Peygamberimizin hayatı roman ile anlatılabilir mi?
Türklerin İslam'ı kabulü ile birlikte sadece sosyal hayatta büyük değişiklikler yaşanmamış, edebiyat ve sanat da bu değişimden büyük oranda etkilenmiştir. Divan edebiyatı sahasında verilen eserlere bakıldığında, en çok işlenen konuların dini konular olduğu görülür. Öte yandan bu konular içinde İslam peygamberine çok özel bir yer ayrıldığı da bilinen bir gerçek. Medeniyetimizde Hz. Peygamber'e duyulan derin sevginin gereği olarak; "mevlit, na't, mirâciyye, hilye, sîretü'n-Nebi, kırk hadis" gibi birçok edebi tür ortaya çıkmıştır. Peki, modern zamanın bir türü olan roman ile Efendimizin hayatı anlatılabilir mi?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Bu sebeplerin başında romanın bize ait olmadığı gerekçesi yatar. Zira roman, belirli siyasi, sosyal ve ekonomik şartlar altında ortaya çıkmış bir türdür. Şiire kıyasla daha "dünyevi" bir türdür. Kapitalist Batı toplumunun dünya ve hayat tasavvuruyla teşekkül etmiş roman, her türlü insani istek ve hırsları da ortaya seriyor. Modern dönemin tüketim hırsı, zevk ve konfor arayışı da bunların başında geliyor. İdeolojilerle örülü roman türünde, siyer söz konusu olduğunda "kutsal"ın nasıl konumlandırılacağı büyük bir sorun olarak karşımıza çıkar.
Siyeri romana taşıma konusundaki ikinci büyük sıkıntı ise romanın "kurmaca" dünyası ile örülü olmasıdır. Romanı başarılı kılan kurgunun nasıl oluşturulduğunda yatar biraz da. Bu kurgunun içerisine Efendimizi yerleştirmenin sakıncaları zaman geçtikçe önü alınamaz bir hale gelebilir. Nitekim her yeni kurguda bambaşka bir "Peygamber" portresi ile karşı karşıya kalabiliriz.
Kurgulamanın getirdiği tehlikeler yalnızca bunlarla sınırlı değildir. Romanın bel kemiğinden biri de "tasvir"dir. İslam gelenek ve kültüründe Efendimizi tasvir etmekten her zaman sakınılmıştır. Nitekim, tasvirler bir kişiyi görselleştirme çabası ve onu her ayrıntısıyla anlatmaktır. Burada çıkan sorun ise Efendimizin kadim metinlerden gelen niteliklerle mi yoksa modern roman tekniklerine uygun olarak mı tasvir edileceğidir…
Bir diğer problem ise romandaki "diyalog" meselesidir. Romanlarda hikayenin akışı diyaloglar vasıtasıyla sağlanır. Hz. Peygamberin nasıl konuşturulacağı ise büyük bir problemdir. "Kim söylememiş olduğum bir sözü bana isnad ederse, yalan söylerse, Cehennem'de yerini hazırlasın." diyen Hz. Muhammed'i romanın diyaloglarına taşımak itikadi açıdan oldukça sakıncalı görünmektedir.
Başka bir tehlike ise romanın olmazsa olmazı "çatışma" unsuru üzerinden doğmaktadır. Bir romanda çatışma olmazsa, konu zayıf kalır. Bireyin kendi içinde veya toplumla mutlaka bir çatışması olması gerekir ki kurgu ilerleyebilsin, tıkanma yaşamasın. En ciddi sorunlardan biri, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimizi, hangi çatışmanın içinde konumlandırmaktır.