7 güzel adamın çıkardığı Mavera dergisinin kuruluş hikayesi
Aralık 1976 - Haziran 1984 arasındaki ilk doksan bir sayısı Ankara'da, daha sonraki sayıları İstanbul'da yayımlanan Mavera dergisinin kurucuları yedi güzel adam olarak anılan Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Mehmet Akif İnan, Alaeddin Özdenören ve Ersin Gürdoğan'dı. Büyük Doğu ve Diriliş dergileri çizgisinde yetişen edebiyatçıların çıkardığı bu dergi, özgün edebi anlayışı, kaliteli ürünleri ve duruşuyla başlı başına bir ekol olmayı başarmıştı. Peki derginin kuruluş hikayesi neydi? Mavera dergisine gelinceye kadar bu ekip hangi süreçlerden geçmiş ve Sezai Karakoç'u neden küstürmüşlerdi? İşte Rasim Özdenören'in anlatımıyla Mavera dergisinin kuruluş hikayesi…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Edebiyat dergisinden kopan Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, Alâeddin Özdenören, Cahit Zarifoğlu ve Akif İnan yepyeni bir fikirle ortaya çıktılar. Bu fikre göre yeni bir dergi kurulacak ve hiç kimse derginin kurucu isminde bile yer almayacak, bu işi hakkıyla yapacak olan gençler derginin sorumlusu yazı işleri müdürü konumunda yer alacak ve 7 güzel adamdan ise yalnızca yazı talep edeceklerdi. Böylece dergi, bireylere göre şekillenen statüsünden ayrılarak asıl amaçlanan "yazma" eylemine odaklanacaktı.
Mavera'nın çıkması için ilk fikir Rasim Özdenören ile Cahit Zarifoğlu'ndan geldi. Ankara'da bulunan Akif İnan, Nazif Gürdoğan, Alâeddin Özdenören, Bahri Zengin ve Hasan Seyithanoğlu, ikilinin bu fikrini pek makul ve zamanı itibariyle isabetli bulurlar.Anılan isimler sık sık Rasim Özdenören'in Bülbülderesi Caddesi'ndeki evinde bir araya gelerek yeni bir dergi çıkarma planı yaptılar. Erdem Bayazıt da iki ayda bir Ankara'daki bu toplantılara katıldı. Toplananlar; Rasim Özdenören, Cahit Zarifoğlu, Mehmet Akif İnan, Erdem Bayazıt, Alâeddin Özdenören, Ersin Nazif Gürdoğan, Bahri Zengin ve Hasan Seyithanoğlu'dan oluşan bir ekipti. Bu toplantılar neticesinde derginin çıkmasına karar verilir. Peki derginin çıkış hikayesi neydi?
"Nasıl edelim, nasıl olur derken bir gün bir fırsat zuhur etmiş. Ben Maraş'taydım. Bizim "Bünyan Halıcı" Saim Altunbaş, halıcılığı bırakıp traktör römorku imalatına başlamış. Saim bey'in "Bayındır Sokak 30/C'de bir dükkanı vardı. Kızılay'da bazen vakit dara düştüğü zaman oraya gidip namaz kılardık. Saim Bey işte bu dükkanı, bizimkilere isterse kullanabileceklerini söylemiş. Cahit durur mu? Kendine has gözü karalığıyla hemen koşmuş "AKABE KİTAP-YAYINEVİ" diye bir levha yazdırmış. Bir çivi bulundu ya gerisi kolay. Dörtnal on beş çivi bir at, nasıl olsa bulunur. Derken herkes seferber olmuş. Kimi hanımının bileziklerini, kimi maaşını, kimi emekli sandığından aldıkları borç paraları koymuşlar. Bu arada Belediye'ye ait Zafer Çarşısı'nda 8 metrekarelik bir kitapçı dükkanının devren kiralık olduğunu duymuşlar.
Gözü kara Cahit koşmuş, 10 dakikada anlaşmış, taksitlerle ödenmek üzere 110,000 lira hava parasına. Senet sepet bono borç derken bir anda iki dükkan çıkmış meydana. Daha önceki bir gelişimde Cahit benden bir dilekçe almıştı. "Ankara Valiliğine" hitaben. "Mavera aylık edebiyat dergisini çıkarıyoruz, bilginize arz ederiz mealinde." Ben bir dahaki gelişimde Mevara'nın ilk sayısı çıkmış, AKABE ve AKABE 2 isimli dükkanları açılmış buldum."
Dergi 1976 yılının aralık ayında ilk sayısını yayımlayarak edebiyat dünyasıdaki yerini aldı. Mavera'nın ocak ayında değil de aralıkta yayın hayatına atılmasının nedeni, Hıristiyanlara benzememek içindi.
Mavera'nın bireysel durumlarla hareket etmek yerine topluluk bilincine sahip bir dergi olması, uzun yıllar boyunca okurun karşısına çıkmasına sebebiyet verdi.