Sorularla hikaye türü
Edebi bir tür olarak öykünün tarihi insanlığın tarihi ile neredeyse eş zamanlıdır. Samipaşazade Sezai "Küçük Şeyler" isimli kitabının ön sözünde "Dünyada bir zerre yoktur ki güzel yazılmak şartıyla bir mevzu-i mühim addedilmesin" cümlesinde en küçük şeylerin bile güzel yazmak şartıyla en mühim konuları anlatabileceğini vurgulayarak kısa öykünün mahiyetini ortaya koymuştur. Bugün Dünya Öykü Günü olması sebebiyle modern anlamdaki haliyle Tanzimat'tan sonra edebiyatımıza giren öykü hakkındaki pek çok soru ve cevabını siz Fikriyat okurları için derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
📌 1930'lu yıllardan sonra, Memduh Şevket Esendal ve Sait Faik'in hikâyeleri, yeni ve modern bir kurgu ile kaleme alınırlar ve bu yazarlar kendilerinden önceki hikâyecilerden ayrılırlar. Türk hikâyesinin neredeyse tükenmez kaynağını oluştururlar. Çehov, Truman Capote ya da Katherine Mansfield'in hikâyede izledikleri yolu takip ederler. Hikâyelerinde büyük ve unutulmaz olaylara yer vermezler. Bu yazarların iyi bir kalem ustası olmaları, Türk edebiyatında kısa hikâyedeki yenilikleri okurun benimsemesinde önemli bir etken olur. Modernist hikâye örnekleri ard arda verilmeye başlanır.
📌 1950-1960'lı yıllar kısa hikâyenin edebiyatımızdaki altın yıllarıdır. Yayınevleri ve dergiler çok sayıda kısa hikâye yayınlarlar. Hikâye yazma yarışmaları açılır, en çok sevilen yazarlar için anketler düzenlenir. Röportajlar yapılır. Zamanla, roman ve tiyatro oyunu yazan yazarlar bile, böylesi bir edebiyat ortamında kısa hikâye yazmayı denerler. Çünkü dergilerde yazısının yayınlanmasını isteyen yazarlar, kısa hikâye yazmak zorunda kalırlar.
Hatta öyle ki bu dönemin hikayecileri "50 Kuşağı Öykücüleri" olarak adlandırılmıştır.
📌Recaizde Mahmut Ekrem, Muhsin Bey Yahut Şairliğin Hazin Bir Neticesi adlı kitabının ön sözünde, kısa hikaye ile uzun hikaye olarak adlandırdığı roman arasındaki ayrımı şu şekilde yapar:
"Büyük bir hikâye tertib etmek hem güç hem de kolay olduğu gibi ufakları da öyledir. Mesela üç yüz sahifelik kitabı doldurmak için bir vak'a tasvir olunurken tatsız ve ahenksiz bir alay tafsilatı bi-faide ile hikayenin letafeti kaçırılmak var. Ufak hikayede ise tutulan mikyasın darlığına mebni muhtaç-ı tevsi'ü tafsil görünen teferruat-ı vak'adan mühim olan bazısı terk ve ihmal olunmakla hikaye bütün bütün tatsızlaştırılmak var."
📌 Roman ve hikaye arasındaki ayrım genel olarak şöyledir:
➡Hikâye türü, romandan daha kısadır.
➡Hikâyede temel öğe olaydır. Romanda ise temel öğe karakter, yani kişidir. Hikâyeler olay üzerine kurulur, romanlar ise kişi üzerine kurulur.
➡Hikâyede tek olay bulunmasına karşılık romanda birbirine bağlı olaylar zinciri vardır. Romandaki olaylardan her biri hikâyeye konu olabilir.
📌Hikâyede kahramanların tanıtımında ayrıntıya girilmez, kahramanlar her yönüyle tanıtılmaz. Romandan farklı olarak hikâyede kişiler sadece olayla ilgili yönleriyle anlatılır. Bu yüzden hikâyelerdeki kişiler bir karakter olarak karşımıza çıkmaz.
📌Öyküde, olayın geçtiği yer (çevre) sınırlıdır ve ayrıntılı olarak anlatılmaz. Romanlarda olaylar çok olduğu için olayların geçtiği çevre de geniştir. Bu çevreler çok ayrıntılı olarak anlatılır.
📌Hikâyeler kısa olduğu için anlatım yalın, anlaşılır ve özlüdür. Romanlarda ise anlatım daha ağır ve sanatlıdır.