Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Ağustos 6, 2018
Canlılar üzerinde yaratılışa müdahale Şeytani bir işlemdir!...

Değerli okuyucum.

Geçen iki yazımızda ele aldığımız "yediklerimiz ve içtiklerimizin helal ve temiz olması" konusuna devam ediyoruz. Yazılarımıza temel teşkil eden ayetlerde Allah Teâlâ'nın bizleri -hangi hususları öne çıkararak- uyardığını bir kez daha hatırlayalım. Bu ayetlerde, "sözü allayıp-pullayan, yaldızlı-cazip söylemlerle insanları yanıltan ve kandıran kimselerden ve yine bu gibi kişilerin gücü ve iktidarı ele geçirdiği zaman yeryüzünde fesat çıkaracak işlere kalkışacağından; ekini ve nesli, yani tarımı ve insanlığı helak edecek çalışmalarda bulunacağından" söz edilmekteydi. (Bkz. Bakara, 204-205)

Şurası bir gerçektir ki, bu karakteri taşıyan kişiler/kuruluşlar/ülkeler bugün, ayetlerin nazil olduğu dönemden çok daha güçlü ve etkili durumdadırlar. Zira, yanlışı doğru; çirkini güzel; kötüyü iyi; zararlıyı faydalı; haramı helal göstermeyi başarabilecek destek unsurlarına sahiptirler. Medya da bunların en başında gelmekte; en büyük rolü oynamaktadır. Sözgelimi, bilimsel nitelikli bir dergiye yapılacak "manidar bir maddi destek" sayesinde "GDO'lu ürünlerin insanlık için faydalarına dair" tamamen bilimsel! bir yazı kaleme alınması ve neşredilmesi mümkün olabilmektedir. Yahut kolesterol düşürücü ilaçları piyasaya sürmeden önce yüksek kolesterolün insan sağlığı için ne derece kötü/zararlı olduğu hususunda, konuyla ilgili yapılan çalışmalarda elde edilen bulgular, yine bilimsel dergiler kaynak gösterilerek tüm medya organlarında dolaşıma sokulmaktadır. Uzun lafın kısası, bugün dünyamızda asıl problem, kötüyü iyi; yanlışı doğru gösteren, dilediği zaman dezenformasyona ve manipülasyona başvuran medya ile yaşadığımız derin ve köklü sorundur. Medya, meslek ahlakına sahip olmadıkça, evrensel anlamda belirlenmiş etik kurallara uymadıkça insanoğlu her zaman için kandırılmaya/aldatılmaya adaydır.

Hal böyle iken bize düşen nedir? Bir Müslüman olarak bize düşen, her konuda olduğu gibi yeme-içme hususunda da Kur'an'ın ve Hz. Peygamberin emirlerine uymak ve yasakladıklarından kaçınmak; ayetler ve hadislerdeki tavsiyelere kulak vermektir. Zira ayetlerdeki uyarılar ve tavsiyeler, nazil olduğu çağ kadar günümüze de hitab edecek ter ü tazelikte önümüzde duruyor! Zaman yaşlansa da Kur'an her dem tazeliğini muhafaza ediyor. Geliniz şimdi asırlar öncesinden günümüze ışık tutan ayetlerle, yediğimiz-içtiğimiz gıdalarda oynanan oyunların neler olabileceğine bakalım.

GDO, "GERİ DÖNÜŞÜ OLMAYAN" MI DEMEKTİR!

Tabii ki hayır!.. Başlıktaki bu iddialı açılımın, bilinen/kabul edilen bir durum olmadığını elbette hepimiz biliyoruz. Ama biraz sonra aktaracaklarımızdan sonra, GDO kavramının hayatımıza girmesiyle insanlık olarak nasıl bir "geri dönüşü olmayan" yola girdiğimiz konusunda hemfikir olacağımızı söyleyebiliriz.

Yine hepimiz biliyoruz ki, GDO: Genetiği Değiştirilmiş Organizma demektir. Bir diğer ifadeyle, yapısına müdahale edilmiş canlı/gıda demektir. Burada bu kelimenin aslında Biyo-Teknolojik olarak adlandırılmasının "GMO" olduğuna dikkatinizi çekmek isterim. Yani, Genetically Modified Organism kelimesinin kısaltılmışıdır bu kelime... Dilimize aktarıldığı zaman "genetik açıdan modifiye edilen organizma" anlamı taşımaktadır. Genetik olarak herhangi bir canlıyı/gıdayı "Modifiye etmek" ise "onun yapısını değiştirmek, bir şey eklemek, çıkarmak, görünümünü farklı hale getirmek" anlamlarına gelmektedir. Ne var ki bu kelime daha ziyade şekli şemaili değiştirilen otomobiller/yarış arabaları için kullanılmaktadır!...

BİR CANLININ GENETİĞİNİ DEĞİŞTİRMEK ŞEYTANİ BİR İŞLEMDİR!

Dünyanın çeşitli bölgelerinde kurulu Biyo-Teknoloji laboratuvarlarında üretilen GDO'lu gıdaların, genetik mühendislerince genlerine başka organizmalardan yapılan transfer işlemiyle bir modifikasyona tabi tutulduğunu biliyoruz. Bu işlem, genellikle bir canlı türünün "tabii olarak/yaratılışı gereği/fıtratı icabı" sahip olmadığı bir özelliğin ona bir başka canlıdan gen aracılığıyla transfer edilmesidir. Sözgelimi, mısır bitkisine, bir tür zehir salgılayan bir bakteriden gen transfer edilmek suretiyle mısırın aynı zamanda böcek öldürücü bir zehir üretmesi sağlanmış olmaktadır. Neticede modifiye edilmiş mısır, zehirli böceklerin istilasına maruz kalmaktan kurtulmakta, fakat insanlar için önemli bir besin kaynağı olan bu gıda aynı zamanda bir "böcek öldürücü zehir" kalıntılarına da ev sahipliği yapmaktadır. Bu ise mısıra zarar vermesi muhtemel olan böceğin tasallutundan kurtulurken, mısırı ve ondan üretilen ürünleri tüketen bir kimsenin, böceği öldüren zehirden bir miktarına razı olması demektir!.. Sistem bu şekilde işlemekte ve de bu sonuçları vermekte iken biz hala bu tür gıdaları, "genetiği değiştirilmiş organizma" tanımlamasıyla "sıradanlaşmış" bir şekilde "GDO'lu Gıda" olarak duya duya maalesef kanıksar hale gelmiş bulunuyoruz.

Şimdi geliniz konuyla ilgili dikkat çekici ayetlere kulak verelim. İnsanlar, hayvanlar ve buna ek olarak gıdalar üzerinde yapılacak bu "modifiye" çalışmalarının, aslında bir "şeytanî işlem" olduğunu Kur'an-ı Kerim'in bize hangi ifadelerle haber verdiğine bakalım:

"Allah, onu lanetleyip (katından kovduğu) zaman Şeytan şöyle demişti: And olsun ki, kullarından belli bir kesim üzerinde söz sahibi olacağım. Ben onları mutlaka doğru yollarından saptıracak ve muhakkak surette boş kuruntularla oyalayacağım. Yine kesinlikle onlara emredeceğim ki, hayvanlarının kulaklarını yarsınlar; ve Allah'ın yarattığını değiştirmeleri hususunda da onlara emirler verip duracağım." (Nisa, 118, 119)

Ayet-i Kerime derin manalar taşıyor. Gelecek yazıda konuya devam edeceğiz. Ayet üzerinde birlikte düşünmek ve gelecek yazıda buluşmak dileğiyle…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN