Peygamberimizin müjdelediği kentin kurucusu: 'Hz. Süleyman Efsanesi'
Sonu hüzünlü biten bir hikâyenin iki kahramanı. Hz. Süleyman ve İstanbul. Taşı toprağı altın İstanbul, aynı zamanda 'Hazreti Süleyman Makamı' olarak yüzyıllar boyunca anıldı. Peki, böyle bir ifade, İstanbul'u elinde bulunduran devletlerin kralları tarafından neden kullanılmıştı? Hz. İsa'dan, Peygamber Efendimizden bin yıl öncesinde İstanbul, nasıl biliniyordu? Bizans Kralı Jüstanyus, Ayasofya'nın açılışında neden Hz. Süleyman'ı yendiğini dile getirdi. İşte, Yedi Tepe İstanbul'un sayısız efsanelerinden Hz. Süleyman ve İstanbul'u sizler için inceledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Hazreti Süleyman bir gazaya gideceği zaman emir verir, tahtadan bir döşeme yaptırırdı. Önce tahtı bu döşemeye yerleştirir, askerleri, hayvanları, bütün harb aletleri, teçhizatı ve gerekli her şeyi de yükletir, sonra da şiddetle esen rüzgara emrederdi. Rüzgar hemen tahta döşemenin altına girer-sabahtan öğleye kadar bir zaman içinde- onları bir aylık yola götürürdü. Bu seferinde yine öyle oldu. Hazreti Süleyman Ferendüz Adası'na gitti. İnsan ve cinlerden müteşekkil ordusuyla Kral Saydun'u yendi. Memleketini ve halkını esir etti. Sonra da Saydun'u huzuruna getirip ateş saçan kılıcıyla onu öldürdü.
Frendüz kralı Saydun'un dünyada eşi benzeri olmayan güzellikte genç bir kızı vardı. Adın "Alina" idi. Süleyman Aleyhisselam Alina'yı savaş hediyesi olarak aldı ve Hak dinine davet ederek onunla evlendi. Fakat Alina hep keder içinde yaşıyor, hep ağlıyordu.
Hazreti Süleyman bir gün kendisine sordu:
- Alina, senden ayrılmayan bu kaygı ve eksilmeyen bu gözyaşı nedir?
Alina ise: "Ya Eminullah, babamı hatırladıkça keder ve hasret içinde kalıyorum, emret de benim için babamın bir heykelini yapsınlar. Sonra da bir saray yaptır, ömrümün geri kalan kısmını o sarayda dua ve ibadetle geçireyim. Babamın heykeline baktıkça da kederlerim gider…" şeklinde cevap verdi.
Hazreti Süleyman eşinin ricası üzerine cinleri, kuşları, rüzgarları toplayıp emir verdi:
"Tez olun! Dünyanın en güzel yeri neresidir, bulup bana haber verin."
Cinler, insanlar, kuşlar ve rüzgarlar, Makedon diyarında yani Erzurum, Filibe,
Edirne, İstanbul ve İzmit'te suyu ve havası tatlı yerleri dolaşarak yedi gün sonra haber getirdiler:
Süleyman Atina'ya gelip orada "Temâşâlık" adlı cihannüma bir köşk yapmıştır.
Süleyman Aleyehisselam hemen İstanbul'a geldi. Hâlâ Hünkâr Bahçesi olan Sarayburnu'nda bir gece geçirdi. Sabahleyin uyanınca havanın ve suyun etkisiyle kendisini tam manasıyla genç ve kuvvetli hissetti. Sonra emir verip hemen burada bir saray ve türlü türlü dinlenme yerleri yaptırdı. Dillerde destan olup dünya durdukça mamur ve bakımlı ola diye İstanbul toprağı için hayır dua etti.
Saraya yerleşen Alina, meğer sarayda gizli gizli babasının heykeline putperestlik etmiş. Hak dininin bir peygamberi olan Süleyman Aleyhisselam bunu öğrenince babası gibi kızını da öldürdü. "Biz Allah'ın kullarıyız, hep Allah'ın katına döneceğiz!" ayetini okuduktan sonra o putu, yani Alina'nın babasının heykelini kırdı, ardından temiz elbiseler getirilmesini emretti.
Hazreti Süleyman bunları giydi. Açık bir yere çıkarak yere kül serpilmesini emretti. Sonra külün üzerine oturdu, Allah'a dua etti. Dünyanın en güzel yerinde yaptırılan bu sarayda işlenilen günahın affını diledi. Ondan sonra Sarayburnu'nu da, yaptırdığı, sarayı da olduğu gibi bırakıp Kudüs'e döndü. Hz. Süleyman, Hz. Davud'un yapımına başladığı Mescid-i Aksâ'yı tamamlarken vefat etti.
HZ. Süleyman'ın mührü kabul edilen 6 köşeli yıldız, Barbaros Hayrettin Paşa'nın sancağından Osmanlı sikkelerine, camilere, saraylardan padişahların giydiği tılsımlı veya şifalı gömleklere kadar birçok yerde karşımıza çıkar.
Özellikle camilerde yer alan bu sembol, Hz. Süleyman'ın yaptığı gibi ulu bir mabedin nişanını taşımak niyetini gösterir. Söylentiye göre, Barbaros'un rüzgârlara hükmetmek için Süleyman'ın mührünü sancağına koymuştur.