Arama

İsmail Güleç
Ağustos 16, 2021
Selçukluların Anadolu’ya ilk adım attıkları yer: Ani
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Bugün (16 Ağustos), Selçukluların Anadolu'ya girişlerinin 957. yıl dönümü. 16 Ağustos 1064'te Sultan Alparslan, Ani şehrini fethederek kuzeyden Anadolu'ya giriş kapısını açmıştır.

Malum, Ermenistan ile sorunlu bölge olan Ani son yıllarda iyice popüler oldu. İnternet üzerinde şöyle Ani yazıp bir arama yapsanız veya internet ansiklopedilerinde Ani maddesini açsanız karşınıza bir kilise resmi çıkar ve yazılanlara ve görsellere bakarak Ani'nin bir Ermeni şehri olduğunu düşünmeye başlarsınız. Ben de buralara gelene kadar Ani'deki kalıntıların Ermenilerden olduğunu düşünürdüm.

Prof. Dr. Ahmet Kala'nın yazdığı Anadolu'nun ilk Selçuklu İpekyolu İslam Şehri Ani-Şehristan ve Dr. Muhammet Arslan'ın Anadolu'da İlk Selçuklu Mimarisi Ani isimli kitapları ile Kafkas Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü'nün ilgili kurum ve kuruluşların desteğiyle yürüttüğü kazı çalışmaları sonucu ortaya çıkan eserler Ani'nin bize anlatıldığı gibi, sadece bir Ermeni şehri olmadığını ve taşıdığı tüm unsurlarla aynı zamanda bir Selçuklu şehri olduğunu da gösteriyor.

Ahmet Kala Hocamızın kitabı bir İpekyolu şehri olan Ani'yi anlatırken oradaki ticaret hayatı ve şehrin yapısı hakkında bilgi veriyor. Şehrin daha çok iktisadi hayatı üzerinde duruyor. Dr. Muhammet Arslan'ın kitabı ise Ani'deki kazılar sonucu ortaya çıkan yeni yapıların da yer aldığı güncel durumu gözler önüne seriyor. Daha çok sanat tarihi açısından değerlendiriyor.

KOCA BİR ŞEHİR

Ben görene kadar Ani'nin bu kadar büyük bir şehir olduğunu bilmezdim. Üç tarafı ırmaklarla çevrili 100 hektarlık bir alanda kurulan şehrin kuzeye bakan tarafındaki surların uzunluğu altı kilometreye yakın. Surların önündeki hendekler ile tipik bir ortaçağ şehri. İlk şaşkınlığımı arabayı park edip şehrin giriş kapısına baktığımda yaşadım. Bu kadar uzun bir sur göreceğimi hiç tahmin etmemiştim. Daha sonra kapıdan geçip içeri girince karşılaştığım manzara buranın bir zamanlar büyük bir şehir olduğunu haykırıyordu.

Selçukluların şehri fethini müteakiben büyüyen ve gelişen şehir 12. yüzyılda bölgenin bir ilim, kültür, sanat merkezi. Bunu tabii ki çarşısı ve pazarının çok zengin olmasına borçlu. Su içinde doğum yaptırmayı düşünecek kadar gelişmiş bir tıbba sahip olan Ani, aynı zamanda dini yapıları ile de oldukça dikkat çekici... Selçuklular tarafından yapılan önemli yapıları sırasıyla ve kısaca anlatayım. Ama ondan önce bu yapıların neden bilinmediğini açıklayayım.

Anı Ören Yeri Kazı Alanı Başkanı Dr. Muhammet Arslan'ın kitabından öğrendiğim kadarı ile 1877-78 Osmanlı-Rus Harbinden sonra kırk yıl kadar buralar Rus işgali altında kalır. Ermeni dilbilimci Nikolay Marr 20 yıl kadar Ani'de kazılar yapar. Kazı yaptığı dönemde Selçuklulara ait ne kadar kitabe ve yapı varsa kırar, ırmağa atar veya üzerine moloz döktürür. Geçtiğimiz sene içinde kazılarda ortaya çıkan Türk hamamının üstü molozlarla kaplanmış. Ebu'l-Menuçehr camiin kitabesi kırılıp Arpaçay'a atılmış. Şehrin merkezindeki katedralin bahçesinde yapılan kazılarda ise Selçuklu döneminden kalma sandukalar çıkarılır. Çarşı içinde esnafın gittiği mescidin planı kabaca belli olur.

Özellikle Batılı seyyahların yazdığı kitaplardaki fotoğraflarda yer alan minareler ve birçok yapının bugün olmamasının nedeni Nikolay Marr'ın kazı yapıyorum diyerek yaptığı yıkımlardır.

ÇARŞI

Özellikle şehrin iki büyük camisi arasında kalan yolun her iki tarafındaki hücreler ve odalar bize burada güzel bir çarşı olduğunu gösteriyor. Kazıldıkça ortaya çıkan çarşının büyüklüğü bize Ani'deki ticari hayat hakkında ipucu veriyor. Belli ki bir zamanlar İpekyolu üzerinde olan Ani'de canlı bir ticari hayat varmış.

EBU'L-MENUÇEHR CAMİİ

Restore edilerek ibadete hazır hale getirilen Ebu'l-Menuçehr cami bulunduğu konum ve mimari yapısı ile kendine has bir mabet. Pencerelerinden Arpaçay'ın görüldüğü ve sanki altından geçiyormuş gibi havasının bulunduğu cami yanındaki şerefesinden yukarısının olmadığı sekizgen minaresi ile de oldukça dikkat çekici. Ancak dikkatlice baktığınızda görebileceğiniz "bismillah" yazısını ben başka bir yerde görmedim. Son kazılarla birlikte çevresi iyice temizlenen cami, farklılığıyla şehre ayrı bir güzellik katıyor.

EBU'L-MUAMMERAN CAMİİ

Şehrin cuma namazı kılınan iki camiinden diğeri de Ebu'l-Muammaran Camii... Camiin kitabesinden anlaşıldığı kadarı ile Menuçehr'in oğlu, pamuklu ürünlerinin alım satımının bu cami ile çarşıdaki ilgili dükkan arasında yapılmasını emretmiş. Camiin ne zaman yıkıldığı bilinmiyor ama minaresinin ne zaman yıkıldığı biliniyor. Rus işgali sırasında bir Ermeni papaz tarafından dinamitlenerek yıkılıyor. Taşları ise farklı yerlerde kullanılıyor. Önümüzdeki yıllarda yıkılan minarenin yeniden yapılması planlanıyor.

Ayrıca Hoca Hamza Mescidi, Ebi Said Oğlu Mescidi, Çarşı Mescidi isimleri bilinen mescitler. Bu mescitler küçük olup daha çok mahallelinin ve esnafın vakit namazlarını kılması için inşa edilmiş.

MEZAR TAŞLARI

Elimizde az sayıda bulunan mezar taşı ve sandukası Selçukluların varlığını gösteriyor. Ayrıca yeni bulunan ve kazılan Fethiye Camii haziresindeki sandukalar, sayılarının hiç de az olmadığını gösteriyor. Şehrin içine sadece yöneticilerin ve âlimlerin defnedildiğini düşündüğümüzde bugün Ermenistan sınırları içinde kalan kısımda da mezar kalıntılarının çıkma ihtimali oldukça yüksek.

Hamamlar, Selçuklu sarayları, kervansaray, konaklar, çarşı ve dükkanlar, hanlar ile bir Selçuklu şehri. Bunları söylerken şehirdeki Ermenilere ait dini ve sivil yapıların olmadığını iddia etmiyorum elbette. Ermeniler tarafından kurulmuş olsa bile Selçukluların fethetmesinden sonra Anadolu'daki diğer şehirler gibi burası da dini ve sivil mimari yapısıyla, çarşı ve pazarıyla, çok dilli ve çok kültürlü toplum yapısı ile bir Selçuklu ve Türk şehri...

Yazdıkları kitaplar ile bu hakikati gün yüzüne çıkaran Prof. Dr. Ahmet Kala ve Dr. Muhammet Arslan her türlü tebrik, takdir ve teşekkürü hak ediyor.

İsmail Güleç

(x) Prof. Dr. İsmail Güleç'in VAV TV'de yayınlanan "Mürekkep Damlaları" programının son bölümünü aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN