Şems Suresi

Yayınlanma Tarihi: Şubat 05, 2023 09:34 Güncelleme Tarihi: Nisan 06, 2023 09:17

Mekke döneminde nazil olan Şems Suresi adını, güneş anlamına gelen "Şems" kelimesinden alır. Semud kavminin başına gelenlerin de anlatıldığı sure içinde insan tabiatının iyi ve kötü arasında olması anlatılmıştır.

Mushaf sıralamasına göre doksan birinci, iniş sırasına göre yirmi altıncı sure olan Şems, Kadir Suresi'nden evvel, Buruc Suresi'nden ise sonra olmak üzere Mekke devrinde nazil olmuştur.

➡ Sure içerisinde kozmik varlıklar arayıcılığıyla kozmolojiye, ve diğer hususlara temas edilmiştir. İnsan tabiatının iyi ve kötü arasında olduğu anlatılan sure, insanlara Semud kavmini örnek gösterir.

Şems Suresi Meali

Yemin olsun, güneşe ve kuşluğuna; ışığı onun ardından geldiğinde aya; Onu (dünyayı) aydınlattığında gündüze; Onu karanlıkla örttüğünde geceye; Göğe ve onu kuran kudrete; Yere ve onu yayıp döşeyene; Nefse ve ona düzen verene; Ona kötü ve iyi olma yeteneklerini yerleştirene ki, Nefsini arındıran elbette kurtuluşa ermiştir. Onu kötülüklere boğan da ziyan etmiştir. Semûd kavmi, hak tanımazlığı yüzünden (peygamberini) yalanladı. En azılısı cüretle ileri atıldığında; Allah'ın elçisi onlara, "Allah'ın (mûcize olarak) verdiği deveye ve onun su hakkına dokunmayın" demişti. Fakat onlar ona inanmayıp deveyi kestiler. Bunun üzerine rableri, günahları sebebiyle onlara ardı arkası kesilmez felâketler göndererek hepsini helâk etti. O, yaptığının sonucundan korkacak değildir.

Şems Suresi Tefsiri

Bu tür doğal varlıklar ve olaylar üzerine yemin edilmesi hem evrenin genel düzenine, bunun insanlar için taşıdığı faydalara ve bu düzeni yaratıp yaşatan ilâhî kudretin büyüklüğüne hem de sonraki âyetlerde ele alınan konunun önemine dikkat çekmeyi amaçlar. "Kuşluğu" diye çevirdiğimiz duhâhâ tamlamasına "güneşin ışığı, aydınlığı, sabah vakti, gündüz" gibi mânalar da verilmiştir (Şevkânî, V, 524). Ayın yani ışığının güneşin ardından gelmesi, ışığını ondan almasını veya güneş batınca ardından ayın doğmasını yahut ayın ilk göründüğü hilâl durumunu ifade eder. 7. âyette insan (nefs) üzerine yemin edilmesi onun fıtrî üstünlüğüne işaret eder. "Nefsin (insanın özü olarak) şekillendirilip düzenlenmesi"nden maksat ona maddî ve mânevî güçlerin yerleştirilmesi, her gücün yapacağı görevin tayin edilmesi ve nefse bu güçleri kullanacak organların verilmesidir. 8. âyetteki fücûr her türlü kötülüğü, günah ve sapmayı; âyette fücûrun karşıtı olarak kullanılan takvâ ise burada doğruluk, iyilik ve hak yolda kararlılığı ifade eder. Aynı âyetteki elheme fiilinin masdarı olan ilham, bu bağlamda fücûr ve takvâ kelimeleriyle birlikte değerlendirildiğinde, "Allah Teâlâ'nın insanın fıtratına doğru ve yanlışı, iyilik ve kötülüğü, günah ve sevabı bilme, tanıma, ayırt etme, birini veya diğerini seçip yapma gücü ve özgürlüğü vermesi"; dolayısıyla "insanın her türlü deney ve öğrenimden önce, apriorik olarak bu yeteneklerle donanmış bulunması" şeklinde açıklanabilir. Böylece Kur'an'ın insan anlayışının bir özeti sayılabilecek olan 7-8. âyetler, insanın ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık olduğunu, iyilik veya kötülük yollarından dilediğini seçebilecek bir tabiatta yaratıldığını ve onun kurtuluş veya mahvoluşunun bu seçime bağlı bulunduğunu göstermektedir.

Tefsirin devamını okumak için tıklayın

💠💠💠

FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!

Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;

👉 TWITTER

👉 INSTAGRAM

👉 FACEBOOK

👉 YOUTUBE 🔔

👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.

Görüş ve önerileriniz için bizlere ulaşabileceğiniz e-posta adresimiz:

fikriyat@fikriyat.com.tr