Hafız-ı Şirazi kimdir?
İran edebiyatının en büyük şairlerinden olan Hafız-ı Şirazi, ünü dünyaya yayılan bir isim. Henüz öğrenciliği sırasında şair olarak tanınmaya başlamış, ilerleyen yıllarda hükümdar dahi kendisini kıskanmıştı. Peki, Hafız-ı Şirazi'nin bu denli şöhretinin sebebi neydi? Goethe Hafız-ı Şirazi'ye neden hayrandı? Edebiyatımızın ünlü isimleri Mehmet Akif ve Yahya Kemal Hafız-ı Şirazi'den nasıl bahsetmişti?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Hâfız bu dönemde, özellikle şiirlerinde birçok defa adı geçen hâmisi vezir Kıvâmüddin sayesinde müreffeh bir hayat sürüyordu. Önceleri halka Ebû İshak gibi davranan Şah Şücâ', daha sonra Kirman ulemâsının telkinleriyle babasının yolunu takip etmeye başladı; bu arada vezir Kıvâmüddin'i de öldürttü.
Buna çok üzülen Hâfız Yezd'e gitmeye mecbur oldu ve hakkında kasideler yazdığı Hâce Celâleddin Turan Şah'a sığındı. Şah Şücâ' şiirlerinden ve kendisine gönderilen hediyelerden dolayı onu kıskanıyordu. Hâfız Yezd'de umduğunu bulamadığı için Şîraz'a geri döndü; Turan Şah sayesinde Şah Şücâ' ile arası düzeldi.
Şah Şücâ'ın ölümünden sonra yerine geçen Zeynelâbidîn de Hâfız'a karşı iyi davrandı. Ancak onun ölümü üzerine maddî durumu bozuldu. Bir rivayete göre Timur Şîraz'ı aldıktan sonra yeni vergiler koymuş, Hâfız'a da küçük bir miktar vergi isabet etmişti.
Hâfız bu miktarı da veremeyecek halde olduğu için Timur'a başvurup durumunu arzetmiş ve Timur'un, kendisinin, "Eger an Türk-i Şîrâzî bedest âred dil-i mârâ / Behâl-i hinduyeş bahşem Semerkand ü Buhârârâ" (Eğer o Şîrazlı Türk gönlümüzü tutsak ederse yanağındaki siyah ben için Semerkant'ı ve Buhara'yı bahşederdim) beytini okuyup, "Sevgilisinin yüzündeki bir ben için Semerkant'ı ve Buhara'yı veren insan nasıl yoksul olur?" demesi üzerine, "Bu kadar cömert olduğumuz için bu hale düştük" cevabını vererek hükümdarın sempatisini kazanmış ve vergi ödemekten kurtulmuştur.
Bir daha eski müreffeh günlerini bulamayan Hâfız 791'de (1389) veya daha kuvvetli bir ihtimalle 792 (1390) yılında Şîraz'da ölmüş ve bugün türbesinin bulunduğu Hâfızıye semtine gömülmüştür.
Gazellerinin sadece birinde karısının, birinde de bir oğlunun ölümüyle ilgili ifadelere rastlanır. Kaside, rubâî ve kıtalar da yazmış olmasına rağmen Hâfız şöhrete gazelleriyle ulaşmıştır. Daha önce gazel söyleyen bütün üstatların meziyetlerini kendinde toplaması sebebiyle gazelleri Fars edebiyatında türünün en gelişmiş örnekleri sayılır.
Önceki şairler gibi gazellerinde mecazi anlamlar da taşıyan aşk ve şarap meclislerini terennüm etmiş ve bazen başka şairlerin beyitlerini kendi gazellerinin arasına serpiştirmiştir.
Hâfız'ın şiirlerindeki âhenk ve akıcılık yanında dilinin sade, tekellüfsüz ve veciz olması şöhretinin en önemli sebeplerinden biridir. Onun bu özellikleri tezkirelerde de ifade edilmiştir.
Her türlü ilmî, ahlâkî, felsefî mazmunları ihtiva eden gazellerinde değişik vezinler kullanan Hâfız, şiirlerinde birçok edebî sanata yer vermesine rağmen mâna ve ifadeyi bu sanatlarla boğmamıştır.
Arap şairlerinin divanlarıyla çok meşgul olmuş, bunun etkisiyle gazellerine ve bilhassa mülemma'larına sevgiliye hitap ederek ve ona selâm göndererek başlamıştır.