Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Kasım 19, 2018
Mevlid-i Nebî (sav) Müslüman için ne ifade eder?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Miladî olarak tarih 571, aylardan ise Nisan idi… Henüz insanlar "Hicrî Takvim" diye bir kavram ile tanışmamışlardı ama onlar öteden beri yaşadıkları zamanı Kamerî aylara göre isimlendiriyor ve belirliyorlardı.

Mekke, henüz atlattıkları Ebrehe ve ordusunun Kâbe'ye karşı düzenlediği ve perişan bir şekilde dönüp gitmek zorunda kaldıkları büyük saldırının sonrasındaki günleri yaşıyordu. Ebrehe'nin filleriyle güçlendirdiği ordusuyla beraber Kâbe'yi yıkmaya kalkışmasının üzerinden 50-55 gün gibi bir zaman geçmişti… Ve zaman Rebîulevvel; zemin Mekke'de bir ev; saatler ise bir Pazartesi sabahının aydınlığına ulaştıracak 12. Gecenin son saatleriydi…

Arap dünyasının kudretli şâiri Ahmed Şevkî'nin, "Vulide'l-Hüdâ, fe'l-kâinâtu zıyâu. Ve femu'z-zemâni tebessumun ve senâu" beytiyle başlayan meşhur na'tinde anlattığı üzere yaşananlar sanki şöyleydi…

"Bir bahar sabahında, henüz tan yeri ağarmamışken,

Bütün kâinât aydınlandı birden…

Bir Hidâyet Güneşi'di bu Mâverâ'dan gelen…

Yayıldı tüm evrene, dalga dalga, Âmine'nin evinden…

Zaman, çoktandır unuttuğu tatlı bir tebessümle,

Şükre daldı huzur içinde…

Başta Cebrâil, yanında seçkin melekler,

Bölükler halinde yeryüzüne indiler,

Dünyaya ve ukbâya dâir nice müjdeler getirdiler…"

"BEN BABAMIN DUASI, KARDEŞİMİN MÜJDESİYİM!.."

Ahmed b. Hanbel'in Müsned adlı değerli hadis külliyatında aktardığı bir hadis-i şerif, dikkatimizi çeken bir ifadeyle irad edilmiş, Sevgili Peygamberimiz (sav) tarafından… "Ben babamın duası; kardeşimin müjdesiyim!.."

Metne sadece mealiyle bakılacak olsa anlaşılması zor olacak bu ifade, topyekün bir Kur'an kültürü sayesinde hemen kendisini açar bizlere…

Asırlar öncesinde baba-oğul peygamberler Hz. İbrahim ve İsmail (asm) Kâbe'nin duvarlarını yükseltip yanı başında şöyle dua etmişlerdi:

"Ey Rabbimiz. Neslimizden bir peygamber gönder…" (Bakara, 129)

İslam kültüründe Hz. İbrahim (as) "Ebu'l-Enbiyâ" olarak bilinir. Çünkü o, Hz. İsmail ve İshak'ın babası, Hz. Yakub ve sonradan gelen diğer peygamberlerin dedesi olmakla; peygamberler silsilesinde adı hürmetle anılan "Peygamberler Babası"dır. Bu sebeple Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz, Hz. İbrahim'den "babam" diye bahsetmiş ve onun bu duasına işaret etmiştir. İşte, asırlar sonra o topraklarda, Hz. İsmail'in soyundan gelen tertemiz bir ailenin "Dürr-i Yektâ" misali eşsiz güzellikteki incisi dünyaya gelmiş ve bu duanın neticesi tecelli etmişti…

Öte yandan, yine Kur'an-ı Kerim, bize Hz. İsa'nın (as) müjdesini de haber veriyor. Saff suresinin 6. ayetinden takip edelim:

"Hani bir zaman Meryem oğlu İsa şöyle demişti: 'Ey İsrailoğulları! Ben size gönderilen bir elçiyim. Elimizde duran Tevrat'ta yazılanları tasdik eden ve benden sonra gelecek olan Ahmed isimli peygamberin gelişini müjdeleyen bir elçi!.."

Hadis-i Şerif'te "Peygamberler babaları bir anneleri ayrı kardeşler gibidir." Buyrulduğu üzere, Peygamberimiz (sav) Hz. İsa'yı (as) kardeşi olarak nitelemiştir. Kur'an-ı Kerim de onun bu "müjdeleyen" yönünü vurgulamıştır. Dolayısıyla, daha dünyaya gelmeden bir başka Peygamber kardeşi tarafından ismi müjdelenmiştir, Son Nebi'nin…

MEVLİD KANDİLİ'Nİ NASIL İHYA EDELİM?

Soruyu "Mevlid kandilini nasıl kutlayalım?" şeklinde de sormamız mümkün… Zira bu gece, "Âlemlere rahmet" olarak gönderilen Son Peygamber'in dünyaya geldiği bir gece… Dilerseniz böyle bir kutlamanın hükmü konusunda kısa bilgileri sizlerle paylaşmış olalım.

Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda, pek çok kıssanın anlatıldığını görmekteyiz. Hz. Adem'den başlayarak Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve sonradan gelen peygamberler, muhtelif surelerde zikredilmektedir. Bazen Kasas suresi gibi sırf peygamberlerin hayatlarından bahseden bölümlerden oluşan ayetlerle örülü bir sure; ya da Yusuf suresi gibi sadece bir peygamberin hayat hikayesine tahsis edilmiş surelere rastlıyoruz. Bu bilgilerin, "akıl sahipleri, düşünen, tefekkür eden ve öğüt aşmasını bilenler için nice ibretler taşıdığından" söz edilmektedir. Meselâ bir ayette Allah Teâlâ Peygamberimize hitaben şöyle buyurmaktadır: "Bu peygamberlerin hayatlarından senin kalbini tatmin ve teskin edecek her haberi sana anlatıyoruz. Bu ayetlerle sana gerçeğin tâ kendisi gelmiştir. Bu ayetlerle, aynı zamanda müminlere bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir." (Hûd, 120)

Ayet-i celile, geçmiş peygamberlerin kıssalarının, Peygamber Efendimizin kalbini tatmin ve teskin etmek maksadıyla indirildiğini ifade etmektedir. Zira geçmiş peygamberlerin kıssaları, Peygamberimize sebat ve mücadele azmi kazandırmaktaydı. Aynen bu şekilde Mevlid Kandili ve diğer vesilelerle mübarek gün ve gecelerde yapılacak olan meşru faaliyetler, bizler için bir tazelenme, Peygamberimizi tanıma ve anlama adına çok bereketli kazanımlara vesile olmaktadır. Bunda şüphe yok…

Öte yandan, pek çok ayette "Hatırla/Hatırlayınız…" şeklindeki emirlerle Allah'ın biz kullarına verdiği nimetlerin bizler tarafından takdir edilerek hatırlanması, farkına varılması ve hatırlanması istenmektedir. Peygamberler Silsilesi'nin son halkası, "Rahmet Vesilesi" Peygamberimizin doğumu da elbette hatırlanmayı, anılmayı ve kutlanmayı fazlasıyla hak etmektedir. Bu büyük nimetin farkında olmak ve bu güne dair farkındalık oluşturmak ise bu nimeti bahşeden Allah'a şükrün bir ifadesi olacaktır.

Yine gönderiliş tarihi bakımından Peygamber Efendimize (sav) en yakın olan Hz. İsa ve Hz. Yahya (asm) peygamberlerin "doğduğu gün"e dikkat çeken ayetler, bu hatırlatma ve hatırlama adına önemli işaretler olsa gerek… (bakınız Meryem, 15, 23)

Sözlerimizi tamamlarken Sevgili Peygamberimizin, Pazartesi günleri tuttuğu orucun sebeb-i hikmeti sorulduğunda verdiği cevabın çok derin bir mana ifade ettiğini eklemek isteriz. Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştu: "Pazartesi günü, benim doğduğum ve bana vahyin indiği gündür." (Müslim, Sıyam)

Bu gece, başta iman, sonra Ümmet-i Muhammed olma şerefini bahşettiği için ve verdiği sayısız nimetlerden dolayı, Rabbimize hamd ve senâlar ettiğimiz "Şükür gecesi" olmalı… Bu gece, Ümmet-i Muhammed'in mazlum ve mağdurları için yalvarıp yakardığımız bir "Dua gecesi" olmalı… Bu gece, Peygamberimiz hürmetine dualarımızın kabulünü Rabbimizden niyaz ettiğimiz, "Münâcât gecesi" olmalı… Bu gece, Son Nebi'nin şemâil-i şerifinden ve sünnet-i seniyyesinden bahsettiğimiz, O'nu anlattığımız bir "Na't-ı Şerif gecesi" olmalı…

Mevlid Kandiliniz; geceniz ve gününüz mübarek olsun efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN