Meşhurların itiraflarından süzülen pişmanlık
Osmanlı Devleti'nin en kritik ve zor döneminde, tam otuz üç yıl tahtta kalan bir padişah için ağır ithamlar yapıldı. Onun naifliği, zarafeti ve aklı göz ardı edildi, hiçe sayıldı. O zamanda gözü ve gönlü kör olanlar onun "Gök Sultanı" olduğunu fark ettiklerinde artık çok geçti. Kimisi tarihe pişmanlıklarını not düşürecek kadar şanslıyken kimisi de pişmanlıklarını ahirete taşıdı.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Nihal Atsız, 1956 senesinde Peyami Safa'nın Sultan Abdülhamid'e "cahil" demesi üzerine uzun ve manalı bir yazı kaleme alır.
"Bu dünyada herkes birçok şeyin cahilidir. Yeter ki kendi işinin cahili olmasın. Kendi işinin ehli olduğunu bin bir delille isbat etmiş bulunan Sultan Abdülhamid ise asla cahil değildir. Onun bir yüksekokul ve hatta lise diploması yoktu. Fakat hususi öğretmenlerle hayattan ve içinde yetiştiği büyük ve muhteşem hanedandan çok cevherli şeyler öğrenmişti. Ressam, hattat ve musikişinas idi. Doğu ve batı dillerinden bazılarını biliyordu. Kurduğu çok değerli Yıldız Kütüphanesi, bugün üniversite kütüphanesinin temelini teşkil etmektedir. Beyazıt Umumi Kütüphanesi'ni de yine o kurdu. Yani Sultan Abdülhamid, Türk kültürüne kütüphane kurarak, pek çok okul açarak ve ilmi eserler yazdırarak hizmet etti.
Onun katil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı "Kızıl Sultanlık" iftirasını benimsemek, onların emellerine hizmet olmaz mı? Sultan Abdülhamid, kızıl değil "Gök Sultan"dır. Herkeste bulunması mümkün ufak tefek kusurları şişirip erdemlerini inkar etmekle ne Türk tarihi ne de milleti bir şey kazanır."
"Sultan İkinci Abdülhamid'in saltanat devrini bir "Kızıl Sultan istibdadı" diye özetleyenler, eğer gaflete boğulmuş safdiller değilse mutlaka yabancı hırslara satılmış vatan hainleridir. Çünkü ikinci Abdülhamid Han saltanatı, Türk'ü o engin coğrafyası üzerinde hakim ve hükümran yaşatmak isteyen bir azmin, bir milli inanışın, komitacılığa karşı kurduğu 'gizli mukavemet'in adıdır. Abdülhamid Han devri, komitacılığa karşı bir "Milli Savunma" devridir."
"İkinci Abdülhamid, kendisine muhalefet eden hakimlere, davaya, mahkemenin kararlarına karşı hiçbir hareket ve teşebbüste bulunmamıştır. Esasen İkinci Abdülhamid, adli ve kaza hakkına bağlı işlerin sorumluluğunu, Adliye Nazırı Abdurrahman Paşa'ya bırakmıştı. Sultan, adliye işlerine karışmazdı. İkinci Abdülhamid de paşayı takdirle karşılardı. Ayrıca Sultan, idamlardan hoşlanmazdı."
"Sultan Abdülhamid'e kara çaldıklarını anladım."
Osmanlı tarihi üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan Yunan Kraliyet ailesinden yazar Prens Michel De Grece, Fransa'da yayınlanan ve Batı'yı ayağa kaldıran bir roman yayınladı. "Son Sultan" adını taşıyan bu roman, Avrupalıların Kızıl Sultan demekten doyasıya zevk aldıkları Sultan İkinci Abdülhamid Han'ın hayatını anlatıyor. Batı basınının "Kızıl Sultan'ın hakiki romanı" diye takdim ettikleri bu kitap uzun süren bir araştırmanın ve gerçekleri olduğu gibi yansıtma çabasının bir meyvesi.
Sultan Abdülhamid Han, kendisine karşı muhalefet edenlere hiçbir zaman eziyet etmemiş, hatta onları çeşitli makamlarda istihdam etmişti. Onların yaptığı muhaliflik hareketlerine cahillik deyip yine de bu gibi kişilere büyük ihsanlarda bulunmuştu. Bunların bir örneği de Namık Kemal'di.
Namık Kemal Sakız'a mutasarrıf olarak memuriyete gönderildiği zaman, maaşının haricinde kendisine sultanın kişisel hazinesinden de ayrıca tahsisat verilmişti. 50 altın olan bu tahsisat, sultana ayrılan paranın içinden veriliyordu. Ayrıca Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem'i de Mabeyn-i Hümayun kâtipliğine tayin etmişti.