Arama

Fatma Bayram
Ağustos 21, 2017
Yolculuk Var

"Her yolculuğa eşlik eden ilk gizem, yolcunun başlangıç noktasına nasıl ulaşmış olduğudur."

Louise Bogan

Rahmetli babam yetim büyümüş, hayatında ne dini ne dünyevi bir tahsil görmüş ama dinine çok samimi bir teslimiyetle bağlı, o ümmi haliyle bile kendisine danışılan, fikrine itibar edilen bir insandı. Seksenlerin başlarında emekli oldu ve ilk iş hacca gitti. O zamanlar kara yolu ile de gitme imkânı vardı. Annemle ve komşularımızla beraber dolaşa dolaşa yedi günde vardıkları Kabe'den haclarını tamamlayıp döndüklerinde (Batı Karadeniz'in yemyeşil coğrafyası ile İstanbul'un eşsiz güzelliğinde yaşamış bu adam) hayatım boyunca hiç unutmadığım şu sözü söyledi: "Kızım dünyanın Allah katında bir değeri olsaydı Peygamberini Büyükada'da yaratırdı."

İşte dünyanın neresinde olursanız olun Yüce Allah'ın sizi çağırdığı yer ilk bakışta hiçbir fiziki güzellik ve değer taşımayan, ekin bitmez bir vadidir. Dünyanın derin ve uzak köşelerinden evi barkı, çoluk çocuğu bırakıp gittiğiniz yerde görecekleriniz simsiyah kayalıklar ve siyah taşlardan dört köşe bir yapıdır. Ama Allah orayı seçmiştir. Peygamber Mekke'ye son bakışında "bana bu dünyadaki en sevimli yer sensin; eğer beni senden çıkarmasalardı asla çıkmazdım" demiştir. Madem öyledir, oraya giden başındaki gözüyle beraber ne kadar gözü varsa hepsini açmalıdır ki görünenin arkasındakini de görsün de hacdan dönünce Mekke hakkında ileri geri konuşmasın.

Hac ibadet ve kulluğun zirvesidir. Baştan aşağı semboliktir. Öyle olduğu için de ancak bir aşk ve teslimiyetle yerine getirilebilir. Hacının yaptıkları Kızıldeniz'le Firavun arasına sıkışmış Musa'ın "Asanı denize vur!" emrine teslimiyetle itaat etmesi gibidir. Bir binanın etrafında dönmeyi, bir taşı selamlamayı, bir kadın çocuğuna oralarda su aramış diye binlerce yıldır aynı yerlerde onun gibi koşturmayı, bir direği şeytan diye taşlamayı, falan gün filan saatlerde bir düzlükte toplanmayı.. İnsanı anasından doğduğu günkü gibi tertemiz kılan en yüksek ibadet sayıp nasıl tarif edildiyse öylece yapabilmek için insanda İbrahim gibi iman, Hacer gibi teslimiyet, İsmail gibi edeb ve hepsi gibi cehd olması lazım. O yüzden hacca hazırlık her anlamda bir yol hazırlığıdır ve her anlamda azık temin edilmelidir bu "yol" için.

"Hac vakti belli aylardadır. O aylarda haccetmeye karar veren, hac boyunca cinsel ilişkiden, günahtan, kavgadan uzak durmalıdır. Yaptığınız bütün iyilikleri Allah bilir. Kendinize yol azığı hazırlayın; ancak azığın en hayırlısı takvadır! Ey akıl sahipleri bana karşı gelmekten sakının!" (Bakara 2/197)

Hacca gidecek dostlar gitmeden önce hazırlık için ne okuyacaklarını sorarlar. Akıllarını, kalplerini nasıl hazırlamalıdırlar o mahşer provasına? Hacla ilgili kurallar ve rehberlik bilgileri dışında gönül ve ruh olarak bizi hazırlayacak metinler ne yazık ki çok fazla değil. Ben bugün "yol azığı" mahiyetinde bu metinlerin en önemlilerinden birini size özetlemek isterim. Gideceklere/gidenlere azık, biz geride kalanlara özlem, niyet ve azim olsun diye…

Bu metin Gazali'nin kısaca "İhya" diye bilinen muhalled eserinin "Haccın Sırları" bahsidir. Kitabının her böllümüne Allah'a hamd, Rasulüne salevatla başlayan Gazali bu bölümün başında hamd vesilesi olarak Alemlerin Rabbinin kelime-i tevhidi kullara sığınak ve kale, Kabe'yi ise müracaat ve emniyet makamı (Bakara 2/125; Al-i İmran 3/97; ) kılmasını görür. Kabe'nin fazilet, şeref ve izzetine delil olarak ise oranın "Beytullah/Allah'ın evi" olarak isimlendirilmesini gösterir. Haccın diğer ibadetlere üstünlüğünü ise "..Bugün size dininizi kemale erdirdim. Üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı (teslimiyeti) seçtim" (Maide 5/3) ayetinin hac esnasında nazil olmasını gösterir. Ona göre ayette bahsi geçen 'kemal' hacla alakalıdır ve hac bütün ibadetlerin sonunda onları tamamlamak üzere emrediliş; ibadetler onunla kemaline ulaşmıştır. Efendimizin şu müjdesi bu yüzden olsa gerek: "Kabul olunmuş bir hac (hacc-ı mebrur) dünyadan ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır. Mebrur haccın karşılığı ancak cennettir." (Buhari, Müslim) Gazali "Anasından doğduğu günkü gibi tertemiz olan hacıyı gelir gelmez karşılayın ve günahlarla yeniden kirlenmeden iki gözünün ortasından öpüp duasını isteyin" derken bu arınmışlıktan yararlanmak için biz geride kalan bağrı yanıklara yol göstermektedir.

Malumunuz Gazali bir konuyu anlatırken önce konu ile ilgili ayet ve hadislere sonra da selefi salihinden aktarılan sözlere yer verir. Bu hadis ve rivayetleri aktarırken zayıf-sağlam ayırımı yapmaz. Çünkü İhya kuralların üretildiği bir fıkıh kitabı değildir; avam için yazılmış (bunu kendisi söylüyor) bir nasihat ve ahlak kitabıdır. Bu yönüyle orada yer alan şu ifade bizi rahatsız etmez, bilakis bunu okuyunca insanın Mekke'ye varası gelir: (Mücahid ve başka bazı alimlerden naklen) "Hacılar Mekke'ye geldikleri zaman melekler onları selamlarla karşılar, ellerini sıkar, boyunlarına sarılırlar." Dünyanın sonuna doğru Kabe'nin yıkılacağı veya ref olacağı yönünde rivayetleri de aktardıktan sonra bu olmadan önce orayı bolca ziyaret etmemizi teşvik eden sözleri aktarır. İmam-ı Azam'dan nakledilen' insanın Kabe'ye komşu olarak yaşayıp memleketini özlemesindense, memleketinde yaşayıp Kabe'yi özlemesi evladır' sözüne ilaveten selefin memleketinde kalmış nice kişilerin Kabe'ye hacılardan daha yakın olduğunu bildiren sözlerini aktarır.

Hac esnasında Mekke veya Medine'de otelde kalıp namazlarını orada kılan hacılarımızı gördükçe parçalanan yüreğimize Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'de kılınan namazların faziletini anlatan hadisleri aktararak bin kat hüzün verdikten sonra gücü yetecek zenginliğe ulaştığı halde mazeretsiz olarak haccını eda etmeden ölen kişinin Allah katında durumunun tehlikeli olduğunu bildirir. Bu iki insan grubu yani gücü yettiği halde haccetmeyenle hacca gittiği halde vakitlerini otellerde zayi edenler adeta nasipsizliğin birer abidesi gibi gözlerimizin önünde arz-ı endam ederler. Dünya üzerinde gitmediği yer kalmamış, can sıkıntısından nereye gideceğini şaşırmış olanların haccetmek aklına bile gelmezken fasulyesini, yumurtasını satarak hac parası biriktiren, oraya varınca da mescidi ev edinen gariban insanların duyduğu aşk bizi kendine hayran bırakır. Seneler seneler önce bir Kur'an Kursu öğrencisiyken boş derslerimizden birine gelen rahmetli Ayşe Gülden Bayo 13-14 yaşlarında olan bizlere hacdan bahsetti. Hacca gitmeye o yaşlarda niyet edip kenara üç beş kuruş koymaya başlamamızı, eğer böyle kuvvetli bir şekilde istersek er geç nasip olacağını, nasip olup yola girdiğimizde ise orada Allah dostları ile tanışmaya niyetlenerek gitmemizi söyledi. Nice zaman sonra hacca gitmek nasip olunca bu niyetle gittim ve Allah bilir ama kanaatimce O'nun dostlarından olan Bolu'nun köylerinden bir teyzecikle tanıştım. Siz de niyet edin bakalım karşınıza kimi çıkarır Mevla veya siz kimlerin niyetine karşılık çıkarsınız huzura?

(Bu vesile ile tek bir boş derse giren hocanın hiç unutulmaması ile bir yıl ders aldığınız bazı hocaların tüm anlattıkları ile beraber unutulmuş olmalarındaki tezadı da nazarlarınıza sunuyorum.)

Devam edecek…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN