Müslümanları karşı karşıya getiren muharebe: Sıffin Savaşı
Hz. Osman'ın şehit edilmesi üzerine Müslümanlar arasında artan fitne hareketleri sonucu İslam dünyasında kutuplaşma başlamış; bu durum savaşa kadar giderek Cemel Vakası yaşanmıştı. Suriye valisi Muaviye'nin çeşitli bahanelerle Hz. Ali'ye biat etmemesi üzerine ikinci iç savaş olan Sıffin Savaşı gerçekleşti. Hicret'in 37. yılında gerçekleşen bu savaşta, Peygamberimizin "Ammar'ı isyancı bir topluluk öldürecek" mealindeki hadisi akıllara gelmişti…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Fakat savaşın durdurulmasını isteyen askerler onu dinlemedikleri gibi savaşı durdurmadığı takdirde kendisini Muâviye'ye teslim etmek veya öldürmekle tehdit ettiler. Bunun üzerine Hz. Ali savaşı durdurmak zorunda kaldı. Ardından halifeye karşı direnenlerden Eş'as bin Kays karşı tarafın niyetini öğrenmek için onların yanına gitti.
Muâviye de maksatlarının aralarındaki anlaşmazlığı Kur'an'ın hakemliğine başvurmak suretiyle çözmek olduğunu söyledi. Buna göre iki tarafı temsil etmek üzere seçilecek iki hakem halifelik meselesini Kur'an'ın hükmüne uygun olarak çözecekti.
Ancak başta Eş'as bin Kays olmak üzere onu tahkimi kabule zorlayanlar bu defa Ebû Mûsâ el-Eş'arî'den başkasının hakemliğini kabul etmemekte direndiler. Hz. Ali bu isteklerini de kabul etmek zorunda kaldı. Ardından iki taraf arasında hakemlerin uyacağı kuralların belirlendiği metin hazırlandı.
İki tarafın verilecek hükme uymayı taahhüt ettiği metne göre bir araya gelecek iki hakem halifelik meselesini Kur'an'a, Kur'an'da bir hüküm bulamazlarsa sünnete başvurarak âdilâne çözecekti. Bu sırada Hz. Ali'nin ordusunda yeni bir bölünme ortaya çıktı.
Çoğu Temîm kabilesinden yaklaşık 12 bin asker Kûfe'ye dönüş sırasında ordudan ayrılıp Kûfe yakınındaki Harûrâ'ya çekildi ve ilk Hâricî zümresini oluşturdu. Anlaşmanın imzalanmasından sonra taraflar iki gün içinde ölülerini defnettiler. Hz. Ali ordusuyla Kûfe'ye, Muâviye de Suriye'ye dönüş emrini verdi.
İki ordunun savaş alanına gelişinden itibaren yaklaşık üç ay (genel kabule göre 110 gün) geçmişti. İki ordunun mevcuduyla ilgili olarak genel kabul, her iki tarafın 90 bin civarında askere sahip olduğu şeklindedir. İki taraf da on binlerce kayıp vermiştir.