Geçmişten günümüze aktarılan 7 zanaat
İnsanoğlunun var olduğu tarihten günümüze kadar uygarlık, el sanatlarıyla iç içe yaşamıştır ve yaşamaktadır. Kültürel mirasımızın önemli bir ögesi el sanatlarıdır. Bu zanaatlarda ustalaşmak bir ömür gerektirdiğinden genellikle eğitime çocukluktan başlanır. Ustasından öğrendiklerini yıllar içinde geliştiren çırağın kendisi de bir gün usta olur ve böylece gelenek devam ettirilir. İşte ustadan çırağa, geçmişten günümüze aktarılan 7 zanaat…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Kalaycılığın Türk kültürünün bir parçası olduğu kaynaklarda anlatılmaktadır. Eski Türkler, bütün ihtiyaçlarını el becerileri ile karşılayarak hayatlarını devam ettirmekte idi. Kalaycılık da bu becerilerden biriydi. Türkler aşlarını kalaylı kaplarda pişirmeye özen göstermişler, yoğurtlarını kalaylı kaplarda mayalamışlar, düğün yemeklerini kalaylı leğenlerde ve kazanlarda pişirmişlerdir.
Isparta'da kalaycılığın son temsilcilerinden Adnan Tunçoğlu, ata yadigarı mesleğini iki asırlık dükkanında ayakta tutmaya çalışıyor. Dükkanındaki kalay ateşinin sönmesini istemediğini anlatan Tunçoğlu, şunları dile getirdi:
"Zamanım yettiğince, sağlığım el verdiği sürece bu mesleği ayakta tutacağım. Maalesef zorlu ve meşakkatli olan bu işi yapmak isteyen artık çok az. Zanaat, kanaattir. Kanaat eden her zaman için kazanır. Elhamdülillah biz kanaat ediyoruz. Müşterilerimize en iyi şekilde hizmet vermeye çalışıyoruz. Bugün çırak olsaydı, çırağın çırağını geçindirecek iş var. İş yok diyenler genelde rahat para kazanma yollunu arayan kişilerdir. Bu nedenden iş bulamıyorlar. Gençler sanayide meslek öğrenseler işsizlik olmaz. Bir yere gittiğim de orada gözlerim hep meslektaş arar. Bulamadığım zaman üzülüyorum. Üretim yapmamız lazım, üretim yapmadığımız sürece tüketim toplumu oluruz."
Yüzyıllardır hatta bin yıllardır sürdürülen sıcak demircilik zanaatı da yok olmak üzere. Makineleşmenin başlaması ile el emeği ile yapılan sıcak demir dövme zanaatı büyük zarar gördü. Bu zanaata yıllarını veren büyük ustaların bazıları mesleğini sürdürse de birçoğu dükkânlarını kapattı. Ama yine de sıcak demir dövücülüğüne büyük ihtiyaç var. Mesela iyi bir balta yapmak için onun ağzını iyice dövüp işlenmesi gerekli.
Demircilik mesleğinin önemli özelliklerinden biri de her demirci esnafının kendine has bir sembolünün bulunmasıdır. Geçmişten günümüze kadar sürmekte olan bu gelenek bir malın kalitesinin ve hangi usta tarafından yapıldığının simgesi olması açısından önem taşımaktadır.
Ayrıca demircilikte kendine has kıyafetler vardır. Çırak dizlerine kadar uzanan meşin ya da bezden bir önlük giyer. Kalfa ayaklarına kadar uzanan meşin giyer ve ayaklarının üzerinde "ayaklık" denilen meşin de bulunur. Usta ise göğüsten ayaklara kadar uzanan meşin giyer.
Ocağın başında kor halindeki demire şekil veren ustalar Anadolu'da hayatın nabzının demirci dükkanlarında attığını bilerek, gündelik işlevi çok yüksek aletleri büyük bir dikkatle imal ederler. Bu özverili zanaatın babadan oğula aktarıldığı durumlar sıkça yaşansa da usta-çırak ilişkisi zanaatkarlar için hala belirleyiciliğini koruyor.
Ustaların kendi özel şekillerini oluşturup ürünlerin üzerine damgalayarak marka ve garanti gibi kullanmaları ise zanaatın sıkça rastlanan gelenekleri arasında.