Günümüz bireylerinde sıkça karşımıza çıkan birtakım psikolojik rahatsızlıkların, çocukluk döneminde bilhassa annenin tutum ve davranışlarıyla şekillenen alt yapılarının mevcut olduğunu biliyor muydunuz? Peki, İslamiyet'te cennetin ayaklarının altına serildiği annenin çocuğun karakterini oluşturmada nasıl bir rolü vardır? Siz Fikriyat okurları için bu konuyu incelemeye tabi tuttuk. Psikolojide yer alan nesne ilişkileri kuramına göre, bireyler yaşamın ilk üç yılında yaşadığı travmaların etkisini, ilerleyen yaşlarda da görür. Nesne ilişkileri kuramı, çocuğun erken yaşlarda dış nesnelerle yani anne ve babayla olan ilişkisine değinir. Saffet Murat Tura, Günümüzde Psikoterapi isimli eserinde Nesne ilişkileri kuramcılarından olan Winnicott'un düşüncelerine yer verir. Winnicott'a göre çocuğun gelişiminde annenin oldukça önemli bir rolü vardır. Çocuğun kendisine dair fikirleri annenin sağladığı güven ortamı sayesinde oluşur. Bebek, dünyaya gözünü açtığı andan itibaren ilk tanışıklığını çevresindekilerle, yani anne ve babayla gerçekleştirir. 0-3 yaş grubu olan gelişim döneminde annenin bebeğin her türlü bakımını üstlenmesi, ikisi arasındaki bağı en çok kuvvetlendiren unsurlardandır. Bu dönemde çocuk annesi ve kendi kimliği hakkında sezgisel olarak bir fikir oluşturmaya çalışır. Birçok psikolog kimlik oluşumundaki en belirleyici faktörün 'anne' olduğu konusunda hemfikirdir. Oğuz Cebeci, Psikanalitik Edebiyat Kuramı isimli eserinde Lishtenstein'ın bu konu eksenindeki görüşlerine yer verir. Lishtenstein'a göre, insan bir kimlikle doğmaz, bir kimlikle doğmadığına göre insana kimlik kazandıran varlık 'anne'dir. Bu durum 'annenin çocuğa mühürlediği kimlik kavramıyla açıklanır. Dünya hakkında fikri verecek olan annenin çocuğa göstereceği sıcaklık ve yakınlıktır. Çocuklukta yaşanılan birtakım problemler bütün hayatımızı ister istemez etkilemektedir. Bu konuda en büyük rolü ise çocuğun ilk sevgi nesnesi olan anne üstlenir. Çocuğun annesiyle kurmuş olduğu ilişkiler, ileriki yaşantısında çevresindekiyle kuracağı ilişkilerin alt yapısını oluşturur. Çocuğa anne tarafından bir sevgi ve güven ortamı sağlandıysa, birey ileriki yaşantısında başkalarıyla anlamlı ve sağlıklı ilişkiler kurabilme yeteneğine sahip olur. Anne sevgisinden mahrum olan çocuklar, benliğinde birtakım yoksunluklar yaşarlar. Karen Horney, Ruhsal Çatışmalarımız isimli eserinde anne ve çocuk ilişkisine dair fikirlerini öne sürer. Horney'e göre, çocuk annesiyle olan ilişkisinde yeterince sıcaklık göremezse kişiliğinin gelişimi açısından kalıcı ve olumsuz etkilere maruz kalabilir. Anneden görülen, doğrudan veya dolaylı buyurganlık, umursamazlık, tutarsız davranışlar, çocuğun bireysel ihtiyaçlarına yönelik saygı yokluğu, gerçek bir yol göstericilikten yoksunluk, küçümseyici davranışlar, çok fazla beğeni ya da beğeni yokluğu, çocuğu birtakım davranış kalıplarına itebilir. Horney'e göre, çocuk annesi tarafından bu davranışlara maruz kaldığında insanlara yönelebilir, insanlara karşı bir tutum sergileyebilir veya insanlardan uzaklaşabilir. İnsanlara yönelmede annenin açtığı sevgi boşluğunu, her daim başkaları aracılığıyla kapatmaya çalışmak esastır. Birey yaşamı boyunca sürekli isteyen, insanların sevgisini kazanmaya çalışan bir konumda sürüklenir. İnsanlara karşı tutum sergilediğinde çevresindekilere karşı düşman ve çevresiyle sürekli çatışma halindedir. En tehlikeli durum ise çocuğun insanlardan uzaklaştığı noktadır. Zira annenin bu olumsuz tutumları neticesinde çocuk artık diğer insanlarla hayatında ortak bir payda bulunmadığını ve insanların kendisini anlamadığını düşünür. Bu sebeple ne insanlara yönelir, ne de onlara karşı düşmanca bir tutum sergiler. İnsanlardan tamamen kopan çocuk, annesinin yerini tutacak sevgi nesneleri bulmaya çalışır kendine. Bu sevgi nesneleri; bazen doğadan bazen oyuncaklardan bazen ise kitaplardan veya düşlerden oluşur. Annenin olumsuz davranışları sonucunda diğer insanlara yönelen çocukta çaresizlik, insanlara karşı olmada düşmanlık, insanlardan uzaklaşmada ise toplumdan soyutlanma durumları hâkimdir Toplum içerisinde artan psikolojik sorunlara sahip olan bireylerin temellerini burada aramak da mümkündür. Modern hayat her şeyin tanımını değiştirdiği gibi ne yazık ki 'anne' tanımını ve rolünü de bir değişikliğe tabi tutmuştur. Fakat bu değişikliğin olumsuz etkilerini yine bireyin yaşantısı üzerinden tanık olabiliyoruz. Çalışan annelerin çocuklarını fazlasıyla aksatması veya sosyal medya aracılığıyla bir 'meta' haline getirip yalnızca gösteriş noktasında çocuklara çok fazla değer verildiği (!) imajı çizilmesi, farkında olmadan çocuklarda kalıcı izler bırakmaktadır.