Sultan Abdülhamid’in en bedbaht şehzadesi: Abdülkadir Efendi
Şehzade Abdülkadir Efendi, Sultan II. Abdülhamid'in üçüncü oğlu olarak dünyaya geldi. Alışılmışın dışında, şahsına münhasır bir şehzade olan Abdülkadir Efendi, Sultan Abdülhamid'in görüşlerine ve yönetimine genel olarak muhalif bir tavır içindeydi. Öyle ki, Sultan Abdülhamid de zaman zaman kendisine sitemde bulunurdu. Şehzade Abdülkadir, Osmanlı hanedanının sürgünde maddi ve manevi açıdan en çok sıkıntı çeken üyesi oldu. Sürgün sırasında soğuktan hastalanan iki aylık kızı Bidar Sultan'ı toprağa verdi, dolandırılarak malı mülkü elinden alındı ve yaşamı geçim sıkıntılarıyla geçti… Sultan Abdülhamid'in en bedbaht şehzadesi Abdülkadir Efendi'ye dair bilinmeyenleri sizlerle buluşturuyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Tarihler 6 Mart 1924'ü gösterdiğinde saat 09.30'da kalkan Orient-Exprees'in yolcuları arasında Şehzade Abdülkadir'in 13 kişilik ailesi de vardı.
İki eşi, Macide Hanım ve Meziyet Hanım; üç oğlu, 15 yaşındaki Mehmet Orhan, 10 yaşındaki Ertuğrul Necip ve 7 yaşındaki Alaeddin Kadir ile daha yeni doğmuş Bidar Sultan.
Yanlarında ayrıca iki de haremağası vardı. Bulgar sınırına kadar Türk polisi eşliğinde seyahat ettiler. Budapeşte'ye gitmek için Belgrad İstasyonu'nda indiler. 8 Mart günü Budapeşte'ye vardılar.
Abdülkadir Efendi, sürgün edildiği dönemde 46 yaşındaydı ve miralay rütbesindeydi. Şehzade Abdülkadir Efendi, eşi Macide Hanım ile iki oğlu Ertuğrul Necip ile Alaeddin Kadir'i Bristol Otel'e yerleştirdi.
Kendisi, diğer eşi Meziyet, yeni doğmuş kızı Bidar ve oğlu Mehmet Orhan ile Hadaret Otel'e geçti.
Şehzade'nin iki aylık kızı Bidar Sultan, yolda soğuktan hastalanmıştı ve iki gün sonra vefat etti. Tarihte Bidar Sultan'ın adı, sürgünün en genç ve ilk kurbanı olarak geçer.
Yanlarında götürdükleri az miktarda para kısa zamanda tükendi. Maddi sıkıntılar nedeniyle ucuz otellerde ve sonunda şehir dışındaki ucuz pansiyonlarda yaşamını sürdüren aile, bir süre yok pahasına satılan mücevherlerle idare etti.
Osmanlı hanedanının sürgünde maddi ve manevi açıdan en çok sıkıntı çeken kolu Abdülkadir Efendi ailesi oldu.
Askerlikten başka mesleği olmayan Abdülkadir Efendi, sürgün sonrası Budapeşte Orkestrası'nda kemancılık yaparak hayatını kazanmaya başladı.
Cömert yaşamaya alıştığı için çok borçlanmıştı. Birkaç ay içinde yurda döneceklerini düşünerek, Abdülhamid'in mirasından düşen payı almayı umuyordu.
Şehzade Abdülkadir, sürgünde olduğu dönemde diğer varisler gibi Sami Günzberg'e vekâlet verdi. Günzberg, sarayın dişçisi olarak tanınıyordu ve bu nedenle hanedan üyelerinin güvenini sağlamıştı.
Abdülkadir Efendi, özellikle Çamlıca'daki çok geniş arazilerini ve Musul petrolleri üzerindeki payını istiyordu ancak beklentileri gerçekleşmedi.