Osmanlı’nın casusluk faaliyetleri
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren uyguladığı casusluk faaliyetleri, savaşların kazanılmasında, fethedilen yerlerin elde tutulmasında ve düşmana karşı izlenecek stratejilerin belirlenmesinde oldukça etkiliydi. Osman Gazi, bu sayede toprak fethetmiş, Fatih Sultan Mehmet ve Sultan II. Abdülhamid kendilerine yönelik suikast planlarını casusları aracılığıyla öğrenmiş, Timur'a esir düşen Yıldırım Bayezid casusların faaliyetleri sayesinde düşman çadırından kaçırılmıştı. Peki, Osmanlı casusluk faaliyetlerini nasıl yürütüyordu?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Osmanlı'nın elçileri uzun seyahatler yapıyor, güzergâhlarındaki kale ve şehirlerle ilgili "Sefaretname" adı verilen rapor oluşturuyorlardı.
Bu tür bilgilerin bulunduğu eserlerin iki önemli müellifi, askeri hususlara seyahatnamesinde yer veren Kâtip Çelebi ve Avrupa şehirleri, orada yaşanan hadiselere dair bilgi veren Evliya Çelebi'dir. Bu sefaretnamelerde, Osmanlı'nın yürüttüğü casusluk faaliyetlerine karşılık Batılı devletlerin de benzer tedbirler aldığı belirtiliyordu.
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir başka belgeye göre ise Büyük Damat Mahmud Paşa başkanlığında bir komita kurulmuş, komitacılar bir tabanca ve bir Hristiyan tetikçi ile Kurban Bayramı alayında Sultan II. Abdülhamid'e suikast düzenlemeyi planlamışlardı.
Plan başarılı olursa Reşad Efendi'yi tahta çıkaracaklardı ancak planın başarılı olabilmesi için Yusuf İzzeddin Efendi'yi tahta geçirmeyi hedeflediklerini söylemişlerdi.
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir başka belgeye göre ise 1917 yılında Birinci Dünya Savaşı sırasında Alman Garp cephesinde yakalanan bir Fransız casusunun güvercinler vasıtasıyla casusluk yaptığı anlaşılmıştır.
Bu usulün Osmanlı topraklarında da uygulanmasının muhtemel olduğu göz önüne alınarak devamlı surette tahkikat yapılması ve güvercinlik bulunan yerlerin askerî kumandanlığa bildirilmesi gerektiği konusunda telgraf çekilmiştir.
Osmanlı belgelerine göre, II. Mahmud döneminde Eflâk tarafına geçmek yasak olmasına rağmen bu çaba içinde iken bir yakalanan Dimitre isimli Rum'un eşyaları arasında ele geçirilen bir evrak, ateşe tutulduğunda yazısı ortaya çıkıyordu.
Eflak'taki cemiyete dair bilgilerin yer aldığı mektup, Bükreş'teki Rus Konsolosu'na götürülüyordu.
Osmanlı arşivlerinde yer alan bir belgede 1901 yılında dilenci kıyafetinde iki kişinin Ayvalık Postanesi aracılığıyla Rusya, Amerika, Selanik, Kavala ve Siroz'a gönderilmek üzere verdikleri beş adet mektup incelendiği ve bunun sonucunda bu kişilerin Yunan casusu olduklarının ortaya çıktığı belirtilir.