Fuad Köprülü’nün aydınlatmaya çalıştığı meseleler
Türk tarihinin yetiştirdiği dünyaca ünlü ilim ve fikir adamlarından biri olan Mehmet Fuad Köprülü, özellikle Osmanlı tarihinin kuruluş devri hakkındaki tartışmaların iyice alevlendiği bir dönemde ortaya koyduğu keskin ve iddialı tezlerle bir döneme damgasını vuran en önemli isimlerden biriydi. Türk tarihi açısından oldukça etkili olan Köprülü'yü ölüm yıl dönümünde rahmetle anıyor, aydınlatmaya çalıştığı meselelere kısaca değiniyoruz.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile birlikte Demokrat Parti'yi kurdu. Demokrat Parti 14 Mayıs 1950 seçimlerini kazanıp iktidara gelince, dışişleri bakanı oldu. 1956'ya kadar sürdürdüğü bu görevi sırasında Türkiye'nin NATO'ya girişinde etkin rol oynadı. 5 Temmuz 1957'de Demokrat Partiden resmen istifa ederek aynı yıl Hürriyet Partisi ne girdi. Asıl yararlı çalışmalarını Türk Edebiyatı ve Türk Halk Edebiyatı araştırmaları oluşturur. Çok verimli bir araştırmacı olan Köprülü, ardında 1500'ü aşkın kitap ve makale bırakmıştır.
4 fahrî doktorluk ile 8 muhabir ya da şeref üyeliği ve 6 yıla yakın bir süre yürüttüğü siyasî görevi dolayısıyla başta Fransa, Almanya, Arjantin ve Yugoslavya olmak üzere çeşitli ülkelerden aldığı 8 nişanı bulunan Ord. Prof. Fuad Köprülü 28 Haziran 1966'da İstanbul'da öldü. Çemberlitaş'taki Köprülü Türbesi'nde babasının yanına gömüldü.
Köprülü, "Cengiz istilâsı sırasında Batı Anadolu'ya göç olduğuna dâir çağdaş kaynaklarda hiçbir delil bulunmadığı" iddiâsına dayanan, umum Osmanlı rivâyetlerine muhâlif bu tezini şu cümlelerle özetlemektedir:
"Osman'ın mensub olduğu aşiyretin ilk Moğol istilâsı önünden kaçıp XIII. asırda Anadolu'ya gelip yerleşen kabiylelerden biri olduğu, aslâ "tarihî bir müteârife" gibi telâkkiy edilemez. En eskisi XIV. asrın son yıllarında tesbit edilmiş olan ilk Osmanlı kroniklerinde -ki Türkolog olmayan Gibbons bunların en eski ve en mühimlerinden temamen habersizdir- bu hususta verilen mâlûmât aslâ inanmaya lâyık değildir. Selçu devrine ait kaynaklarda, Anadolu'nun garb sahalarına bu devirlerde böyle muhâceretler olduğuna dair hiçbir kayıt yoktur. Aşağıda iyzah edeceğimiz vechile, Osman'ın mensub olduğu aşiyretin daha ilk Selçuk istiylâsı sırasında Anadolu'ya gelmiş aşiyretlerden biri olduğu bugünkü bilgilerimize göre, çok daha kolaylıkla kabul edilebilir."
Mehmet Fuad Köprülü, eserlerin estetik yönünü ikinci plana atacağı ve edebî seviyesini düşüreceği gibi gerekçelerle başlangıçta Türkçü tenkidin yaklaşımlarını eleştirmekle birlikte daha sonraları Balkan Savaşları gibi siyasal gelişmelerin de etkisiyle bu yaklaşımı benimsemiştir. Fuad Köprülü'nün Meşrutiyet sonrasında yazmaya başladığı, Genç Kalemler, Yeni Mecmua, Türk Yurdu gibi dergilerde, edebiyat ve eleştirinin sosyal, politik bir işlev kazanması gerektiği anlayışıyla hareket edilmektedir. Bu çerçevede millî edebiyat anlayışının eserlerde konu seçimi, dilin sadeliği, hece ölçüsü kullanma gibi öncelikleri edebiyat eleştirisinin de temel ilgi alanlarını belirlemiştir.
Fuad Köprülü, onun edebiyat anlayışına etki eden Türkçü düşünce ile siyasal ve kurumsal düzeyde de irtibat hâlindedir. Köprülü; Türk Derneği, Türk Yurdu Cemiyeti, Türk Ocağı ve Türk Bilgi Derneğinin üyelerinden biri olmuş, onun Ali Canip ile yaşadığı bir polemik Genç Kalemler ekibi ve özellikle Ziya Gökalp ile yakınlaşmasını sağlamıştır. Fuat Köprülü, II. Meşrutiyet sonrası eleştiri bağlamında gelişen yaklaşımları, bilimsel ve öznel tutumları kendi edebiyat tarihi ve eleştiri anlayışı içinde değerlendirmeye çalışmıştır. (Sosyal ve Kültürel Araştırmalar Dergisi, Mehmet Fuat Köprülü'nün Bugünkü Edebiyat Adlı Eserindeki Eleştiri Yazıları)
M. Fuad Köprülü'nün çok yönlü entelektüel kimliğinin oluşumunda, küçük yaşlardan itibaren kazandığı okuma alışkanlığının ve yaşadığı dönem koşullarının doğrudan belirleyiciliği vardır. Köprülü'nün okuma iştahının artması ve çeşitlenmesi, 1905 yılında şiirle sınırlı olarak başlayan yazı hayatını 1908 yılından itibaren geniş bir yelpazede ve sürekli bir faaliyet haline dönüştürmüştür.
Hemen tüm okumalarının eş zamanlı olarak birer makale haline geldiği 1913'e kadar devam eden bu dönem, Köprülü'nün çok yönlü entelektüel kimliğinin ortaya çıkıp serpilmesini sağlamıştır. Çoğunlukla Servet‐i Fünun dergisinin sütunlarında yer bulan çalışmalarında Köprülü, kişisel duygularını aktardığı şiirlerinin yanı sıra Türk ve Batı edebiyatı ile edebiyatçıları üzerine düşüncelerini dile getirmiş ve felsefe, sanat, sosyal bilimlerin çeşitli alanlarına yönelik değerlendirmeler yapmıştır. Bu çalışmalar Köprülü'nün spesifik konulara dair kanıları yanında genel düşünüşlerini de içermesi nedeniyle 1908‐1913 arası dönemi, bilimsel metodolojiye odaklı sonraki dönemin zemini haline getirmiştir.