Sadece Allah'la yaşayan kalbi ifade eden kavram: Tevekkül
Hiçbir şeye bağlanmadan, sadece Allah'la yaşayan kalbi ifade eden tevekkülün özünü; müminin kendisini her durumda Allah'ın irade ve takdirine teslim ederek, O'ndan gelene rıza göstermesi oluşturur. Sözlükte Allah'a güvenmek anlamındaki vekl kökünden türeyen tevekkül, birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme manasına gelir. Birine güvenen kimseye mütevekkil, güvenilene vekîl denir.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Hamdûn el-Kassâr: Tevekkül, on bin lira paran varken bir kuruşluk borcunu ödemeden ölmekten emin olamaman ve on bin lira borcun olup da bunu ödeyecek tek kuruşun olmadığı durumda da Allah tarafından senin borcunun ödeneceğinden ümidi kesmemendir.
Ebû Abdullah el-Kureşî: Tevekkül, her durumda Allah'a güvenmektir. Tevekkül, seni maksadına doğrudan ulaştıran Hak Teâlâ'ya itimat edip aradaki bütün sebeplere itimadı ortadan kaldırmandır.
Ebû Said el-Harrâz: Tevekkül, sükûneti olmayan bir ıstırap ve ıstırabı olmayan sükûnettir. Tevekkül, nezdinde dünya malının azlığı ile çokluğunun eşit değerde olduğu söylenmiştir.
Ömer b. Sinan: Bir gün İbrahim el-Havvâs bize uğradı, biz de ona, "O kadar sefere çıktın, bu seferlerde karşılaştığın en ilginç şey neydi, anlatır mısın?" diye sorduk "Tamam" dedi ve şöyle anlattı: "Bir defa Hızır ile karşılaştım, benimle sohbet etmek istedi. Ben de onunla sohbet etmenin tevekkül hâlimi bozacağından korktum ve derhal kendisinden ayrıldım."
Ebû Ali ed-Dekkâk: Tevekkül tamahsız yemektir. Tevekkülün üç derecesi vardır: Tevekkül, teslim, tefvîz. Tevekkül sahibi kimse ilahî vaade güvenir. Teslim sahibi kimse, içinde bulunduğu hâlin Allah tarafından bilindiğini bilir ve bununla yetinir. Tefvîz sahibi olan kimse ise ilahî hükme razı olur. Tevekkül başlangıç hâli, teslim orta hâl, rızâ ise son hâldir.