Arama

İsmail Güleç
Mart 12, 2020
İstiklal Marşı’nın diğer milli marşlardan farkı ne?

12 Mart 1921. İstiklal Marşının kabulünün üzerinden 99. yıl geçmiş. Merak ettim ve birkaç ülkenin milli marşının ilk mısraını tetkik ettim ve bizim milli marşımızla mukayese etmek istedim. Milli marşları okuduğumda bir kısmının ülkenin güzelliklerine övgü, bir kısmı tarihine saygı, bir kısmı bağımsızlık mücadelesi ve bir kısmı da halkı öne çıkarıyor.

Ne demek istediğimi açıklamaya çalışayım. Mesela Almanlar. Almanların milli marşı;

Birlik, hak ve özgürlük
Alman vatanı için

ile başlıyor ve

Almanya Almanya her şeyin üstünde
Dünyadaki her şeyin üstünde.

ile bitiyor. İspanyolların milli marşı;

Şeref, şeref anayurdun tacı
Egemen ışık sancağındaki altındır.

ile başlıyor ve marşta birlikte olmak ve bayrak renkleri baskın temalar olarak dikkati çekiyor. Finlandiya marşı coğrafyasına övgüler düzüyor.

Vatanımız
Ey Suomi, Anayurdum,

İsveç milli marşı Finlerinkinden farklı değil, coğrafya övgüsü ön plana çıkıyor:

Sen eskisin, sen özgürsün, sen dağlık kuzeysin
Sen sessizsin, neşeli (ve) adil
Seni selamlıyorum, dünyadaki en güzel ülke,
Senin güneşin, senin gökyüzün, senin yeşil çayırların.

İtalyan milli marşı vatan için ölmek üzere kurulmuş.

İtalyanın kardeşleri, İtalya uyandı
Scipio'nun kaskıyla kafasını sardı.

diye başlayıp

Ölmeye hazırız!
İtalya çağırdı!

diye bitiyor.

Mısır milli marşı da üç kere memleketim diye başlayıp tarih ve coğrafyası ile övünmekle devam ediyor.

Haydi, anavatanın evlatları!
Zafer günü geldi.
Bize karşı zulüm,
kanlı bayrağını çekti.

Başlayan Fransa mili marşı ise tarih boyunca gördüğü işgallerin verdiği duyguyla ülkeyi savunmak için silahlanmaktan bahseder.

Koreliler de ülkelerine övgü düzerler ve acı günde tatlı günde ülkeni sev diyerek bitirirler. Bizim milli marşımıza en çok benzeyen ABD milli marşı;

Pul pul yıldızlı sancak

diyerek sancağa seslenerek başlıyor ve bağımsızlık mücadelesi ve bu esnada ölen askerlerinin hikayesini anlatıyor. Bizimki kadar uzun olmasa da diğerlerine göre oldukça uzun sayılır.

İngilizlerin milli marşı ise kraliyet övgüsü. Tanrı kraliçeyi korusun diye başlayıp ona yapılan dua ile devam ediyor. İran milli marşı;

Güneş ufukta doğuya doğru yükselir.

diye başlayıp devrime övgü ve sadakatle ile devam eden kısa bir marş.

Çok uzun bir destanın iki kıtasından oluşan Yunan milli marşında ise Türklere karşı mücadele eden Helen askerine övgüler düzülür.

Dinleyin ölümlüler kutsal haykırışı
özgürlük, özgürlük, özgürlük

diye başlayan Arjantin milli marşındaki hakim ses özgürlük ve Arjantin halkıdır. Ve üç kere tekrarlanan

ya da zaferle ölmeye yemin edelim

dizesiyle sona erer.

Duydum Ipıranga nehrinin sakin kıyılarında
Kahraman bir halkın yankılanan çığlığını

başlayan marşta Brezilya'ya övgüler düzülür.

Diğerleri de ya ülkenin taşına, toprağına ya da askerlerine övgü ağır basar. Özgürlük ve ülke sevgisi ön plana çıkar. Ama hiçbirinde bizdeki gibi vatan, toprak, millet, bayrak mefhumu işlenmez.

Bizim marşımız

Bizim marşımız ise on kıtadan oluşuyor ve çok iyi bildiğiniz gibi;

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

mısraıyla başlıyor ve baştan sona güçlü bir sesle devam ediyor.

Korkmak burada endişe etmek, kaygılanmak, şüphelenmek anlamında. Yoksa bir şeyi yapmaya cesaret edememekten dolayı bir korkma değil. Şairin korkma diye seslendiği kişi bu milletin her bir ferdi. Korktuğumuzu düşündüğü şey ise şafaklarda yüzen al sancağın sönme ihtimali. İkinci mısra ise birinci mısraın şart cümlesi. Bu topraklar üzerinde bir aile kaldığı müddetçe şafaklarda yüzen al sancak dalgalanmaya devam edecek.

Şairin 'Korkma' diye seslenmesi hem geçmişe hem geleceğe dair endişeleri taşıyor. Korkma çünkü tarih boyunca Türk millet asla devletsiz kalmamış, en çaresiz anlarında bile devlet kurmayı başarmıştır, o yüzden endişelenmene gerek yok. İçinde bulunduğumuz ortam sizi ürkütmesin, korkutmasın, gelecek sizin. Kurduğumuz devlet sonsuza kadar yaşayacak. Çünkü biz varız, o halde devlet de var olacaktır.

Mısraın ikinci kısmı ise korkmamız gereken şeyi açıklıyor. Kazanılan zaferin ardından tehlikenin devam ettiğini düşünenlere bir cevap veriyor şair adeta. Korkuları giderdiği gibi cesaretimizi de artırmış oluyor.

Mısraın ikinci önemli kelimesi sönmenin birden fazla anlamı var. Ateş söz konusu olduğunda yanmanın durması, ses için söylendiğinde kısılmak, duygular için söylendiğinde yatışmak ve tükenmek, yok olmak, parlak dönemi geçip gerilemek anlamlarına geliyor. Yüzen bir nesnenin sönmesi denildiğinde ise batmak anlamına geliyor. Bu yüzen nesne bir sancak ise artık dalgalanmaması, dolayısı ile bağımsızlığın elden gitmesi anlamlarına gelir. Uçsuz bucaksız denizlerle gökler arasında renk ve sonsuzluk hissinden dolayı hep bir benzerlik kurulagelmiştir.

Bir güneşe benzettiği sancağın şafaklarda yüzmesi dalgalanmaya devam etmesi, mecaz yoluyla bağımsız kalacağı anlamına gelir. Şafak vakti, yani güneşin doğuşunda oluşan kızıllık bize adeta gemiye benzetilen sancağın ateşten denizlerde yüzdüğünü düşündürüyor. Ateşten denizlerde yüzmek çok zor ve meşakkatli bir güzergahta seyrüsefere çıkmak demek. Yani bu topraklarda ayakta kalabilmek hiç kolay değildir. Ayrıca şair tevriyeli kullandığı şafak ile bize bayrağımızın rengini de hatırlatmakta, kırmızı zemin üzerinde dalgalanan beyaz hilali tarif etmekte. Bu durumda bayrağımızın rengi şafak, hilal sancak ve yüzmek de dalgalanmak anlamına gelmekte.

Güneşin yüzmesi doğudan batıya seyrini ifade eder. İstiare yoluyla sancağın güneşe ve göklerin denizlere benzetilmesi güneşin her gün sabah doğup akşam batmasını tarif eder. Güneş adeta her gün göklerde bir gemi gibi yüzmektedir. Dolayısı ile kıyamete kadar güneş doğup batacağı gibi güneşe benzeyen sancak da dalgalanacak, bu topraklar da Türk yurdu olarak kalacaktır. Ayrıca kendisine benzetilen güneşin yanması ile sönmek arasındaki iyham-ı tezata da dikkatinizi çekerim. Sönmenin ateş ile ilgisini, şafağın da kırmızılığını düşündüğümüzde de iyham-ı tenasüp oluyor.

Şair bu dizede bize devletimizin kıyamete kadar kalacağını, endişe etmememizi, binbir güçlük içinde olsa da istiklalimizin ve hürriyetimizin sembolü olan bayrağımızın sonsuza kadar dalgalanacağını söylemiş oluyor.

Ben bizim marşımızın ilk mısraından bunları anlayabildim. Eminim konunun uzmanları çok daha fazlasını söyleyeceklerdir. Ben diğer marşların ilk mısralarında bu kadar anlam göremedim. Siz görüyor musunuz?

İstiklar marşını diğer marşlar arasında müstesna bir mevkie oturtan şey sadece ruhu değildir. O ruha giydirilen kelimelerin şairane bir şekilde ifade edilmiş olmasıdır aynı zamanda.

Ezcümle İstiklal marşı bir milletin hissiyatına tercüman olmuş muhteşem bir şiirdir.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN