Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir? Ahmet Hamdi Tanpınar’ın hayatı…
Ahmet Hamdi Tanpınar, şiir, roman, deneme, araştırma ve inceleme türünde yazdığı eserlerle adını edebiyat tarihimize altın harflerle yazdırmış bir isim. Genç yaşlarında Yahya Kemal ile tanışmış; onun bu karşılaşması edebiyata yönelmesinde en büyük belirleyici unsurlardan biri olmuştu. Necip Fazıl ve Ahmet Kutsi'nin de aralarında olduğu arkadaşlarının birçoğu ile edebiyat ve kültür alanında önemli eserler vermişti. Güzel sanatların pek çok alanıyla yakından ilgilenen Tanpınar, "iki medeniyetin armonisi" fikrini benimsemiş, roman ve hikâyelerinde "zaman" kavramını işlemişti. Peki, Ahmet Hamdi Tanpınar kimdir? Ahmet Hamdi Tanpınar'ın hayatı…
Önceki Resimler için Tıklayınız
Tanpınar'ın güzel sanatların diğer alanlarına ilgisinde ve kültürünün gelişmesinde öğretmenlik yıllarında bulunduğu çevrelerin de rolü olmuştur. Ankara'da kaldığı sırada ders verdiği Gazi Orta Muallim Mektebi'ne bağlı Mûsiki Muallim Mektebi'nin diskoteğinde yer alan 200 kadar plak ve okulun Alman hocaları klasik Batı müziğini tanımasında önemli bir başlangıçtır.
Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki dersleri bu çevrede Batı plastik sanatlarına karşı ilgisini uyandırmıştır. Yahya Kemal'in 1933 yılı sonlarında yurda dönüşüyle beraber onun yardımıyla klasik Türk mûsikisinin büyük eserlerini dinlemiş, böylece zihninde iki kültürün, iki medeniyetin terkibi yahut armonisi fikrinin nüveleri teşekkül etmiştir.
Şiir, roman, hikâye, deneme, eleştiri, inceleme ve araştırma, edebiyat tarihi gibi edebiyatın hemen her türünde eser veren Tanpınar'ın mimari, heykel, resim, müzik ve hat başta olmak üzere güzel sanat alanlarında da amatörlükten daha ileri bir seviyede, dikkate değer yorumları içeren makale ve denemeleri vardır.
Bununla beraber daha çok şairliğiyle ön plana çıkmak istemiş, mektuplarında, mülâkatlarında ve yazıları arasında bu yanını vurgulama gereği duymuştur.
Yayımlanmış ilk makalesinin de "Şiir Hakkında" (1930) başlığını taşıması bu eğilimini gösterir. Şiir dışındaki diğer türlerde, hatta akademik seviyedeki eserlerinde bile şairane bir yorum ve dil/üslûp belirgindir.
Kendi hayatı ve şahsiyeti için önemli ipuçları taşıyan, ölümünden kısa bir süre önce kaleme aldığı "Antalyalı Genç Kıza Mektup"ta, "Ergani Madeni'nde üç yaşımda iken bir gün kendime rastladım. Ben sıcak ve buğulu bir camdan karla örtülü bir bayıra bakıyordum" diye başladığı iç dünyasının biyografisinde uzak çocukluk yıllarından gelen izlenimlerini âdeta bir şiir olarak yeniden kurduğu görülür.
Gerek bu mektupta gerekse diğer eserlerinde sıkça tekrarladığı bakmak, hayranlık ve lezzet gibi anahtar kavramlar onun psikolojisine, oradan da estetik düşüncelerine ışık tutar. Bunların anlattığı ortak duygu bir temaşa psikolojisiyle açıklanabilir.
Mektuptaki cümlede geçen "buğulu cam" sözünün arkasında nostaljiyle karışık, fakat daha çok empresyonist denebilecek ifade tarzı dikkate alındığında onun estetik programının büyük bir parçası elde edilir.
Yayımlanmış ilk şiiri "Musul Akşamları", Celâl Sahir'in (Erozan) yayımladığı bir dizide Altıncı Kitap'ta (Temmuz 1920) çıktı.
Daha sonraki şiirleri Dergâh, Millî Mecmua, Anadolu Mecmuası, Hayat, Görüş, Yeni Türk Mecmuası, Varlık, Kültür Haftası, Ağaç, Oluş, Ülkü, İstanbul, Aile, Yeditepe gibi kültür ve edebiyat dergilerinde yayımlandı.