İşgal altındaki İstanbul'da bayram
100 yıl önce İstanbul işgal altındayken Kurban Bayramı'nda tatiller kısa tutulmuş, bayramın üçüncü ve dördüncü günleri devlet daireleri açılmıştı. Öyle ki ertesi yılki bayramda işgal güçleri kutlamalara dahi müdahale etmişti.
Giriş Tarihi: 11.08.2019
15:20
Güncelleme Tarihi: 11.08.2019
15:32
Dini bayramlar, Müslümanların Medine'ye hicretinden sonra 624'te başlamıştı. Osmanlı İmparatorluğu'nda Zilhicce ayının birinci gününün tespitiyle Kurban Bayramı'nın ne zaman başlayacağı belli olurdu. Ramazan'ın başlangıcını, bitişini, Kadir Gecesi'ni ve Kurban Bayramı'nın ne zaman olduğunu belirlemek İstanbul kadısının göreviydi. Kadı, bu günleri tespit ettikten sonra saraya bildirir, daha sonra da halka ilan edilirdi. Saraya bu günleri bildiren İstanbul Kadısı yüklü bir miktarda bahşiş alırdı.
Arife günü ikindiden itibaren Kurban Bayramı'nın dördüncü günü akşamına kadar her gün top atılırdı. Bu toplar genellikle Tersane'den ve Donanma'dan ateşlenirdi. Bazen limanda bulunan başka milletlere ait gemiler de top atarlardı. Kurban Bayramı öncesi arife gecesi bütün cami ve mescitlerin kandilleri yakılırdı. Tahirü'l- Mevlevi 1921'deki bir yazısında eski bayramları anlatır.
OSMANLI'DA KURBAN BAYRAMI NASIL İDRAK EDİLİRDİ?
İstanbul başta olmak üzere her şehirde arife günü hamamlar sabaha kadar açık olurdu. Genelde hamam işi son güne bırakıldığı için hamamlarda iğne atsan yere düşmezdi. Şekerci dükkânları da geç vakte kadar çalışırdı. Bayram sabahı gün ağarmadan davulcular namaz için halkı uyandırırdı. Aile reisleri erkek çocuklarını da alarak camiye gider ve sabah namazını kılarlardı. Namazdan sonra genelde birbirini tanıyan insanlar bayramlaştıktan sonra mezarlığın yolu tutulurdu. Mezarlıkta ölmüş büyüklere dualar edildikten sonra herkes evine giderdi. Büyüklerin ellerini öpen çocuklar, daha sonra yeni elbiseleri ile komşuları dolaşırlardı. Bu ziyaretlerde el öpen çocuklara bayram harçlığı ve mendil verilirdi. Mahalle bekçileri ve Ramazan davulcuları ev ev dolaşarak bahşişlerini toplarlardı . Eğer mendil ve kumaş verilirse bu bir sırığa bağlanırdı. Bunların ardından tulumbacılar, daha sonra da çöpçüler ziyarete gelirdi.
Memurlar bayramlaşmak için kendi çalıştıkları yerin amiri olanların evlerine giderlerdi. Ancak bu durum çok masraflı olduğu için Tanzimat'tan sonra 1845'te bir karar alınarak bu uygulamaya son verilmişti. Bu tarihten sonra memurlar amirleriyle iş yerlerinde bayramlaştılar. Bayramın bitmesinden sonra resmi dairelerdeki memurlar iş yerlerinde önce kendi aralarında bayramlaşır, ardından da bayram tebriği için önce müdürlerinin, daha sonra da müdürleriyle birlikte bakanlarının yanına giderlerdi. Bu işler bittikten sonra farklı dairelerin memurları birbirlerini ziyaret ederek kendi aralarında bayramlaşırlardı. Resmi bayramlaşmalar ise bayramdan önce başlardı.
Tanzimat'tan sonra çeşitli günlerde olduğu gibi bayramlarda da bir mektup veya telgraf ile bayram tebriği başlamıştı. Memurlar, amirlerinin ve padişahın bayramını mektup veya telgraf ile kutlarlar ve sadakatlerini arz ederlerdi. Bayram tebriği gönderenlerin bir listesi yapılarak padişaha sunulurdu. Daha sonra bunlara tebriklerinden duyulan memnuniyeti belirten cevap yazısı gönderilirdi. Bayram tebriğini yalnız Müslümanlar yapmazdı . Ermeni patriğinden Keldani patriğine, Ortodoks metropolitlerden Karadağ prensine kadar herkes padişaha bayram tebriği için yazı yazardı.