Arama

İsmail Güleç
Kasım 27, 2022
Yunus Emre hakkında yeni bilgiler

2022 yılı Yunus Emre çalışmaları açısından oldukça bereketli bir yıl oldu. Osmanlılar döneminde Divân-ı Aşık Yunus Emre adıyla basılan Yunus şiirleri, Cumhuriyet döneminde Burhan Toprak, Burhan Ümit, Tevfik Özzorluoğlu, Burhan Ümit, Ziya Bakırcıoğlu, Abdülbaki Gölpınarlı, Faruk Kadri Timurtaş, Hüseyin Arif, Aziz Boleli, Mustafa Tatçı, Mehmet Açıkgöz, Selim Yağmur, Yusuf Yıldırım, İdris Nebi Uysal ve Ebubekir Eraslan'ın hazırladığı divanlar da yayınlanmıştı.

Bu yıl birbirinden kıymetli üç neşir daha yapıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, Himmet Büke'nin hazırladığı Vatikan nüshasını, Yunus Emre Enstitüsü de Erdoğan Boz'un hazırladığı Fatih nüshasını yayınladı. Orhan Kemal Tavukçu'nun yirmi yıllık titiz çalışması sonucu, beş nüsha ve bir mecmuayı kullanarak hazırladığı neşir, eskilerin deyimi ile kisve-i tab'a büründü (Vakıfbank Yayınları 2022).

Akıllara şöyle bir soru gelebilir. Yunus divanları neden bu kadar çok yayınlanıyor? Öncelikle ifade etmemiz gereken husus yayınların büyük bir kısmının akademik olmayan neşir olmasıdır. Son iki yılda artmasında ise geçen senenin Yunus Emre Yılı ilan edilmesinin etkisi olduğu açık. Ancak sadece bununla açıklamak cevabı eksik bırakır. Her edebiyatçı Yunus ile ilgili bir çalışma yapmak ister, onun şiirlerini yayınlamak ister. Yeni bir nüsha bulundukça da yayınlar devam edecek gibi. Gerekli olup olmadığı ise bir diğer tartışma konusu.

Bir diğer neden Yunus Emre'nin Türkiye Türkçesi için çok büyük bir isim olması. Yunus şiirlerinin hem dil hem inanç hem de edebiyatımız açısından öncü ve kurucu bir metin olması dilcilerin, edebiyatçıların ve tasavvuf tarihçilerinin dikkatini çekiyor ve bu da yapılan çalışmaları artırıyor. Üstüne kurumların prestij için yayınlama arzusu de eklenince sayı doğal olarak artıyor. Ben bu durumdan şikayetçi değilim. Çünkü Yunus bunu fazlasıyla hak ediyor.

Orhan Kemal Tavukçu'nun yaptığı neşrin bu yıl yapılan diğer iki neşirden farklı olduğunu ifade etmeliyim. Farkı, divanın önünde müstakil bir kitap olacak hacimde olan inceleme ve araştırma notlarıdır. Yazarın yıllardan beri yaptığı çalışmaların bir nevi hülasası mahiyetinde olan ve Yunus'un şiirlerinin tarihi bir belge olarak kullanıldığı bu inceleme bölümünde Yunus ile ilgili tartışılan konuların hepsinde bir görüş ileri sürülmesi çalışmayı daha kıymetli hâle getiriyor.

Yüzlerce araştırma yapılmasına rağmen Yunus Emre bizim için hâlâ meçhul ve bunun sebebi araştırmalarda birbiriyle çelişen birçok rivayetin yer almasıdır. Yunus Emre hakkında yapılan çalışmalarda genellikle bu iddialar dile getirilmekle yetinilir. Orhan Kemal Tavukçu'nun çalışmasını değerli hâle getiren iddiaları dile getirmekle yetinmeyip çalışmalarının sonucunda ulaştığı kanaatini paylaşmasıdır. Bu özelliği de bu kitabı diğerlerinden ayırıyor.

Orhan Kemal Tavukçu'nun Yunus hakkında ileri sürdüğü temel görüş onun Moğollar ve onların güdümündeki Selçukluların karşısında gelişen muhalefet bloku içinde yer alan ve Batı Anadolu'ya göç eden Türkmenler arasında yer almasıdır. Dolayısıyla Moğollarla birlikte olan Barak Baba ile birlikte olması mümkün değildir. Orhan Kemal Tavukçu bu görüşünü dönenim tarihini ayrıntılı sayılabilecek bir şekilde vererek bize anlatır. Bir edebiyatçı olarak tarihi olaylara bu kadar vakıf olması ve bir tarihçi gibi yazmasını genç araştırmacıların dikkatine sunup konumuza devam ediyorum.

Orhan Kemal Tavukçu'nun çalışmasında dile getirdiği bir diğer önemli husus Yunus Emre'nin doğup büyüdüğü coğrafya ile ilgilidir. Orhan Kemal Tavukçu Yunus Emre'nin Aksaray civarında doğup büyüdüğünü, Batı Anadolu'da da vefat ettiğini düşünür. Çünkü Yunus Emre'nin birlikte hareket ettiği Taptuk Emre, Hacı Bektaş ve Ahi Evren de aynı coğrafyada Aksaray civarında yaşamıştır. Moğol baskısı ile uçlara göç eden Türkmenler yeni yurt edindikleri yerlere de geldikleri yerlerdeki yer isimlerini vermişlerdir ve karışıklığın nedenlerinden biri de bu isimlendirmedir.

Kitapta ileri sürülen bir diğer görüş, Yunus Emre'nin İbn Arabî'nin görüşlerini Sadreddin Konevî vasıtasıyla öğrendiğidir. Yazarın bu görüşünü yeterince ikna edici bulmadığımı, daha fazla delille desteklenmesi gerektiğini ifade etmeliyim.

Tartışılan bir diğer konu şairimizin ismidir. Tavukçu, Emre'nin âşık anlamında geldiğini ve zaman içinde kullanımdan çekilerek yerini âşığa bıraktığını ifade eder. Sadık Vicdânî'nin, emrenin âşık yanında şair ve kardeş anlamlarına geldiğini söylemesini hatırlatmak isterim. Yunus'un ümmîliği ise onun kullandığı bir diğer mahlası veya sıfatıdır. Gerçek anlamıyla ilgisi yoktur. Ancak bu yorumda ümmî olmadığı söylenen Yunus'un tahsil hayatı biraz müphem ve muğlak kalıyor. Çiftçilik ve çıkrıkçılık ile geçimini sağlayan ve veba salgınında dört çocuğunu kaybeden bir baba ve eş olan Yunus'un eğitim hayatına dair daha fazla bilgiye ihtiyacımız olduğu açık. Müderris olacak kadar olmasa da bir medrese tahsili gördüğü ise tartışılmayacak kadar kesin iken bu eğitimi nerede ve nasıl olduğu konusunda daha fazla bilgiye ihtiyacımız var.

Yunus ile ilgili tartışılan konulardan bir diğeri mensubu olduğu tarikat meselesidir. Orhan Kemal Tavukçu, Necdet Tosun'un Yunus Emre'nin bir Rıfai dervişi olma ihtimalini muhtemel bulur ve doğruluğunu destekleyecek birtakım bilgiler verir. Ancak Yunus'un birlikte hareket ettiği ve dervişi olduğu söylenen Hacı Bektaş, Taptuk Emre, Edebali, Geyikli Baba'nın mensubu oldukları Haydarî-Babaî geleneği farklıdır. Ahmet Yaşar Ocak'ın melâmetî bir kalender derviş olduğu fikri ile birlikte düşünüldüğünde bu konuda da hâlâ karanlık noktalar olduğu anlaşılıyor. Bununla birlikte Ahmet Yaşar Ocak ve Haşim Şahin'in Barak Baba'ya nispet ettikleri beytin sadece iki divanda geçmesi ve Barak Baba'nın Moğollarla olan yakın ilgisini düşündüğümüzde Ocak ve Şahin'in görüşlerinin yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılıyor. Sarı Saltık müridi olan Barak Baba ile yollarının Moğollara bakış açısına göre ayrıldıkları da düşünülebilir.

Kitabın girişinde yer alan Yunus şiirlerinin ayırt edici özelliklerinin anlatıldığı bölüm edebiyat araştırmacıları için mutlaka okunması gerekir. Bir konuda kesin konuşmadan önce ileri sürülen görüşün farklı yollardan sağlamasının yapılması gerektiğini göstermesi bize çok şey öğretiyor.

Orhan Kemal Tavukçu, araştırmalarında ve incelemelerinde Yunus Emre denilince ilk akla gelen isim Mustafa Tatçı'nın hazırladığı divanı kullanarak bir hakkın teslim etme konusundaki örnek alınacak bir tutum sergiliyor.

Orhan Kemal Tavukçu bu yayınıyla bir yandan Yunus Emre ile ilgili tartışılan konulara açıklık getirirken öte yandan yeni tartışmaların başlamasına da vesile olacak gibidir. Bunu yaparken de ideolojik spekülasyonlara tenezzül etmemesi, sözün şehvetine kapılmaması metni daha güvenilir kılıyor. Görüşüne katılmadığı araştırmacıları incitecek bir dil kullanmadan eleştirmesi ise örnek alınması gereken bir diğer husustur. İdeal bir araştırmadan da beklenen bu değil midir?

Orhan Kemal Tavukçu'yu hem başarılı inceleme hem de temiz metin için tebrik ediyoruz.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN