Fatma Bayram
13.11.2025
Fatma Bayram
Bizi Aşağıya Çeken Hastalık: Tecessüs
Tüm Yazıları

Bizi Aşağıya Çeken Hastalık: Tecessüs

Bir şeyi merak edip araştırmak anlamına gelen tecessüs, ahlak terimi olarak, bir kimsenin özel durumunu merak edip öğrenmek için onun bilgisi ve rızası dışında gizlice araştırma yapmayı ifade eder.

İnsanların mahrem kalmasını istedikleri konuları kurcalamak, bunu yapan kişinin iç dünyasında öncelikle kendi şahsına duyduğu saygının eksikliğinden kaynaklanır. Detaylarına girmek haddimizi aşmak olsa da, psikolojiden öğrendiğimiz kadarıyla, kendi sınırlarını koruyamamak suretiyle kendisine saygısını kaybetmiş biri, başkalarının sınırlarına hürmet etme ve özel hayatın dokunulmazlığına riayet etme konusunda çok da başarılı olamıyor. İhtimal ki bu durum, dünyayı kendimiz gibi bildiğimizden. Kendi şahsiyetimizin bütünlüğünü koruyamamış, özelimizin kıymetini bilememiş ve sınırlarımızı koruyamamışsak, diğer insanlara da öyle davranıyoruz. Aslında bu durum, insanın başta kendisini, sonra tüm insanları eşyalaştırmasıdır. Konunun psikolojik boyutu bir tarafa, inanç ve ahlakımızla ilgili olarak da başkalarının mahremiyetine riayet etmemek, Yüce Allah'ın çizdiği sınırlara uymamak demektir.

Tecessüs, insanda yaratılıştan gelen merak duygusunun amacından sapması sonucu ortaya çıkar. Oysa insan bu duyguyu doğru yönetebilirse bilimde, sanatta, felsefede, zihinsel ve bedensel becerilerde kapasitesini gerçekleştirebilecek nice ufuklar açabilir. Kendini ilerletir; topluma faydalı, üretken ve doyuma ulaşmış bir insan olabilir. Bunun yerine bu duyguyu başkalarının özelini keşfetmeye yönelttiğinde, kendini alçaltmaya ilaveten, sürekli başkalarını odağına alarak sonsuz bir tatminsizlik duygusuna mahkûm etmiş olur.

Tecessüs, insanı suizan, gıybet, iftira gibi şiddeti giderek artan diğer günahlara sürükleyen bir kapıyı aralamak demektir. Bu nedenle, Rabbimiz bu ahlaki zaafların arasındaki ilişkiyi göstererek şöyle buyurur: "Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir." (Hucurat 49/12)

Tecessüsün ahlaki bozgunculuğa sevk eden yapısından ötürü İslam'da hemen her konuda insanların kendilerini nasıl ifade edip tanımladıkları esas alınmış, bir başkasının hakkı çiğnenmedikçe kimsenin özel halleri araştırılmamıştır. Peygamberimiz bütün münafıkları bilmesine rağmen onlar kendilerinin Müslüman olduklarını beyan ettikleri için bir kez bile onlara "Sen Müslüman değilsin," dememiştir. İnsanların evlerinin gözetlenmesi, konuşmalarının dinlenmesi kesinlikle yasaklanmıştır. Tam tersine, pek çok hadiste, bir kimsenin insanların gizli halleriyle ilgili bilgilere hasbelkader vakıf olup da bunları saklaması durumunda Allah'ın da kıyamet gününde onun kusurlarını saklı tutacağı, buna karşılık insanların özel hayatıyla ilgili bildiklerini etrafa yayanların kıyamet gününde gizli kötülüklerinin açığa çıkarılıp kendilerinin rezil edileceği bildirilmiştir.

İslam Ansiklopedisi'nde belirtildiğine göre, tecessüs kamu yönetimiyle ilgili bir kavram olarak da ele alınmıştır. Bir rivayette, Hz. Ömer'in Medine sokaklarında dolaşırken bazı seslerin duyulduğu bir evin duvarından atlayarak içeri girdiği, evde içki âlemi yapıldığını görünce ev sahibine çıkıştığı, buna karşılık ev sahibinin Hz. Ömer'e tecessüsü yasaklayan (Hucurût 49/12), evlere kapılarından girmeyi emreden (Bakara 2/189) ve içeridekilere selâm verip izin almadan evlere girilemeyeceğini bildiren (Nûr 24/27) âyetleri hatırlattıktan sonra, "Buna göre, ben bir günah işledim; sen üç günah işledin," dediği, bunun üzerine Hz. Ömer'in özür dileyip oradan ayrıldığı belirtilmektedir. Bu rivayet, resmî görevlilerin de -bir zaruret olmadıkça- insanların özel hayatlarını kontrol edemeyeceğine delil gösterilir. Hz. Ömer ile ilgili anlatılan bu hikâye, İslam'ın insanın özel hayatına verdiği değeri göstermesi açısından önemlidir. Kişinin özel hayatı ile ilgili hususlardan bir tanesi, kişinin konut dokunulmazlığına sahip olduğu olgusudur. Dinimizce izin almadan başkasının evine girmek bir yana, hangi amaçla olursa olsun içeriye bakmak dahi yasaklanmıştır. Çünkü bakmak, eve girmek gibi görülmüş ve haneye tecavüz kapsamında ele alınmıştır. Bundan dolayı bir başkasının evine izinsiz girenlere ev sahibinin zarar vermesi cezayı gerektirecek bir suç olarak görülmemiştir.

İşlenen günahlar, topluma zarar vermesi söz konusu olmadığı sürece, Allah ile kul arasında kalmalıdır. Peygamber Efendimiz, "İnsanların gizli hâllerini araştırırsan ya aralarına fesat sokmuş olursun ya da aralarında neredeyse fesat çıkmasına sebep olursun." buyurarak insanların açıklarını aramanın onların aralarını bozmaktan başka bir işe yaramayacağını ifade etmiştir. İnsanın ayıplarını ortaya çıkarmak, onun toplum içerisinde küçük düşmesine sebep olur. Böylece, insanların ona duymuş oldukları saygı yok olur. O kimse de, "Nasıl olsa herkes bu işi yaptığımı biliyor." diye düşünerek yaptığı günahı herkesin ortasında yapmaya başlayabilir. Bu durum ise toplum içerisinde günahların alenen işlenmesinin meşru imiş gibi algılanmasına sebep olur. Böyle bir toplum ise ahlâken çöker. Bu tehlikenin farkında olan Abdullah b. Mes'ûd, "Sakalından şarap damlıyor!" denilerek kendisine içki içtiği iddiasıyla getirilen bir kimse için, "Gizli hâlleri araştırmamız bize yasaklandı, fakat bir suça açıkça muttali olursak onu cezalandırırız!" diyerek cezalandırılmaması gerektiğini belirtmiştir.

Başkalarının konuşmalarını dinlemekle ilgili Peygamber sözleri de son derece şiddetli ifadeler barındırır: "…Kim istemedikleri ya da ısrarla kaçındıkları hâlde bir grubun konuşmalarına kulak kabartırsa, kıyamet günü kulağına kurşun dökülür…" (Buhârî, Ta'bîr, 45; Ebû Dâvûd, Edeb, 88)

İnsanlar arasındaki ilişkilerin Rabbimizle ilişkimiz açısından iki yönü vardır. Buna göre, Rabbimizle ilişkimizin niteliği insanlarla ilişkimizi etkilediği gibi insanlarla ilişkimiz de Rabbimiz huzurundaki durumumuzu belirler. Bu hakikati konumuz açısından dile getiren hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:

"Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini yapmayın ve onların gizli hâllerini araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hâllerini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştırırsa onu evinde (gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) bile rezil eder." (Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

"Bir kul/kişi bir başka kişinin/kulu(n ayıbını) dünyada örterse, Allah da kıyamet günü onu(n ayıbını) örter." (Müslim, Birr, 72; İbn Hanbel, II, 389)

Fatma Bayram

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Fatma Bayram

Fatma Bayram Diğer Yazıları