Arama

Bir fethin ve türbenin hikâyesi

Osman Gazi’nin medfun olduğu Bursa’daki türbesinin yerinde bir zamanlar manastırdan dönüştürülmüş bir Fetih Camii vardı. Oğlu Orhan’a “Beni şu Gümüşlü Kümbet’e gömün” diye vasiyet ettiği St. Elias, Devleti Aliyye’nin kurucusunun Kırmızı Elma’sıydı. İşte bir fethin ve türbenin hikayesi.

Bir fethin ve türbenin hikâyesi
Yayınlanma Tarihi: 22.7.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 22.07.2018 11:31

Torunu Hüdavendigar'ın bir İmparatorluğa dönüştüreceği Osmanlı'yı kuran Gazi Osman Bey, nikris nedeniyle (Osmanoğlu hanedanında bu hastalık genetiktir, kroniklerde "Ayağında zahmet var idi" diye yazar) vefatı üzerine ilk olarak 1324'te Söğüt'e babası Ertuğrul Gazi'nin yanına defnedildi. Bugünse Bursa'da Tophane Parkı'nda yer alan türbesinde medfun.

"Osmanlı ne zaman, hangi yılda kuruldu?" sorusuna bir klişe olarak hep 1299 denir fakat tarihçiler arasında bu noktada bir mutabakat yok. Çünkü -İlber Ortaylı'nın deyimiyle- bu devlet Büyük Konstantin'in İstanbul'da gerçekleştirdiği gibi bir törenle ya da noter tesciliyle kurulmadı. Çoğu 15. ve 16. yüzyılda yaşayan kronikçiler "1299'da Karacahisar'da Osman Gazi adına hutbe okundu" bilgisini verse de bu bilgiyi kuruluş tarihi olarak almaya şüpheyle yaklaşanlar var. Mesela Halil İnalcık Hoca kuruluş tarihi olarak 1299 yerine 1302'yi öneriyor. Hocanın söylediği o ki; 1302'te Osman Bey direkt Doğu Roma (Bizans) kuvvetlerine karşı ilk zaferini (Bapheus) almış; bu da kendisine bir karizma (meşruiyet) kazandırıp Anadolu içlerindeki gazilerin kendi etrafında toplanmasını sağlamıştı.

BAPHEUS ZAFERİ

Bapheus Savaşı ile başlayan kuruluş okuması, üzerine uzun uzun konuşulması gereken apayrı bir hikaye. Şimdilik türbeye (ve Osman Gazi'nin cenazesinin neden Söğüt'ten Bursa'ya taşındığına) dönelim: İsmail Hami Danişmend 'Kızıl Elma' için 'vicdani harita' tanımlamasını yapıyor. Eski Türk devletlerinden bu yana bu ifadenin sık sık kullanıldığını görüyoruz. Osman Gazi'nin de Kızıl Elma(ları) var: Bursa ve İznik. Osman Gazi'nin Uludağ eteklerindeyken Bursa'ya defnedilmeyi "Beni şu Gümüşlü Kümbet'e gömün" diye oğlu Orhan'a vasiyet ettiği bilinir. Peki nerededir bu Gümüşlü Kümbet? Bugünkü türbe, Osman Bey'in oğluna vasiyet ettiği yer midir?

Az önce bir savaştan bahsettim: Bapheus. Bu savaşı Bizans İmparatoru 2. Andronikos Palaiologos'un seçkin komutanı Mouzalon ve paralı Alan askerlerine karşı Osman Bey'in kuvvetleri kazanınca Bursa ve çevresindeki tekfurlar epey endişeleniyor. Nasıl endişelenmesinler: Osman Bey hem Bilecik tekfurluğu gibi güçlü bilinen bir bölgeyi ele geçiriyor (1299), hem Köprühisar'ı düşürerek İznik kuşatmasını başlatıyor (1302) hem de bunun üzerine Bizans'ın "yok etme" planını aynı yılın 27 Temmuz'unda Bapheus'ta boşa çıkarıyor. Bu savaş sonrası Osman Bey'i ilk defa bir Bizans kaynağında görüyoruz: Pachymérés kroniği.

Bapheus zaferini ilginçleştiren olay, Osman Bey'in Bizans güçlerinin (bugünkü Osmangazi Köprüsü'nün Yalova tarafında kalan ayağının bulunduğu bölgeye) çıkarma yapacağını haber alması ve bağlı olduğu Paflagonya'dan (Çobanoğulları, Kastamonu) gelen gazilerle Mouzalon'a baskın yapması. Anonim Tevârîh-i Âl-i Osman'da (1299 ile 1453 arasını anlatan kroniklere genellikle bu isim verilir) Osman Bey'in bir casustan bilgi aldığı yazıyor. Osman Bey'in İstanbul'da bir casusu mu vardı yani? Yoksa Yalova taraflarındaki Rum köylülerden mi bilgi aldı? Ya da tespit ettiği kimi yerlere gazilerini nöbetçi olarak mı bırakıyordu? Belirsiz.

KUŞATMA BAŞLANGICI

Bizans'ın gönderdiği askerler Osman Bey'e diş geçiremeyince Bursa ve çevresindeki tekfurların kendi başlarının çaresine bakmaları gerektiği anlaşılıyor. Bursa, Adranos (Orhaneli), Kestel, Kite ve Bidnos tekfurları birleşerek Osman Bey'in o dönem merkez olarak kullandığı Yenişehir'e çıkarma yapıyorlar. Yenişehir ovasında başlayan savaş sonunda bir kovalamacaya dönüyor. Dimboz'a varıyor. Zaten bu savaş kayıtlarda Dimboz diye geçer. Osman'ın ağabeyi Gündüz Alp'in oğlu Aydoğdu burada şehit düşüyor. Bursa ile Adranos tekfurları kalelerine kaçıyor. Kestel tekfuru ölüyor. Kite tekfuru ise kaçıp Ulubat tekfuruna sığınıyor.

Dimboz Savaşı sonrasında (tarihçiler 1304'teki Sakarya akınından önce olduğu için 1303 tarihini verir) İznik'te olduğu gibi Bursa'da da kuşatma başlıyor. Yılmaz Öztuna Hoca Bursa kuşatması için 1315 tarihini düşmüş. Osman Bey Dimboz sonrası Bursa çevresine iki tane hisar yapılmasını emretmişti. Dolayısıyla 1315 hisarların yapımının bittiği tarih de olabilir. Şimdi "Neden direkt savaşılmıyordu da kuşatma yapılıyordu peki?" diye sorulabilir: İznik de Bursa da kuşatmayla alındı çünkü o dönemde bu şehirlerin kalelerini aşabilecek bir teknoloji yoktu.

Bursa kuşatması sırasında yapılan hisarlar neredeydi Aşıkpaşazade'den öğrenelim: Osman Gazi gördü ki bu hisar savaşla alınmaz. Buna sabır gerek. Havaleler yapmaya koyuldu. Kaplıca tarafına bir hisar yaptı. İçine kardeşinin oğlu Aktimur'u koydu ki gayet yarar bir bahadırdı. Bir havale de dağ tarafına yaptı. Şimdi elimizde ne yazık ki bu iki hisarın kalıntıları bile yok.

BURSA'YA GİRİLİYOR

Uludağ'ın evvel adı Keşiş'tir. Eski Bursa bugün adı Hisar olan semtten ibaretti. Gidenler bilir, şehir tepelere doğru yayılır. Bu da tabii olarak Bizans zamanında dağ eteklerinde kiliseler olabileceği anlamını taşıyor. Evliya Çelebi dağdan Celeb-i Ruhban şeklinde bahsediyor ve eteklerdeki manastırları anlatıyor. Buna göre Osmanlı zamanında da bunların bir bölümünün sağlam kaldığını söyleyebiliriz. İşte bu manastırlardan biri Gümüşlü Kümbet denilen St. Elias'tır. Keşiş Dağı'nın eteklerinde değil, bugünkü Tophane Parkı'nın bulunduğu bölgede yer alırdı. Kuşatma sırasında dağdan şehri seyreden Osman Bey ve adamları parlayan kümbeti görürdü. Aşıkpaşazade'ye göre oğluna buraya defnedilmeyi vasiyet etti.

Tarık Buğra Osmancık romanına Osman Bey'in Bursa fethini öğrenip vefat etmesiyle başlar. Ama artık tarihçiler Orhan Gazi'nin Bursa'yı teslim alırken babasının hayatta olmadığı konusunda hemfikir. Osman Bey 1324'te vefat ediyor, Orhan Gazi ise şehri 1326'ta teslim alıyor. Teslim ifadesini kullanıyorum çünkü gerçekten de böyle oluyor: 1326'ta adamlarıyla Pınarbaşı tarafına gelen Orhan Gazi (bugünkü Üftade türbesinin yanındaki surların arkası) Köse Mihal'i Bursa tekfuru Baras'a gönderdi. Baras'ın şehirden ayrılabilmesi koşuluyla kale Orhan ve yoldaşlarına bırakıldı.

MANASTIRDAN CAMİ

Doğan Yavaş'ın Aktüel Arkeoloji Dergisi´ndeki yazısından 'Gümüşlü Kümbet (St. Elias Manastırı) hakkındaki bilgiyi alıntılıyorum: Orhan Bey tarafından hisar içinde bir mescit, bir türbe ve bir hamam inşa edilmiş, ayrıca Saint Elias Manastırı'nın kilisesi Fetih Camii'ne, keşiş odaları da medreseye dönüştürülmüş ve tekfurun sarayı da tamir edilerek Bey Sarayı olmuştur.

Bey Sarayı'na dönüştürülen Tekfur Sarayı da bugün hemen askeri tesisin bulunduğu alandaydı. Osman Gazi Söğüt'ten, Fetih Camii'ne dönüştürülen ve iç kalede (Bey Sarayı'nın bahçesinde) kaldığı tahmin edilen St. Elias Manastırı'nın vaftizhane bölümüne defnedildi. Tabii bugünkü türbe ayrı… St. Elias Manastırı (Fetih Camii) önce 1801 yangınında büyük hasar gördü, 1855'te gerçekleşen ve Küçük Kıyamet denen depremde ise tamamen yıkıldı. Şimdiki türbenin kitabesinde 1280 tarihini görüyoruz. Bu hicri'dir ve miladi olarak 1863'e denk gelir. Yani Sultan Abdülaziz devrinde yeniden inşa ediliyor. Zaten sandukadaki ve sütunlardaki barok süslemelerden Osmanlı'nın son dönemlerinde buraların elden geçtiği bellidir. Osman Gazi'nin sandukası ile ilgili Diyanet'in İslam Ansiklopedisi "Sandukanın barok bitkisel süslemeli kadife örtüsü ve sedef kakma şebekesi birer sanat eseri olup en son 2004 yılında Sedefkâr Zafer Karazeybek tarafından tamir edilmiştir" bilgisini veriyor. Gümüş tellerle işlenmiş örtüdeki Abdülfettah Efendi imzalı (aslen Rum'dur) kitabede yegane kurucu olduğu ilan edilir. Hemen yanında da Orhan Gazi'nin türbesi bulunuyor. İki türbe de kapısında iki çeşmenin, içerisinde bir saat kulesinin ve çok eski ağaçların bulunduğu Tophane Parkı'nın bahçesinde.

OSMAN GAZİ'NİN BİLİNMEYENLERİ

- Müneccimbaşı Osman Gazi'yi esmer ve çatık kaşlı olarak tarif ediyor.

- Lakabı Kara Osman'dır. Oğlu Orhan Gazi kendisinden 'Fahrüddin' yani dinin iftiharı şeklinde bahseder.

- Cömertliği şaşılacak derecededir: Öldükten sonra terekesinden altın ve gümüş çıkmamıştır.

- Selçuklu Sultanı'nın gönderdiği davul, tespih gibi hediyeleri saklardı. 1855'e kadar bu hediyeler türbesindeydi.

- Hıdırellez günü evini yağmaya açar, ihtiyaç sahipleri istediğini alırdı.

- Bedi Şahsuvaroğlu Osman Gazi'nin yemekten önce müzik dinlemeyi sevdiğini anlatır.

- Osman Bey Moğollarla arasını hep dengede tuttu. Halil İnalcık, Osman Bey'in oğullarından birisinin adı olan Çoban'ın İlhanlı büyük emiri Çoban Bey'den kaynaklanabileceğini belirtiyor.

ABDÜLHAMİD'İN İMZASI SAAT KULESİ

Tophane Parkı'nda bulunan ve Bursa ovasına tepeden bakan saat kulesi Abdülhamid Han devrinde; 1905'te dayanıklı kesme taştan inşa edildi. Yangın kulesi olarak da kullanılıyordu. Burada daha önce Abdülaziz devrinde yapılan başka bir kule vardı fakat yıkıldı.

İSYAN EDEN İLK ŞEHZADE

Osmanlı'da şehzadeler arasında ilk isyan çıkaran I. Murat'ın oğlu Savcı Bey'dir. Savcı Bey'in sandukası da Osman Gazi Türbesi'nde görülebilir. Oldukça ilginç hikaye şu şekilde: O dönemde Bursa'da olan 14 yaşındaki şehzade ağabeyi Bayezid'in babasına yazdığı mektuba bakacak olursak çevresinden çabuk etkilenen biriydi. Ama Savcı'nın etkilendiği isim lalası ya da bir asker değildi. Bizans prensi Andronikos'tu. Anlaşıp babaları Anadolu'da seferdeyken (Anlaşma gereği Bizans İmparatoru seferlerde Osmanlı sultanına eşlik ederdi) isyan ettiler. Haberi alan babaları geri döndü. Çarpışma Kete ovasında oldu. Kaybeden prensler Dimetoka'ya kaçtı. Savcı bey affedilecekken burada da 'hoş olmayan davranışlarda' bulununca babası tarafından önce gözlerine mil çekildi sonra da boğduruldu. Andronikos ise İstanbul'da zindana kapatıldı.

STAR PAZAR

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN