Arama

İsmail Güleç
Temmuz 8, 2019
Cübbe giymenin de bir adabı var

Haziran ayı mezuniyet ayı. Özellikle 15'ne kadar ilk, orta ve liseler, 15'inden sonra da üniversitelerin mezuniyet törenleri oluyor ve mezunlar ile aileleri de bu güzel ve mutlu günlerinde çektirdikleri fotoğrafları sosyal medyada bol bol paylaşıyorlar.

Paylaşmalarında bir sorun yok, mezun olan öğrencilerin buna hakkı var. Normal olmayan ise bu işin iyice amiyane tabir ile cılkının çıkması, neredeyse belediyenin düzenlediği kurslar için bile mezuniyet törenlerinin düzenlenmesi ve cüppe giyilmesi.

Bazı törenlerde cüppe giyildiğini görünce gülüp geçiyoruz ama üniversitelerde de garip ve tuhaf mezuniyet törenleri ve cüppe giyip kep fırlatma törenleri düzenlendiğini görünce ister istemez sadece gülmüyor, aynı zamanda üzülüyoruz. Önce yüksek lisans tezini savunanlara cüppe giydirilmeye başlandı ve neredeyse adet halini aldı. Buna bile tam alışamamışken Türkiye'de ve dünyada şu ana kadar kimsenin düşünemediği bir töreni İstanbul'da bir devlet üniversitesi düşünmüş. Dil okulunda hazırlık bitiren öğrencilere cüppe giydirip kep fırlattırmışlar. Bir başka üniversitede pedagojik-formasyon öğrencileri için mezuniyet töreni düzenlemişler ve cüppe giydirmişler. Yetmiyormuş gibi tüy dikmek kabilinden bir de sitelerinde haber olarak yayınlamışlar.

30 yılı aşkın bir süredir üniversitedeyim ve yurt içinde ve yurt dışında birçok üniversitede bulundum, hiçbirinde görmediğim bu tip törenleri düzenleyenleri tebrik etmeliyiz herhalde. Bakalım çıtayı daha yükseklere kim çıkaracak.

Görgüsüzlük her tarafa yayıldığında artık görgü olduğu için yayılmadan önlem almak için hatırlatayım. Hazırlık okulunu başarı ile tamamlayan öğrenci sadece C1 Belgesi almaya hak kazanır ve bir üst sınıfa devam eder. Pedagojik formasyon programını tamamlayan da öğretmenlik yapma belgesi almaya hak kazanır. Her ikisinde de mezun olmak durumu olmadığı için mezuniyet töreni de düzenlenemez. Düzenlerseniz ne olur? Hiçbir şey olmaz, üniversite olarak kalitenizi ve kültürünüzü göstermiş olursunuz sadece.

Cüppe giymek ne demek?

Cübbe işinin bu kadar yaygınlaşması ve ana okuluna kadar düşmesi biraz da özel okulların gayretiyle oldu. Akademide iki kez cübbe giyer insan. Biri lisans eğitimi tamamlandığında, diğeri de doktora tamamlanıp üniversitede ders verme yetkisi alındığında. Hatta doktorada giyilen cüppe o kadar önemlidir ki Batı'da farklı bir üniversitede çalışan öğretim üyeleri törenlerde çalıştıkları üniversitenin değil doktorasını aldıklarını üniversitenin cüppesini giyerler. Bizde mezun olunan değil, çalışılan üniversite önemli olmalı ki herkes aynı cüppeyi giyiyor.

Cüppeyi Batı'dan mı aldık?

Bu soruya hem evet hem hayır diye cevap vereceğim. O nasıl cevap öyle derseniz size de haksızsınız demem. Ama müsaadenizle açıklamaya çalışayım.

Soruya evet cevabını vermemizin nedeni özellikle yabancı eğitim veren okullarda cüppe giyilmesi ve ülkemizde Anglo-Sakson geleneğine sahip üniversitelerin taklit edilmesi gerçeği var. Buradan Batı'da kurulan ilk üniversitelere ve onların ilk hocalarının cüppeli olmalarına kadar gidenler olabilir. Bir diğeri de ondan daha eski olan Endülüs Emevilerinde ve Selçuklu Nizamiye Medreselerinde de cüppe giyildiğini hatırlatabilir. Bir başkası daha eskiye giderek Yahudiliğe, Mısır rahiplerine kadar işi uzatır ama tartışmayı uzatmanın bir anlamı yok. Etkileşimin olması da gayet normal. Dünyanın neresinde olursa olsun tüm medeniyetlerde kutsal sayılan vazifelerde yaptıkları işe duyulan saygı gereği kendilerini diğer insanlardan ayırmak için cüppe giymişler, giyiyorlar.

Soruya hayır cevabını vermemizin nedeni ise bizim geleneğimizde de ilmiye sınıfına mensup olanların yani üniversite hocalarının cüppe giymeleri. Kadılar ilmiye sınıfının direği oldukları için cüppe giyerler. Ulemanın bürokratlardan ayırt edilmesini sağlayan şey ilmiye sınıfına mahsus cübbelerin ve sarıkların şekil ve renkleridir. Hatta bir müderrisin cüppesine ve sarığına bakarak kaçıncı derece müderris olduğunu anlarsınız. Çünkü 50-60 akçe günlük alan müderrisler ile bunun altındaki müderrislerin kıyafetleri ve sarıkları farklı idi. Her şeyin bir kurala ve geleneğe bağlı olduğu Osmanlılarda kıyafet bir statü göstergesi idi aynı zamanda. Şimdi de cüppeye bakara bir hocanın hangi üniversitede olduğunu ve unvanını anlayabiliriz.

Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etti gelenek. Sadece üç meslek gruba mensup olanlara cüppe giyme izni verildi. Üniversite hocaları, hâkim, savcı ve avukatlar ile Diyanet İşleri Başkanlığındaki hoca efendiler. Mesleklerini icra ederlerken giyerlerdi sadece.

Halk arasında ise cüppe giyenler oluyor ama bunların resmi bir anlamı yok. Bazı tarikat erbabı ile yaşlanan ve sakal bırakan amcalar da cüppe giyiyorlar. Bunlar için cüppe giymek bir nevi dindar olduğunu beyan etmek anlamına geliyor, meslek ile ilgili yok.

Üniversite demek biraz da gelenek demek. Oxford, Cambridge, Harvard, Yale, Humboldt, Sorbonne, Bologna ve daha birçok köklü üniversite bugün hala ayakta ve önemli iseler bunda geleneklerine sahip çıkmalarının büyük rolü var.

Ana okulunda kep fırlatıldığında gülüp geçebiliriz ama bir üniversitede sertifika programlarında bile cüppe giyilip kep fırlatılıyorsa başta rektör ve yardımcılarının durup düşünmesi gerekiyor kanaatimce.

Gelenek köklerimizdir. Kökü olmayanın ise geleceği olmaz.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN