Osmanlı saray çalgısı santurun tarihteki serüveni
Osmanlı sarayında on altıncı yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan santur, kanuna benzese de bir sehpanın üzerine konularak çalınır. Yirminci yüzyılın başında yapısından kaynaklı zorluk nedeniyle yerini uda bırakmasıyla unutulmasının ardından, sokak müzisyenlerin aracılığıyla yeniden tanınırlığı artan santurun, tarihteki serüvenini derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Anadolu, Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarında bazı arp türlerinin, kimi zaman yatay konumda tutulup, tellere vurularak çalındığı bilinir.Bu örnek, santur çalgısının oluşumundaki ilk veri olarak nitelenir. Nitekim mızraplı kitharaların, tarihsel olarak vurmalı kitharalardan önce olabileceği görüşü yaygındır. Kimi kaynaklarda semazenlerin santura mızrabın her deyişinde ayak değiştirdikleri bilgisi yer alır.
Yirminci yüzyılın başlarından sonra bu çalgıya bir ilgi oldu ancak bu da oldukça sınırlı kaldı. Türkiye'de 19. ve 20. yüzyıl başlarında kullanılan santur, Santuri Ethem Bey ve Ziya Santur tarafından icra edildi.
Santurun ilk icracılarından biri de Ali Ufki Bey'dir. Çok yönlü bir şahsiyete sahip olan ve şöhreti IV. Mehmed devrinde iyice yayılmış bulunan Ali Ufki eserler bestelemiş, çeşitli hatıratlar kaleme almış ve tercümeler yapmıştır.
Bizzat kendisi, Sultan İbrahim ve IV. Mehmed dönemlerinde sarayda görev aldığını, Enderun'da ilim, fikir ve sanat kabiliyetini geliştirdiğini, bazı genel mahiyette bilgiler yanında Doğu ve Batı dilleri ile Türk klasik ve halk musikisini öğrendiğini, kısa sürede santur çalmakta maharet gösterdiğini, Ufki mahlası ile şiirler yazdığını ve besteler yaptığını anlatır.