Arama

İsmail Güleç
Şubat 27, 2020
Kandil geceleri kandil oluruz

Şükürler olsun, üç aylar mevsimine girdik. Mübarek kabul edip kutladığımız kutsal gecelerin ilkini, "bol sevap ve mükâfat, faziletli amel" anlamına gelen Regaip Kandilini recep ayının ilk cuma gecesinde idrak edeceğiz inşallah.

Kanuni'nin oğlu II. Selim döneminde camilerin aydınlatılıp minarelerde kandiller yakılmasından dolayı kutsal gecelere zamanla kandil geceleri adını vermişiz. Ancak kutsal gecelerde kandil yakma ve şehri aydınlatma adeti çok daha eski tarihlere gidiyor. 11. Asırda Kudüs'te ve Bağdat'ta kutsal gecelerde kandil yakıldığına dair rivayetler var.

Kandil geceleri ve bu gecelerde yakılan kandiller türkülerimize ve ilahilerimize de girmiş. Harabî'nin meşhur nefesinin şu dörtlüğünü bilmeyenimiz var m?

Kandil geceleri kandil oluruz
Kandilin içinde fitil oluruz
Hakkı göstermeye delil oluruz
Fakat kör olanlar görmez bu hali

Kandil olmak ne demek? Kandilin içindeki fitil ne?

Bu sorunun cevabını Lütfi Filiz'in Noktanın Sonsuzluğu isimli eserinden verelim.

Allah insanı, hiç şüphesiz üstün meziyetlerle yaratmıştır. Bu nedenle insanım diyen her kişi güzel ve temiz giyinmeli, kibar olmalı, yemesini-içmesini bilmeli, içiyle-dışıyla tertemiz olmalıdır.

Nur ayeti olarak bilinen Nur Suresi'nin 35. ayetinde kandilden bahsedilir:

"Allah göklerin ve yerin nûrudur. O'nun nûrunun misali, içinde kandil bulunan bir kandilliktir. Kandil bir cam içindedir, cam inciyi andıran bir yıldızdır; (bu kandil) doğuya da batıya da ait olmayan, yağı neredeyse ateş dokunmasa bile ışık veren mübarek bir zeytin ağacından yakılır."

Ayet-i kerimede geçen "Kandil" olarak ifade edilen bölüm insan-ı kâmili anlatmakta ve onun kalbindeki sırçanın (fenerin) nurunun, şarkta ve garpta bitmeyen zeytin ağacının mübarek yağıyla yandığı söylenmekte, böylece bu nurun insan nuru olduğu ve bir kere yandı mı, sadece içi değil, dışı da aydınlatmaya başladığı anlatılmaktadır. İnsan-ı kamiller de önce kendilerini sonra da çevresini aydınlatır.

Ayette zeytin ağacının zikredilmesinin de hikmeti vardır. Çünkü zeytin ağacı tabiatta, kesrette vahdeti temsil eden örnektir. Doğuda da batıda da olmayan mübarek zeytin ağacının yağlı olması onun aydınlatıcılığına işaret eder. Akdeniz havzasında çok eski devirlerden beri aydınlatmada zeytinyağı kandillerinin kullanılması adettir.

Kandil insan-ı kamil, fitil de onun mübarek ağzından dökülen ledün ilmidir.

Sönmeyen kandili yakmak

Kimi kandiller söner, kimileri sönmez. Kul nefesiyle yani zahiri ilimler ile yanan kandiller, kulun hafifmeşrep olması sebebiyle çabucak sönerler. Oysa enfas-ı Rabbanî ile yani manevi ilimlerle yanan kandiller sönmez, çünkü Rahman'ın nefesi içi dolu çekirdektir. Ulûhiyetine kavuşmamış olan İlahî olanın yanında taklit gibidir ve asıl varken taklidin hükmü olmaz. Şairin bahsettiği;

Takdîr-i Hüdâ kuvve-i bâzû ile dönmez
Bir şem'a ki Mevlâ yaka, üflemekle sönmez

şem budur. Çünkü Rahman'ın nefesi kulun nefesi gibi dıştan sağlam görünen boş çekirdek değildir.

Sadaka-ı sâbite

Dünyada çalışıp çabalayıp insanlığa faydalı cami, çeşme, okul, hastane vs. gibi bir eser bırakmanın "sadaka-ı cariye" olarak isimlendirildiğini bilirsiniz. Bu, aynı zamanda ahiret kumbarasına para atmak anlamına da gelir. Ancak, dünyada meydana getirilebilecek en büyük eser; insana arkasından hayır dua okutacak, iyi yetişmiş talebe ve hayırlı evlat bırakmaktır. Buna da "sadaka-ı cariye" denir. Birincisi parası olanlar, ikincisi ise evlenenler ve hocalar için geçerlidir. Bir de herkes için geçerli olan sadaka vardır ki ona "sadaka-ı sabite" denir. O da gönül kandilini yakıp önünü görebilmektir.

İnsan, gönül kandilini burada yakarsa, ahirette hazıra konuverir. Biz, ışık kaynağı elimizdeyken kendi gönül kandilimizi onun alevinden tutuşturmayıp öldüğümüzde arkamızdan ağıt yakılmasını bekliyoruz. Ölüm insanın kıymetini bildirir.

Gönülden gönle fark vardır. Gönül vardır, gönülcük vardır... Cahillerin gönlü; karanlık, aydınlanmamış, lamba veya kandili yanmamış âlemlerdir. Bu yüzden onlar korku ve vehimden kurtulup, selamete çıkamamışlardır. Yaşanması gereken, tabiatıyla böylesi değil; kandili yanmış, aydınlanıp güzelleşmiş, selamete çıkmış, Müslüman olmuş bir insanın, yani insan-ı kâmilin gönül âlemidir. O gönle girildiğinde: "ve onlara sükunet ve itminan verdi" <48-18> hükmü gereğince, sekine (rahat, dinç, inanmış) olan kalbe girilmiş ve cümbüşe başlanmış, bahtiyarlardan olunmuş demektir.

Burada: "Gönlün aydınlanması, kandilin yanması" tabiriyle kastedilen şey; gönlün cehalet karanlığından kurtulup ilim nuruyla nurlanmasıdır. Tüm dinlerin ve tarikatların esas amacı da bu, yani insanları ilim nuruyla aydınlatıp gönül kandillerini yakmaktır.

İnsan, sadece etle, kemikten ibaret değildir. İnsanı insan yapan düşüncedir, inancıdır. Etle, kemik olan bedense, o düşüncenin ve inancın kılıfı, muhafazasıdır. Başka ve gerçekçi bir deyişle insan bir nur, bir kandildir. Bedeniyse bunun fanusu, lambası veya feneridir.

İnsanın kandili veya ampulü bir mumluk, altmış mumluk veya yüz mumluk olabileceği gibi bakanların gözlerini kamaştıran bin mumluk da olabilir. Allah, peygamberleri hakkında: "Ben bazı peygamberleri bazısından üstün kıldım" (Bakara 253) buyurduğuna göre, kullarını da mutlaka birbirinden farklı kılmıştır diye düşünmek gerekir. Bu nedenle kâmil kullarının kandilleri kuvvetli yakılır ve aydınlatması da kuvvetli olur, daha çok yeri ve kişiyi aydınlatır.

Allah bizleri ya gönül kandili yananlardan ya da gönül kandili yanmış birinin nurundan istifade edenlerden eylesin.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN