‘Hey onbeşli’ türküsünün acı öyküsü
Osmanlı, Çanakkale cephesinde yedi düvele karşı, kesin zafer elde ederek "Çanakkale geçilmez" destanını tarihe altın harflerle yazdırdı. Tarihin gördüğü en şiddetli savaşlardan biri olan Çanakkale harbinde memleketin dört bir yanından, henüz çocuk yaşta sayılabilecek pek çok kişi gönüllü oldu. Onların bu destansı mücadelesi şiirlere ve türkülere konu oldu. Peki 'hey onbeşli' türküsünün hikayesi nedir? Çanakkale türküsü nasıl yazıldı?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Henüz 15 ila 19 yaşlarındaki bu gençlerin cepheye katılmasının hazin hikayesi Anadolu'nun meşhur türküsü "Hey Onbeşli Onbeşli" de anlatıldı. Burada sözü edilen on beşliler 1315 doğumlulardı. Bu çocuklar, 1 Haziran 1897 ile 22 Mayıs 1898 arasında doğan ve tam 18 yaşını doldurmuş olan gençlerdi.
Türküde, bu 1315'li gençlerden şöyle bahsediliyordu:
Hey on beşli on beşli
Tokat yolları taşlı
On beşliler gidiyor
Kızların gözü yaşlı
Aslan yârim kız senin adın Hediye
Ben dolandım sen de dolan gel beriye
Fistan aldım endazesi on yediye
Gidiyom gidemiyom
Az doldur içemiyom
Sevdiğim pek gönüllü
Koyup da gidemiyom
Anonim
Bu türküyle ilgili bir diğer tevatür de şöyleydi:
Hicri 1315 doğumlu Tokatlı Halil evin en küçüğüydü. Yasa gereği her evde bir erkek, ailesinin güvenliğini ve geçimini sağlamak için askere alınmayabiliyordu. Ama Halil, gönüllü olarak Çanakkale'ye gitti. Geride bıraktığı annesi Rum çeteciler tarafından öldürüldü. Sözlüsü Hediye'de kaçırıldı. Hediye'nin bu andan itibaren hayatı karardı. Hediye'yi uzun bir aradan sonra serbest bıraktılar. Halil köyüne dönse de Hediye'nin başından geçenleri yanlış anladı ve kavuşmak ahirete kaldı. Türkü bir ağızdan değil Halil ve Hediye'nin karşılıklı konuşması şeklinde söylenir.
Çanakkale türküsünün hikâyesinin kaynağı bir mektuptu. Bu mektuptan Emrullah Nutku'nun "Çanakkale Şanlı Tarihine Bir Bakış" adlı kitabında bahsedildi. Mektubun sahibi, kitabın yazarı Emrullah Nutku'nun kardeşi Seyfullah'tı.
1903 yılında doğan Seyfullah, savaştan önceki dönemde Çanakkale Sultanisi adı verilen o dönemin lisesinde birinci sınıf öğrencisiydi.
Seyfullah'ın mektubu üzerinde 29 Eylül 1914 tarihi bulunur ve Çanakkale'den gönderdiği mektupta annesine seslenir:
"Sevgili Anneciğim,
İki yıldır ayrı yaşadığımız bu hayat artık bitiyor. Sana ve aileme kavuşacağım için çok mutluyum. Okulumuz artık hastane olacağı için bizi İstanbul'daki okullara göndereceklermiş. Öğretmenlerimizin büyük kısmı da askere gidiyor, üst dönemlerdeki ağabeylerimiz ise gönüllü olarak askere gideceklermiş. Türkçe öğretmenimiz bugün sınıfa geldi ancak çok durmadı, o da bize veda etti. Giderken bize vakti geldiğinde vatana yapılan hizmetin okulda verilen hizmetten daha kutsal olduğunu söyledi.