Arama

Bir ulusun kendini bulma çabası: Halk Bilimi

Halk bilimi, halk adı verilen toplulukların kültürünü araştırma, diğer kültürlerle karşılaştırma ve kültürü aktarma işlevi ile eğitimin en temel işlevlerinden biri olan kültür aktarıcılığını yerine getirmektedir.

Bir ulusun kendini bulma çabası: Halk Bilimi
Yayınlanma Tarihi: 7.8.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 07.08.2018 17:02

Folklore sözcüğün kökeni folk=halk ve lore=bilim sözcüklerinden oluşur ve halk bilim anlamına gelir. Ayrıca halk bilimini Özkul Çobanoğlu, "kültürel içerik, kültürün yapısı bağlamında insan ve insan davranışları konularının tahlilinde başvurulacak en önemli bir sosyal bilim hüviyeti" olarak tanımlar.
Halkbiliminin bir diğer tanımını ise Sedat Veysi Örnek , "Bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan ve son aşamada da bir bireşime vardırmaya amaçlayan bir bilimdir "şeklinde yapmıştır.

FOLKLOR NASIL DOĞDU?

Tarihe baktığımızda folklor disiplinin ilk olarak Avrupa'da doğmasında coğrafi keşifler, Rönesans Hareketleri, Fransız İhtilâli ve Romantizm Akımı ile Alman filozofu J.G. von Herder'in milliyet, millî ruh, halk edebiyatı, millî edebiyat ve millî kimlikle ilgili görüşlerinin etkili olduğu görülür.

BÜYÜK KEŞİFLE HALK BİLİMİ ÇALIŞMALARI

Halk bilimi çalışmalarının başı sayılan halk kültürüne ilgi Amerika'nın bulunmasından hemen sonra başladı. Amerika'ya giden din adamları, gezginler ve sanatçılar burada gördüklerini yazmaya başladılar. Amerika yerlilerinin törenlerini, inançlarını ve geleneklerini öğrenerek ilgilenmeye başlayan Avrupalılar, zaman içerisinde ilkel olarak gördükleri yerlileri soylu ilkel insan mertebesine ulaştırarak kendi kültürlerini merak ettiler.

AVRUPA'DAKİ SOYLU İLKEL İNSAN TUTKUSU

Kısa sürede Avrupa'yı saran soylu ilkel tutkusu, Avrupalıları ilkellerin kültürünü tanımaya iterken aynı zamanda kendi kültürlerini tanımaya yöneltti. Kendi kültürlerini tanımak isteyen Avrupalılar zaman içerisinde kendi soylu vahşilerini aramaya başladılar.

SOYLU VAHŞİ RUHUNU BULMAK İÇİN

Avrupalıların soylu vahşi ruhunu arama çalışmaları ise Amerika yerlileri yani ilkellere benzeyen köylülerin ve halk olarak nitelenen alt gelir ve kültür grupları arasında başladı. Bu durum Avrupa halk kültürünün araştırılmasında ilk öncü çalışmaları oluşturdu.

İNGİLTERE'DEKİ AKIM: OSSİAN

Avrupa'daki ilkel soylu insan adına yapılan gelişmeleri ilk olarak İngiltere'de halk edebiyatını etkileyen bir akım izledi. İngiliz James Macpherson, İskoç yaylalarındaki birikmiş şiirleri derleyerek bir çalışma ortaya koydu. Ancak şiirlerin geçmiş yüzyıllardan kalan Ossian adında bir şaire ait olduğunu iddia etti. Macpherson'la başlayan bu akım Ossiancılık olarak adlandırıldı ve tarih boyunca çoğu Batılı toplumu etkileyerek kendi kültürlerini ve tarihlerini araştırmaya itti.

OSSİAN AVRUPA'YI SARDI

Ossiancılık akımı ilk olarak İngiltere'de ortaya çıkmakla beraber sonrasında İsviçre ve Almanya'yı da etkiledi. Fransız kültürünün egemenliği altında kendi öz benliklerini kaybetmeye başlayan İsviçreli aydınlar Ossiancılık akımı ile beraber kendi kültürlerin araştırmaya başladılar. Avrupa'da, halkın inançları ve geleneklerinin akılla çelişen yanlışlar olarak görüldüğü bir dönemde İsviçreli aydınlar, halk ürünlerini ulusun öz kişiliği olarak ele aldılar. Böylelikle Fransa ve Almanya'da yalnızca aşağı sınıflara ad olarak verilen küçültücü halk sözü, İsviçre'de ulus anlamını kazandılar.

ALMANYA'DAN HALK BİLİMİNE KATKI

İngiltere'de başlayan ve Friedrich Gottlieb Klopstock ile Almanya'ya ulaşan Ossiancılık akımı, Johann Gottfried von Herder'le gelecekteki halk bilimi çalışmalarını derinden etkileyecek büyük temsilcisini yetiştirdi. Herder'e göre bir ulusun ortak ruhu en iyi, en temiz ve bozulmamış olarak halk edebiyatında bulunmaktaydı. Almanya'da halk türkülerini ve şiirlerini derleyen Herder'in temel düşüncelerinin gerçek uygulayıcıları ve halk bilimi çalışmalarının bir anlamda kurucuları ise Grimm kardeşler oldu.

GRİMM KARDEŞLER DÜNYADA BİR İLK

Jacob Ludwig Karl Grimm ve Wilhelm Grimm 1812 yılında Alman köylerinden derleyerek oluşturdukları Çocuklara ve Ev Halkına Masallar adlı çalışmaları ile ilk dünya masal araştırmalarını başlattılar. Bu çalışmalar sırasında ortaya çıkan folklor kuramlarının gelişmesine öncülük etmişlerdir. Grimm Kardeşler 19. yüzyılda masalları derleme yaparak toplamış ve Alman kültürünü ortaya çıkarmıştır.

"VOLKSUNDE" ve "ATHENAEUM"

Dönemi etkileyen Romantizm akımıyla beraber, Almanya'da Volksunde (halk bilimi) adı altında derlemeler yapılmaya başlandı ve böylece modern anlamda halk biliminin temelleri atıldı. Folklorun bir bilim dalı olarak temelleri ise İngiliz William John Thoms'un, 1846 yılında Athenaeum adlı dergiye folk-lore kelimesine türetip bir yazı göndermesiyle başladı.

FİNLANDİYA FOLKLORÜ BİLİM DALI YAPTI

Halk biliminin bir bilim dalı olarak gelişimine bakıldığında ise ilk dikkat çeken ülke Finlandiya oldu. Grimm Kardeşler ve derleme çalışmalarından etkilenen Finlandiya, Fin halk bilimcilerinin çalışmaları sayesinde, erken dönem halk bilimi kuramlarından ilki olarak kabul edilen Tarihi-Coğrafi Fin Metodu'nu geliştirdi. Özellikle 1828 yılında Fin ulusal destanı Kalavela Destanı'nın derlenmeye başlanması ile Finlandiya'da ilk halk bilimi kürsüsünü kurdu.

İNGİLTERE ve HALK BİLİMİ

İngiltere'de halk bilimi çalışmalarının başlamasında Almanlarda olduğu gibi Romantizm akımından etkilenmeleri ve sömürgeci bir anlayışa sahip olmaları etkili oldu. Romantizm ve sömürge anlayışının ortak bir ürünü olan soylu vahşi kavramı ile İngiltere başta olmak üzere Avrupalılar kendi kültürlerini arama arayışına girmişlerdi. 1878 yılında dünyadaki ilk halkbilimi araştırma derneği The Folk-lore Society kurulur ve halk biliminin bir bilim dalı olarak üniversitelerde kabul görmesi süreci başlar.

AMERİKA VE HALK BİLİMİ

Amerika'da halk bilimi çalışmaları, 19. yüzyılın ikinci yarısından sonra başladı ve American Folklore Society adlı halk bilimi dergisinin kurulması ile yeni bir dönemle tanışıldı.

HALK BİLİMİ AKADEMİDE YERİNİ ALDI

Üniversitelerde antropoloji ve İngiliz filolojisi adı altında halk bilimi dersleri verilmeye başlandı. Rusya başta olmak üzere Japonya, Fransa, İsviçre, İspanya, İtalya, Finlandiya, Yunanistan, Kıbrıs gibi ülkelerde de 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyılın başında halk bilimi çalışmaları hız kazandı.

TÜRKİYE KÜLTÜRÜNÜ DERLEMEKTE GEÇ KALDI

Avrupa'daki halk bilimi çalışmalarını genel olarak özetlemek gerekirse çalışmalar, keşiflerle birlikte 16. Yüzyılda toprağa ekilmiş, 17. Yüzyılda çimlenmiş, 18. Yüzyılda yeşermiş ve 19. Yüzyılda ürün vermiştir. Türkiye ise folklor teriminin ilk kullanımı serüveninde Avrupa'nın yaklaşık olarak 150 yıl gerisinde. Türkiye'de folklor teriminin bir disiplin adı olarak kullanıldığı ilk yazılar, 1913-1914 yıllarında yayımlanabilmişlerdi.

TÜRKİYE'YE GEÇ GELEN BİLİMSEL ÇALIŞMA

Türkiye'de halk bilimi çalışmalarının başlangıcı Türkçülük akımının ortaya çıkmasıyla eş zamanlı kabul edilir. Ziya Gökalp, Herder'le modeli belirlenen, Grimm Kardeşler, W.J. Thoms gibi öncülerle uygulama alanı bulan folklor görüşünün Türkiye'deki kurucusu oldu. 1913 yılında Halk Medeniyeti 1/Başlangıç adlı makalesinde folklor kelimesinin karşılığı olarak halkıyat kelimesini kullandı. Halka Doğru dergisindeki Halk Medeniyeti 2/Resmî Teşkilat başlıklı yazısının konusu da Türk halk kültürüdür. Gökalp'ı, Mehmet Fuat Köprülü'nün 1914 yılında kaleme aldığı Yeni Bir İlim: Halkıyat-Folklor adlı yazısı takip eder. Bu yazısında Köprülü, ilk defa folklor kelimesini kullanır.

Sonrasında Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Selim Sırrı (Tarcan), Akçuraoğlu Yusuf Bey gibi isimler, dergilere yolladıkları makalelerde "folklor" terimini kullanmaya başladılar.

Bu gelişmeleri 1924 yılında kurulan Türkiyat Enstitüsü, Ankara'da açılan Musiki Muallim Mektebi ile 1925 yılında kurulan Etnografya Müzesi takip eder.

İLK FOLKLOR DERNEĞİ

İlk Türk folklor derneği 1927 yılında Ankara'da Anadolu Halk Bilgisi Derneği adı altında kuruldu.1928 yılında derneğin ismi Türk Halk Bilgisi Derneği olarak değiştirildi. Kapatıldığı 1932 yılına kadar dernek, Anadolu'da yaptığı derleme faaliyetleri ile Türk halkbilimine önemli katkılarda bulundu.
1930 yılında Türk halkbilimi çalışmalarını destekleyen iki kuruluş ortaya çıktı: Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu.
Dergilerin dil ve tarih üzerine yaptığı çalışmalar halk bilimi için önemli kaynaklar haline geldi.
1932 yılında kurulan Halk Evleri Derneği de halk bilimi çalışmalarını büyük ölçüde besler.

HALK BİLİMİ TÜRK ÜNİVERSİTELERİNDE

Halk biliminin üniversitelerde bir bilim dalı olarak yerini alması, 1939 yılına kadar gerçekleşemedi. 1939 yılında Pertev Naili Boratav, Ankara Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde halk edebiyatı kürsüsünü kurdu ve Folklor ve Halk Edebiyatı adı altında dersler vermeye başladı.
Pertev Nail Boratav'ın işine son verilmesi sonrasında 1925 yılında İstanbul'da kurulan Türk Antropoloji Enstitüsü'nün 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'ne Antropoloji ve Etnoloji Enstitüsü adıyla nakledilmesi sonucunda, Ankara Üniversitesi'ndeki halk bilimi çalışmaları antropologların, folkloru halk edebiyatından ibaret gören klasik yaklaşımları neticesinde şekillenmiş ve antropoloji yöntemlerini kullanmışlardı.
Türkiye'deki bütün üniversitelerin Türk Dili ve Edebiyatı bölümlerini oluşturan beş anabilim dalından birisi olarak halk bilimi veya halk edebiyatı adıyla yer almakta ve bu programlarda lisans, yüksek lisans ve doktora seviyelerinde eğitim verilmektedir. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri bünyesindeki halk bilimi çalışmaları Balıkesir, Kültür, Atatürk, Ege, Selçuk, Fırat, Kocaeli, Erciyes, Marmara, Çanakkale, Dokuz Eylül, Cumhuriyet, Çukurova, Boğaziçi, Uludağ, Gaziantep, Dicle, Kırıkkale, Kocatepe, Anadolu, Osmangazi, Karadeniz Teknik, Ortadoğu ve İstanbul gibi belli başlı üniversitelerde görülebilir.

HALK BİLİMİ ARTIK ÖZERK BİR BÖLÜM

Antropoloji ve Etnoloji etkilerinden sıyrılarak Türk Halk Bilimi adı altında müstakil bir ana bilim dalı olarak kurulması ise 1980 sonrasında oldu. 1980 sonrası, üniversitelerde lisans diplomasına yönelik halk bilimi anabilim dalı açılması, Prof. Dr. Dursun Yıldırım'ın YÖK'e sunduğu Folklor Hakkında Genel Bilgiler ve Folklor Bölümünün Üniversitelerimizde Kurulmasına İlişkin Düşünceler başlıklı raporu ve Devlet Planlama Teşkilatı ile 1. Milli Kültür Şurası'nda başlattığı tartışmaların nihai değerlendirmesi ile başarıyla ulaştı. Böylelikle 1982 yılında, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne bağlı olarak Hacettepe Üniversitesi'nde Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı ve Ankara Üniversitesi'nde Halk Bilimi Anabilim Dalı kuruldu.
2017-2018 eğitim-öğretim yılı itibariyle, Türk Halk Bilimi Anabilim dalında lisans seviyesinde eğitim veren 4 üniversite bulunur. Bunlar; Hacettepe Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi ve Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi'dir.

HALK BİLİMİ NEDEN GELİŞEMİYOR?

1938 yılından 1960'lı yıllara kadar halk bilimi araştırmaları üniversiteler bazında fazla ilerleme göstermedi. Bu durumun sebeplerinden bazıları; 1948 yılında Prof. Dr. Pertev Nail Boratav'ın üniversitedeki işine son verilmesi, İstanbul Üniversitesi'nde ders veren Prof. Dr. Köprülü'nün siyasete atılması olarak ele gösterilebilir.

Çobanoğlu, halk biliminin gelişmememe sebeplerinin şu şekilde sıralar:

"Ülkemizde halk bilimi eğitim ve öğretiminde aşılamamış veya yeterince gelişme kaydedilememiş unsurlarını sıralayacak olursak; zihniyet, mevcut eğitimin felsefî temelleri itibarıyla amaçlanan ve örgütlenen niteliği gibi birincil ve araç-gereç, terminoloji, bibliyografya, kuram ve yöntem sorunu, temel başvuru veya el kitaplarının yokluğu, mesleki kurumsallaşma, meslekî dergilerin şahsi tasarruf bağımlılığından kaynaklanan ölçütsüzlük ve uluslararası mesleki iletişimsizlik gibi ikincil öneme sahip başlıklar karşımıza çıkmaktadır."

FOLKLOR, KOSTÜMLÜ HALK OYUNU DEMEK DEĞİL

Çobanoğlu, "Halk bilimi veya yaygın adıyla folklorun ne olduğu konusunda kamuoyundaki bilgisizlik gözleyebildiğimiz kadarıyla son yıllarda azalma eğilimine girmesine rağmen ülkemizde hâlâ bu terimlerden öncelikle anlaşılan halk oyunları olmaya devam etmektedir. Zihinlere halk oyunları olarak yerleşmiş olan bu disiplinin, öğrenci veya öğretici olarak mensuplarını neredeyse her karşılaştıkları insana ne yaptıklarını, hangi yöreleri oynayıp oynamadıklarını veya muhataplarının da ilkokulda yahut lisede folklor oynadıklarıyla ilgili olarak gelen ve kolayca tahmin edilebileceği gibi son derece can sıkan sorulara muhatap olmak kaçınılmazmış gibi görünen kaderleri olmaya devam etmektedir. Halkbiliminin toplum hayatımızda ancak kolaylıkla pazarlanabilir (marketable) veya uygulamaya uygun olan kısımlarıyla yani halk oyunları ve halk müziği başlangıçtan beri bilinmekte ve tanınmakta oluşu nedeniyle de geçmişte olduğu gibi günümüzde de söz konusu daralma veya folkloru halk oyunlarıyla özdeşleştirme yanlışının ısrarlılığı maalesef hâlâ aşılamamıştır. Halk oyunlarının halkbilimi kadrosunun sadece bir unsurunu oluşturduğu gerçeği Türk halkbilimciler tarafından kamuoyuna mal edilememiş ve bu zihniyette veya bakış açısındaki eksiklik giderilememiştir. Basit gibi görünen bu eksiklik halkbilimine yönelebilecek ilginin ve ondan beklenebilecek profesyonel gelişimin önünü tıkaması bakımından önemlidir." diyerek sebebin kaynağını belirtir. Ayrıca Çobanoğlu halk bilimi derslerinin seçmeli değil zorunlu olmasıyla ön plana çıkacağını söyler.

MEHMET KAPLAN İLE ÇALIŞMALAR HIZLANDI

Üniversiteye halk bilimini bir disiplin olarak yerleştirme çabalarının ilki Pertev Naili Boratav'a aitti. Onun 1938 yılında başlayan girişimlerinin gelişmeden ve olgunlaşmadan 1948 yılında akamete uğramasından sonra, uzun bir süre bu özlem ve amaç gerçekleştirilemedi. 1957 yılında Erzurum'da Atatürk Üniversitesi'nin kurulması ve Prof. Dr. Mehmet Kaplan'ın bu üniversiteye kurucu Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı olarak atanmasından sonra bu yöndeki umutlar yeniden yeşermeye başladı.
Kaplan, göreve başladıktan sonra dikkatlerini halk hayatına ve halk kültürüne yönelir, Erzurum kahvehanelerinde hikâye anlatan Behçet Mahir'in dağarcığındaki ürünleri derleme ve yazıya aktarma çalışmalarını başlatır. Takip eden yıllarda Atatürk Üniversitesine aldığı altı araştırma görevlisine halk bilimi alanında doktora yaptırmak suretiyle konuyla ilgili kapsamlı bir akademik araştırma zemini oluşturur. O yıllardan itibaren halk edebiyatı dersini etkili bir biçimde müfredat programına alan Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde çok sayıda lisans, yüksek lisans ve doktora tezi yaptırılır. Halk bilimi araştırmaları bu bölümle sınırlı kalmaz, üniversitenin başka birimleri de doğrudan veya dolaylı olarak bireysel veya kurumsal destekleriyle halk bilimi araştırmalarının önemli bir boyut kazanmasına katkıda bulunur.

HALK BİLİMİNE YENİ SOLUKLAR

1960'lı yıllarda Atatürk Üniversitesi'nde ve Hacettepe Üniversitesi'nde yetişen Prof. Dr. Saim Sakaoğlu, Prof. Dr. Dursun Yıldırım, Prof. Dr. Umay Günay, Prof. Dr. Ensar Aslan ve Prof. Dr. Şükrü Elçin gibi kıymetli hocalar ile halk bilimi araştırmaları yeni bir soluk kazandı.

TÜRK FOLKLOR ARAŞTIRMALARININ DEVRELERİ

1.Örtülü devre
2.Türkçü devre: Folklor ürünlerinden ve folklor ilminden açıkça söz edildiği, bu konuda açıklayıcı yazıların yazıldığı, yararlarından söz edildiği devredir.
3.Sentezci devre: Çağdaş Türk devletinin kültür yapısını oluşturmada yararlanılacak bir ham madde ambarı olarak değerlendirilir. Devlet tarafından desteklenir.
4. Dergici devre: Araştırmaların yükünü büyük ölçüde iki mühim folklor dergisinin yüklendiği zaman olarak belirlenebilir.
5. Bilimci devre: 1966'daan günümüze kadar gelen süreci belirtir.

HALK BİLİMİ VE MEDYA

Nebi Özdemir'e göre halk bilimcinin iletişim bilimci ile ortak çalışmaları zorunluluğu vardır. Onu da şu şekilde açıklar : "Halk bilimi/Kültür bilimi verileri veya gerçekleştirilecek ortak araştırmalar sayesinde, medya-kültür-iletişim ilişkisinin değişik boyutları açıklanabilir ve aydınlatılabilir. Ayrıca, özellikle ülkemizdeki medya kuruluşlarının ahlaka ve kültüre aykırılık gerekçesiyle yayınlarının durdurulduğu şu ortamda, halk bilimcilerin/ kültür bilimcilerin de katılımıyla özdenetim mekanizmaları ve yayın stratejileri oluşturulabilir/ geliştirilebilir, yukarıda belirtilen istendik işlevlerinin gerçekleştirilmesi sağlanabilir. Halk bilimciler/Kültür bilimciler sadece araştırma-planlama-değerlendirme-denetleme aşamalarının yanında, üretim safhasında da medya çalışanları ile ortak çalışmalar yürütebilirler. Geleceğe damgasını vuracağı şimdiden belli olan medya ve doğal olarak iletişim bilimi ile iş birliği halinde olmak, kültür bilimi/halk bilimi için oldukça önemlidir. Yıllarca sadece yazılı/görsel kaynak/veri kaynağı/edebiyat kaynağı olarak kabul edilen medyanın etkisinin ve işlevinin kavranması, önemli bir tutum değişikliği olacaktır. Hatta yazılı kaynak olarak kabul edilen gazete ve dergilerdeki (halk bilimi dergileri hariç) haber, fotoğraf, reklam, ilan, dizi yazı, makale ve benzerlerinin halk bilimi açısından "biçim, içerik ve amaç" çözümlemelerinin dahi, daha yeni yeni yapılmaya (sadece bibliyografyalarda kaydetmek yetersiz bir yaklaşımdır) başlandığı göz önünde tutulursa, bu alandaki eksikliklerin boyutu tahmin edilebilir. Kültür bilimci/Halk bilimci, bütün bu malzeme ve verileri göz önünde tutarak, medyayı kendisine önemli bir uygulama ve araştırma alanı olarak seçmelidir. "Kültür bilimciler" yeni veri, yorum, yaklaşım ve belki de teorilere ulaşma bağlamında medyanın imkânlarından etkin bir şekilde yararlanmalıdır."( Türkiye'de Halk Bilimi/Kültür bilimi-Medya İlişkisi, Nebi Özdemir; Halk Bilimi Araştırmaları Tarihinde Prof. Dr. Mehmet Kaplan Ve Atatürk Üniversitesi, Dilaver Düzgün; Folklor/ Edebiyatı Dergisi; Türkiye'de Halk Bilimi Eğitim Ve Öğretiminde Karşılaşılan Güçlükler, Özkul Çobanoğlu)

Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş kitabını incelemek veya satın almak için tıklayın...

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN