A'dan Z'ye Umberto Eco
Umberto Eco, 20. yüzyılın önemli filozofları arasındaydı. Ama aynı zamanda edebiyatçı, yazı ustası, iflah olmaz bir kitap sevdalısıydı. O, yeri geldi engin bilgi birikimiyle karanlık Ortaçağ'ı anlattı, yeri geldi göstergebilim uzmanı olarak dünyadaki en küçük ayrıntının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bize miras olarak kitaplarını bırakan Eco'yu sizler için A'dan Z'ye inceledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Eco'nun çocukluğu Mussolini yönetimindeki İtalya'da geçtiği için faşizme en iyi şekilde tanık oldu. İlerleyen yıllarda yazdığı yazılarda 14 maddede faşizmi özetledi. Öte yandan Eco, faşizm konusunda her zaman tedbirli olmak gerektiğini de söyler: "Kökfaşizm, bazen sivil giysilere bürünmüş olarak, hâlâ çevremizde dolanıyor. Birisi dünya sahnesine çıkıp, 'Auschwitz'i yeniden açmak, kara gömleklileri yine İtalyan meydanlarında yürütmek istiyorum', dese, ne kadar kolay olurdu bizim için. Ne yazık ki, yaşam bu kadar basit değil. Kök-faşizm, en masum kılıklarla geri gelebilir. Görevimiz, onun maskesini düşürüp, tek tek her yeni belirtisine işaret etmektir, her gün ve dünyanın her yerinde. Özgürlük ve kurtuluş, asla sonu gelmeyecek bir görevdir. Sloganımız şu olsun: 'Unutmayın."
48 yaşında yazdığı, manastırda bir rahibin öldürülmesi sonrasında yaşananların anlatıldığı roman, yayımlandığında Vatikan'ın tepkilerini çekse de Eco'yu uluslararası bir yazar haline getirdi. Kitabın 1986'da aynı adla sinemaya uyarlanması Eco'yu daha çok tanınan bir edebiyatçı yaptı. Fakat bu kitabın başarısının gölgesi diğer romanlarının da üzerine düştü. Bir noktadan sonra Eco bile bu duruma isyan etti: "Bu konuda hep bir kızgınlık hissediyorum, çünkü herkes bu kitaptan bahsediyor, diğer kitaplarımın adı asla anılmıyor."
O bir filozof. Aynı zamanda eleştirmen, bilim insanı, yazar... Gülün Adı ile birlikte edebiyat serüveni başladı. Fakat edebiyatçı kimliğinin diğer kimliklerini gölgelemesine izin vermedi. Le Monde'da yayımlanan bir söyleşisinde bu mesele kendisine soruluyor: "Umberto Eco dendiği zaman, öncelikle kimden söz ediliyor?" Eco da hep referans verilecek o ünlü cevabını veriyor: "Felsefe öğrenimi gördüm. Dolayısıyla kendimi filozof telakki ediyorum. Pazartesiden cumaya felsefe yapan ve hafta sonu romanlar yazan bir filozofum, 48 yaşından beri."
İstanbul Eco'nun en sevdiği şehirlerden biriydi. İlk defa şehre, Haçlı Seferleri sırasında kentin yıkılıp yağmalanmasını anlattığı Baudolino'yu yazmadan önce 1998'de geldi. Bu ziyaretinde onu en çok etkileyen yer Yerebatan Sarnıcı oldu. Yazar sevdiği şehri 2013'te tekrar ziyaret etti.