Edgar Allan Poe Kuzgun şiirini nasıl yazdı?
Edebiyatın kadim bir türü olan şiirin nasıl yazılması gerektiği, asırlar boyunca tartışıldı. Kaynağını ilhamdan alan şairler olduğu gibi, mühendis gibi kelimelerin kurgusu üzerinde çalışanlar da vardı. Bu kalemlerden biri de Edgar Allan Poe'ydu. O, edebiyat tarihinin en çok okunan şiirlerden biri olan Kuzgun'u yazarken bir matematik problemi çözer gibi adım adım ilerledi.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Acı duyan sevgili ve sürekli olarak "nevermore" "bir daha asla" diyen kuzgun şiirin iki farklı karakteriydi. Kuzgunun sürekli olarak ona "bir daha asla" demesi acılı sevgilinin kaybettiğini geri alamayacağı gerçeğiyle yüzleşmesini sağlar. Bu tekrarlar dizelere ahenk katmasının yanında anlam derinliğini de artırır.
Şiir, düşünce yorgunluğuyla uyumak üzere olan kahramanın kapısı aniden çalmasıyla başlar. Yeni bir umutla "Bir konuk; başka bir şey değil, yalnızca bu" der. Sonrasında ölen sevgilisini hatırlayarak geçmiş anılarını düşünür.
Ortasında bir gecenin, düşünürken yorgun, bitkin
O acayip kitapları, gün geçtikçe unutulan,
Neredeyse uyuklarken, bir tıkırtı geldi birden,
Çekingen biriydi sanki usulca kapıyı çalan;
"Bir ziyaretçidir" dedim, "oda kapısını çalan,
Başka kim gelir bu zaman?"
Ah, hatırlıyorum şimdi, bir Aralık gecesiydi,
Örüyordu döşemeye hayalini kül ve duman,
Işısın istedim şafak çaresini arayarak
Bana kalan o acının kaybolup gitmiş Lenore'dan,
Meleklerin çağırdığı eşsiz, sevgili Lenore'dan,
Adı artık anılmayan.
İpekli, kararsız, hazin hışırtısı mor perdenin
Korkulara saldı beni, daha önce duyulmayan;
Yatışsın diye yüreğim ayağa kalkarak dedim:
"Bir ziyaretçidir mutlak usulca kapıyı çalan,
Gecikmiş bir ziyaretçi usulca kapıyı çalan;
Başka kim olur bu zaman?"
Kahraman gömüldüğü acı hatıralar karşısında kendini sakinleştirmeye çalışır. Kapıdan tekrar ses gelir. "Çok geçmeden topladım cesaretimi, yendim tereddüdümü" der ve kapıya yönelir. Fakat kapının ardında hiç kimse bulunmaz.
Kan geldi yüzüme birden daha fazla çekinmeden
"Özür diliyorum" dedim, "kimseniz, Bay ya da Bayan
Dalmış, rüyadaydım sanki, öyle yavaş vurdunuz ki,
Öyle yavaş çaldınız ki kalıverdim anlamadan."
Yalnız karanlığı gördüm uzanıp da anlamadan
Kapıyı açtığım zaman.
Gözlerimi karanlığa dikip başladım bakmaya,
Şaşkınlık ve korku yüklü rüyalar geçti aklımdan;
Sessizlik durgundu ama kıpırtı yoktu havada,
Fısıltıyla bir kelime, "Lenore" geldi uzaklardan,
Sonra yankıdı fısıltım, geri döndü uzaklardan;
Yalnız bu sözdü duyulan.
Duydum vuruşu yeniden, daha hızlı eskisinden,
İçimde yanan ruhumla odama döndüğüm zaman.
İrkilip dedim: "Muhakkak pancurda bir şey olacak;
Gidip bakmalı bir kere, nedir hızlı hızlı vuran;
Yatışsın da şu yüreğim anlayayım nedir vuran;
Başkası değil rüzgârdan..."
Sakinleştiği zaman seslerin pencereden geldiğini fark eder: "Panjuru açınca, o an girdi oradan içeri uça uça / Haşmetli bir kuzgun, günlerinden gelme, geçmişin mübarek…" ve kuzgun odaya girer.
Edgar Allan Poe şiiri yazarken bir matematik problemini çözer gibi adım adım sonuca ulaştı. Kuzgun şiirine başlamadan önce ne kadar uzun olması gerektiğine karar verdi.
"Yapıt bir oturuşta okunamayacak kadar uzunsa izlenim birliğinden doğabilecek son derece önemli etkiden yoksun kalmalıyız. Çünkü iki oturuş gerekliyse ise dünya işleri araya girer ve bütünlük falan bir anda yok olur."
Kısa şiirlerde de şair, tasarlanan etkinin yoğunluğunu orantılı olarak hesaplamak zorundadır. Bu düşünceler neticesinde Poe, yaklaşık yüz dizelik bir şiir yazmaya karar verdi.
Dize sayısını belirlemesinin ardından düşüncesini iletecek etkiyi belirledi. Ruhun derin heyecanı olarak düşündüğü güzelliği etki alanı olarak belirler. Ardından gelen mesele ise şiirde nasıl bir ifade kullanacağıydı.
"Güzelliği alanım olarak görünce bir sonraki sorun bunun en yüce beliriminin edasına ilişkin olacaktı. Tüm deneyimler, bu edanın üzüntü edası olduğunu göstermiştir. Bu nedenle hüzün tüm şiirsel edalar içinde en meşhur olanıdır."