Umarım, Fazıl da anlamıştır!
Anlatıp duruyordum burada...
İyi bilirim, diyordum.
Malum çevrede Klasik Batı Müziğini "iyi müzik" olarak bilen, gerçekten severek dinleyen sanıldığından çok daha azdır.
Keşke öyle olsaydı...
Belli bir birikim oluşur, memleketin her kesimi bu birikimden faydalanırdı.
Oysa çoğunun derdi başkadır!
Yazılarında, sohbetlerinde bir takım bestecinin, yazarın, ressamın adını geçirirler ya, sakın aldanmayın!
Çoğunun coşkusu, beğenisi, tercihi "hava cıva"dır!
İşin esası, o sanatçılardan söz edince, "oralı"ymış gibi olacaklarını sanmışlar; buna inandırılmışlardır.
Onlar da geniş halk kitleleri gibi Beethoven'ın sağırlığını müziğinden daha ilginç bulurlar ama bunu asla itiraf etmezler.
Fakat ne oldu?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Fazıl Say bir hamlede yalan perdesini aşağı indiriverdi.
Şimdi manzara net!
Fazıl Say'ın çevresi ve hayranları tarafından sosyal medyada linç edilişini izleyenler için artık anlaşılmayacak bir şey kalmadı...
Bu tipler çok uzun yıllardır müzik değil, ideolojik ezber dinliyorlar.
Konseri değil, konser salonunda hazır ve nazır bulunmayı seviyorlar.
Sanata değil, üzerlerine yakıştırdıkları "etiket"e düşkünler.
Umut ediyorum ki...
Fazıl da durumu anlamış, bu tatsız gerçekle hesaplaşmaya başlamıştır.
Artık bu derme çatma hallere sembolik bir dayanak oluşturmanın alemi yok!
Elbette bir sanatçı için bu türden hesaplaşmalar ilk başta çok kırıcıdır; fena sarsar ama şüphesiz arkasından ruha ferahlık verecektir.
Haşmet Babaoğlu - Sabah
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.