Asaf Halet Çelebi'nin Bütün Yazıları
Şiirleri ve düz yazıları ile modern-gelenekçi çizginin en önemli temsilcilerinden birisi olarak kabul edilen Asaf Halet Çelebi, ömrünün ciddi bir kısmını kütüphane memuru olarak geçirmişti. Bu durum onun okuma kültürü ve entelektüel merakı üzerinde çokça etkili oldu. Yazarın deneme, eleştiri, ve inceleme yazılarından meydana gelen Bütün Yazıları başlıklı eseri, Asaf Halet Çelebi'nin dergilerde yayınlanan düz yazılarından meydana geldi. Sizler için Asaf Halet Çelebi'nin Bütün Yazıları'ndan önemli cümlelerin altını çizdik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
📚
"Şair kendi hassaslığını, kendi vatanperverliğini kendi üstünlüğünü haykıran bir egoisttir. "Siz duyamıyorsunuz. Ben ince hisler ve şairanelikle duyuruyorum. Siz söz söylemesini beceremiyorsunuz, ben ölçülü biçimli ve ahenkli laflar uyduruyorum. Velhasıl ben söylüyorum. Sizler de benim söylediğim sözleri muska yapıp boynunuza asın, şarkı yapıp mırıldanın…" demek ister."
Asaf Halet Çelebi
📚
"Şiirin mânası lûgat mânâlarıyla aranılmaz. Kelimelerin bir araya gelmesinden hâsıl olan büyük bir kelime demektir. Bu kelimenin parçalanma kabiliyeti yoktur. Bir tek kelime hecelere ayrıldığı zaman nasıl o heceler başlı başına bir mânâ ifade etmezse şiirde de teker teker kelimelerin mânâsiyle uğraşmak öyle beyhude bir şeydir."
Asaf Halet Çelebi
📚
"Kendi şiirimin konstrüksiyonuna gelince, ben, evvelâ "şekil" diye bir şey tanımıyorum. Bu "şekil" i yalnız haricî şekil addetmemeli. Şiiri mümkün olduğu kadar bağlardan ayrılmış olan ve mücerred'e yaklaşan bir şey telâkki ediyorum. Bundan başka, en güzeli bile olsa şiir hiçbir zaman bir resim, bir tablo olmamak lâzım gelir. Sırf tasvirî olan şiirler bizi bir madde ağırlığına, bir cansızlık ve ruhsuzluk içine gömer. Ruhun nasıl rengi ve şekli yoksa şiirin de yoktur, çünkü şiir maddenin değil, ruhun ifadesidir."
Asaf Halet Çelebi
📚
"Goethe bir gün şansölye Von Müller'e:
– İranlılar bir asır içinde şiirde üstat olarak yedi kişiyi kabul ederler. Fakat kabul etmedikleri arasında bile pek çok çapkınlar vardır ki, benden daha değerlidirler, demişti. Goethe'nin işaret ettiği Fars dilinde yazan şairlerin bu yedi zirvesi: Firdevsî, Enverî, Sâdi, Hâfız, Nizamî, Câmi ve bir de dünyanın en büyük mistiği olduğunu söylediği Celâleddin Rûmî idi. Mevlâna'nın hayranlarından olan büyük Fransız edibi M. Barrés ondan bahsederken:
"Bana göre şevk, ışık, neşe âleminin habercileri olarak telâkki ettiğim şairlerin, bu ilahî insanların hiçbirisinin hayatı Celaleddin'inki ile ölçülemez. Onun ritmine uyarak sema ve teganni eden tarikatını gördükten sonra bir Dante, bir Shakespeare, bir Goethe, bir Hugo'nun mahiyetinde eksik kalmış bir şey olduğunun farkına vardım." diyor.
Asaf Halet Çelebi
📚
"Bir ordudaki çavuşlar nasıl birbirinden farklı değilseler, muhtelif milletlerin yıllıklarında meb'uslar nasıl harf sırasıyla ve birbirinden farksız konulmuşsa, hattâ manav dükkânlarındaki armutlar nasıl irili ufaklı bir yere dizilmişse, bizim eski ve yeni edebiyat kitaplarındaki zatlar da çok defa böyle dizilirler. Etiketleri hazırlanır, sonra da yapıştırılıp rafa konulur. Edebiyat tarihleri, hele tezkereler Galib Dede ile bir Akif veya bir Arif Efendi'den ayrı cins bir pirinçten bahsederler gibi bahsederler. Bu tezkereler ve tezkerelikten kurtulmamış edebiyat kitapları da ekseriye şairlerin en muvaffakiyetsiz ve harcıâlem şiirlerini mikroskopla arayıp hepsi bir çeşit görünsün diye bulup çıkarırlar. Galib Dede için pek de çok eski olmayan bu buluşları size ezberden söyleyebilirim: Üslûb-u Hayalî (!) açmıştır… Devrinde yenilik getirenlerdi; "bir başka lisan terennüm ettim" demişti… ilâh… Hemen hemen bütün kerametleri bunlardan ibaret kalır. Onun getirdiği yeniliklerin nasıl yenilikler olduğu hiçbir münekkidin tahlilinden geçmemiş, hakikaten Türk edebiyatının bu çok büyük şairi hakkında hiçbir esaslı tenkit yazısı yazılmamıştır. Galib Dede ne yaşadığı devirdeki "Pîr-i haknûs"lar, "Şalgam Hoca"lar, ne de romantik bozuntusu güzidelerce tanınmıştır. Naci Efendi bile ancak avamdan bir insanmış gibi onu hayırla yâd etmeği kâfi görür ve en çok şairin ölümünden sonra, Sürûrî tarafından yazılan ebced hesabı tarihe kuvvet verir:
"Geçti Galib Dede candan yâhû"
Hâlbuki zavallı ve büyük Galib'in yetiştiği devirde bile, üdebâ-yı kiram kırıntıları tarafından o bir dekadan ve rate addediliyordu. Çünkü bütün kusuru başkalarına benzememek, yeni bir çığır açmış olmaktı. Şiirleri müsamaha bilmez mukallitlerce tezyif ve tahkir ediliyordu."
Asaf Halet Çelebi