Abdülhak Hamit Tarhan'ın yoksulluk mücadelesi
Parasızlık, geçim kaygısı herkes gibi şair ve yazarların da her daim gündeminde oldu. Bundan dolayı kimisi borç harç içinde hayat mücadelesi verirken kimisi de bir koruyucunun gölgesinde yaşamaya çalıştı. Hayatı boyunca sıkıntı ve sefaletle boğuşan Abdülhak Hamit, gerek müsrifliği gerekse bohem sayılabilecek hayatı ile ömrünün hemen hemen her safhasında para sıkıntısı çekmişti. Bu sıkıntısını gidermek için birçok kapıyı çalmış, yardım istemişti. Abdülhak Hamit, devlet tarafından korunmuş dolgun maaşlarla terfi ettirilmiş olmasına rağmen borçları ara sıra kurumlar ve kişiler tarafından ödendi. Bazen de çevresinin talebi ile devletten yardım gördü. Gerek kendisinin gerekse çevresinin onun adına yardım talepleri neredeyse vefatına kadar devam etmiştir.
Önceki Resimler için Tıklayınız
2 Ocak 1852'de Bebek'te bir konakta doğan Abdülhak Hamit hayatta iken, "Dahi-i Azam, Şair-i Azam" gibi farklı sıfatlarla anıldı. Bu sıfatlar onun şair kimliğinin yanında dehasına da atfedilmişti. Kendisi bu sıfatlara ait bir soruya şu cevabı vermişti:
"Dehanıza karşı ilk umumî takdir hisleri başladığı zaman neler hissettiniz?' (…) 'Aman efendim!' dedi, 'Benim dâhiliğim falan yoktur. Bu sözleri çıkaran Süleyman Nazif'tir."
Dönemin birçok yazarı onun dehasının takipçisi olmuş, dehasını takdir etmiş, sesindeki dehaya hayranlığını ifade etmişti. Onun dehasını bilimsel verilerle ispatlamak gayesi güden Dr. Şevket Aziz Kansu da "Hamit'in Antropolojik Tetkiki" başlıklı yazısında, bütün medenî dünyada büyük adamların manevî şahsiyetleri ile birlikte uzvî şahsiyetlerinin de tespit ve tetkik olunduğunu belirtmiştir.
Hamit'in babası Hayrullah Efendi'nin İran'ın İstanbul Büyükelçisi Hüseyin Han'a olan borcu devlet tarafından ödenmişti. Tıpkı oğlu gibi müsrifçe bir hayat yaşayan Hayrullah Efendi için Ahmet Hamdi Tanpınar şunları yazmıştır:
"(…) Tam Aziz devri mirasyedisi, müsrif, yaşamayı seven, sofra lezzetlerine düşkün babası Hayrullah Efendi vardı. Bir altın yağmuru içinde imparatorluğun kendisini tasfiyeye hazırladığı bu senelerde Abdülhak Molla ailesinin elde kalan servetini daha evvelden tasfiye eden Hayrullah Efendi, Hamit'in 'Hatırat'ının en canlı çehrelerinden biridir."
Abdülhak Hamit, "Para mabud ve bankalar mabed" mısrasıyla Batı'nın maddiyat anlayışını eleştirse de kendine göre paranın hayattaki karşılığını yazdı. Paraya bu anlamı yükleyen Abdülhak Hamit, ömrü boyunca çektiği para sıkıntısını yurtdışında daha çok hissetti. Viyana'da iken yazdığı parasızlığını, sefaletini anlatan "Şâir-i Âzam" şiirinde hem kendini alaya almış, hem de yaşadığı yoksulluğu anlatmıştı.