. Onlara kişi başına tahıl verdi ve getirmedikleri kardeşlerini de getirerek daha fazla tahıl alabileceklerini belirterek yolcu etti. Babalarına dönen kardeşleri Hz. Yusuf'tan övgüyle söz ettiler ve kardeşleri Bünyamin'i de alarak yeniden Mısır'a gıda maddesi temini için gitmenin iznini istediler. Hz. Yakub (as) için zor bir sınavla muhatap olmak demekti bu teklif… Onlardan Bünyamin'i koruyacaklarına dair kesin söz aldı ve bu kez Bünyamin'i uğurladı, Mısır ülkesine…

HZ. YAKUB'UN SÖZLERİ

Oğullarının ısrarı üzerine Bünyamin'i de Mısır'a gönderen Hz. Yakub (as) ile oğulları arasında geçen diyaloglar dikkat çekici bilgiler ihtiva eder. Babalarına, kardeşlerini her hâl ü kârda koruyacaklarına dair söz veren oğullarına, Hz. Yakub (as) "… En iyi koruyucu Allah'tır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir." (Yusuf, 64) demişti. Hz. Yakub (as) oğullarıyla birlikte tüm babalara, fani kullara değil, kadir-i mutlak olan Allah'ın koruma ve himayesine sığınmayı öğretiyordu bu sözleriyle…

Yine oğullarını yolcu etmeden önce onlara şunları söylemişti: "Oğullarım! Şehre girerken hepiniz bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Doğrusu, bu tavsiyeme rağmen eğer Allah'tan gelecek bir şey varsa bunu sizden uzaklaştıramam. Çünkü hüküm sahibi ancak Allah'tır. Ben O'na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnız O'na tevekkül etsinler." (Yusuf, 67) demişti.

Hz. Yakub'un bir endişesi vardı. Oğulları yakışıklıydı. Güzel giysileri onları daha gösterişli hale getiriyordu. Bu sebeple onbir oğlunun şehrin ana kapısından aynı anda girmelerini doğru bulmamış ve onların insanların nazarlarına maruz kalmalarından korkmuştu. "İsabet-i Ayn" kavramıyla ifade edilen göz değmesi hadisesine engel olmak maksadıyla Peygamberimizin (sav) de torunları için dua etmesi ve göz değmesinin hak (gerçek) olduğu konusunda uyarılarının bulunması, Hz. Yakub'un bu düşüncesine dikkatimizi çekmektedir. O halde özellikle babalar, Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından torunları için okuduğu bu duayı öğrenmek hem kendilerine hem de çocuklarına okumak gibi bir görevleri olduğunu bilmelidirler…

Ardından gelen ayet ise bir hususu daha önemsememizi gerektirmektedir. Dilerseniz önce ayeti aktaralım: "Babalarının emrettiği şekilde (ayrı kapılardan) girdiklerinde (bile) bu, Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan uzaklaştıracak değildi. Sadece Yakub, içindeki bir dileği ortaya koymuş oldu. Şüphesiz o, biz kendisine öğrettiğimiz için bilgi sahibiydi. Fakat insanların çoğu bilmezler." (Yusuf, 68)

Bu ayette, şayet kaderde yazılı bir şey varsa alınan tedbirin bile sonucu değiştirmeyeceğini ortaya koymaktadır. Ancak "Allah'ın hükmü değişmez" olsa bile, insanlar tedbir almakla yükümlüdürler. Ayrıca aldığı tedbirin, insanı psikolojik olarak rahatlattığı bilinmektedir. İnsanların çoğunun kader-tedbir ilişkisini bilemeyeceğine dikkat çeken bu ayet, peygamberlerin bu tür bilgilere sahip olduklarını ifade etmektedir. Çünkü bu tür bilgileri, onlara Allah öğretmiştir.

HZ. YAKUB'UN İKİNCİ SINAVI…

Bünyamin'i yanlarına alarak Mısır'a giden kardeşleri, Hz. Yusuf (as) tarafından alıkonulunca mahcup ve mahzun bir şekilde babalarına dönmüşlerdi. Şimdi Yusuf'un ayrılık acısına bir de Bünyamin'in yokluğu eklenmişti. Bünyamin'in hırsızlık suçuyla suçlanarak alıkonulduğuna dair anlatılanları dinledi ve fakat tatmin olmadı Hz. Yakub… Sonra şunları söyledi:

"Anlaşılan nefisleriniz yine sizi aldatmış ve bir yanlışa sürüklemiş. Bana düşen yine güzel bir sabırdır. Umulur ki, Allah onları hep beraber bana getirir. Şüphesiz O, her şeyi en iyi bilendir, hikmet sahibidir. Oğullarından ayrılıp bir kenara çekildi. 'Ah Yusuf'um âh!.. İçim yanıyor diyor, kederini içine atıyordu… Sonunda üzüntüsünden gözleri de görmez oldu." (Yusuf, 83-84)

Oğulları, babalarının bu haline son derece üzülmekteydiler. Eğer böyle devam ederse ya hasta olacağını ya da kendini büsbütün heder edeceğini söyleyince Hz. Yakub: "Ben sadece acımı ve kederimi Allah'a arz ediyorum" demişti. Böylece Hz. Yakub'un öğrettiği şey şuydu: Başa gelen bir bela ve musibetten kullara şikayet etmek doğru değildir; ama kul, acısını ve kederini Allah'a arz edilebilir…

ALLAH'TAN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN…

Ardından, Hz. Yakub (as) oğullarına şunları söyledi: "Oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın. Sakın Allah'tan ümidinizi kesmeyin. Çünkü ancak inkarcılar Allah'tan ümit keserler…" (Yusuf, 87)

Hz. Yakub (as) hiçbir zaman Yusuf'a kavuşacağına dair inancını kaybetmemiş ve Allah'tan ümidini kesmemişti… Allah'tan ümidi kesmemek, Peygamberlerin ortak özelliğidir ve bunu mütemadiyen insanlara ve müminlere de telkin ederler. O halde, her bir mümin, her hal ü kârda Allah'a bel bağlamalı, gönlünü O'na açmalı, derdini O'na arz etmeli ve asla Allah'tan ümidini kesmemelidir.

Hayatın türlü zorlukları karşısında, Hz. Yakub'un başına gelenleri düşünerek, bir baba olarak onun sergilediği tavır ve davranışlarından örnekler alarak yaşayabilmek adına Yusuf Suresi nice ibretlerle doludur. Ders alabilenlere ne mutlu…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN