Osmanlı'nın ilk müderrisi Davud-i Kayseri
Büyük ilim tarihimize adını altın harflerle yazdırmaya hak kazanmış ulema öncüsü Davud-i Kayseri, "dünya bilinmeden ahiret anlaşılmaz" esasına bağlıydı ve gösterişten uzak bir tutumla ömür sürdürdü. Osmanlı'nın ilk müderrisi ve ilk düşünürlerinden bir tanesiydi. Vahdet-i vücud nazariyesini felsefî mahiyette yorumlayan ve savunan ilk sufi müellifti. Bütün tabiat olaylarını enerji ve enerji değişimiyle açıklayan fizik ve felsefe doktrini enerjetizmi, Batı'da bu görüşün kurucusu olan Wilhelm Ostwald'dan altı yüzyıl önce Davud-i Kayseri temellendirmişti. İşte, bilimden tasavvufa eğitimden felsefeye birçok alanda kendini göstermiş büyük alim…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Hayatı hakkında yeterli bilgi bulunmayan âlim için; kaynaklar, hocaları arasında gösterilen Kadı Sirâceddin el-Urmevî'nin Kayseri'den Konya'ya baş kadı olarak tayin edildiği 1273'te Dâvûd-i Kayserî'nin on iki on beş yaşları arasında olduğunu bildirdiklerine göre 1260 yılı civarında doğduğu söylenebilir. Bazı eserlerde Karaman'da dünyaya geldiği kaydedilmekle birlikte çoğunda doğum yeri olarak Kayseri gösterilir. Nitekim kendisi de nisbesini "er-Rûmî el-Kayserî" şeklinde verir.
Dâvûd-i Kayserî tahsil hayatına Kayseri'de başladı. Dinî ve naklî ilimleri öğrendikten sonra özellikle dinî ilimlerde bilgisini arttırmak için Mısır'a gitti. Mısır'a ne zaman gittiği, orada ne kadar kaldığı, kimlerden ders aldığı ve ne zaman Anadolu'ya döndüğü belli değil.
Osmanlı mimarisinin ilk inşaatı Bursa'da olmuştur. Oysa Bursa'da Orhan Gazi devrine ait olan en eski cami kitabesi 1337/1338 tarihini taşır. O halde ilk (Osmanlı mimarisi açısından) cami inşaatının İznik'te bulunduğu kabul edilmelidir. Çünkü 1335 yılında İznik'teki büyük inşaat tamamlanmıştır. İşte o tarihlerde Anadolu'da ulema içinde adı saygı ile anılan bir zattan bahsedilir. Orhan Gazi, yaptırdığı medreseye yönetici bir bilgin aramaktadır. Çandarlı Kara Halil'in tasvip ettiği her bakımdan üstün yetenekleri olduğu kabul edilmiş bulunan Dâvud-i Kayserî Hoca'ya haber gönderilir.
Tayin, 1335 yılı içinde olduğuna göre bu düşünce, medresenin inşası sırasında var olduğu gerçeğini meydana getirmiştir. Zaten Orhan Gazi, daha işe başlarken onun nasıl sonuçlanması gerektiğini yerinde hesaplayan bir düşünce sistemine sahipti. 1335 yılında 48 yaşında olan Orhan Gazi, Dâvud-i Kayserî ile konuşur.