Arama

Edebiyatımızda fantastik roman

Türkler, sözlü kültürün beslediği, inancın sorulara cevap verdiği bir birikimin toplumudur. Toplumun ve edebiyatın iç içe olduğu da aşikar. Edebiyat türleri içerisinde, kapsamıyla ve insanlar üzerindeki etkisiyle en çok konuşulan eserleri de şüphesiz romanlar oluşturuyor. Romanlar içerisinde kendine ait dünyası olan fantastik romanlar, Türk kültürünün neresindedir? Türk edebiyatının kendine ait fantastik romanları nelerdir?

Edebiyatımızda fantastik roman
Yayınlanma Tarihi: 17.3.2019 18:59:33 Güncelleme Tarihi: 17.03.2019 18:59

İlk oluşumundan bugüne kadar roman üzerinde kültürel, siyasi, ideolojik akımlar ve moda etkisini göstermişti. Türün devam ettiği süreç boyunca da göstermeye devam edecektir. Dünya roman türüyle geçmiş zamanlarda tanışmış olsa da bizim tanışmamız Tanzimat ile oldu. Sözlü geleneğin ve klasik edebiyatın üzerinden ilerleyen şiir, yenilikler döneminden sonra yavaş yavaş yerini romana bırakacaktı. Elbette ki alışkanlıkları değiştirmek toplumsal hayatta kişisel hayatta olduğundan çok daha zor olur. Roman da edebiyatımızda kolay kolay kabul görmedi, benimsenemedi.

Romanda önceleri eğlendirirken eğitme, öğretme, bilgilendirme, ahlaki düzeyde ders verme, bilinçlendirme özellikleri aranırdı. Yaşanması mümkün olmayan, gerçek dışı, olağanüstü unsurları taşıyan romanlar küçük görülür, önemsenmezdi. Özetle farklı tür romanlardaki fantastik motifler yavaş yavaş edebiyatımızda yer almaya çalışmış olsa da okuyucumuzun takdirini bir türlü kazanamadı.

1800'lü yılların sonundan milenyum yılına 2000'lere geldiğimizde fantastik roman en büyük sıçrayışını yaptı. J.R.R. Tolkien'in The Lord of the Rings (Yüzüklerin Efendisi) ve J.K. Rowling'in Harry Potter serisinin ilk eserlerinin beyaz perdeye aktarılmasıyla fantastik roman önem kazandı. Hem yazar hem de okur açısından tercih edilen türler arasında fantastik roman, geç de olsa hak ettiği yeri almıştır.

FANTASTİK ROMAN TARTIŞMALARI

"Fantastik bu kararsızlık süresinde yer alır: Yanıtlardan herhangi birisini seçtiğimiz anda fantastikten uzaklaşarak komşu bir alana, ya tekinsiz ya da olağanüstü türlerin alanına girmiş oluruz. Fantastik, kendi doğal yasalarından başka yasa tanımayan bir öznenin görünüşte doğaüstü bir olay karşısında yaşadığı kararsızlıktır."
( Tzvetan Todorov)

Ancak yaklaşık on yıldır kitapçılarda, dağıtımcılarda, gazetelerde, dergilerde, İnternet sayfalarında her olağanüstü unsur taşıyan roman bu türe dahil edildi. Böylece fantastik romanın ne olduğu ya da ne olması, hangi nitelikleri taşıması gerektiği problemi meydana geldi. Bunun en önemli sebeplerinden biri de ülkemizde bu alanda teorik çalışmaların, tercümelerin azlığıdır. Teorik anlamda bir zemine oturtulamayan fantastik roman bilimkurgu (bilim romanı/bilimsel roman), ütopik, disütopik, gotik roman türleri ile karıştırılmış; bir anlam, tanım karmaşası ortaya çıkmıştı.

Todorov'un çok tartışılan yaklaşımı özellikle Tolkien'in Yüzüklerin Efendisi adlı seri romanının yayımı sonrasında önemini yitirmiştir. Günümüzde fantastik denilince akla gerçek dünyayla bağlantılı ya da ondan bağımsız ve ona alternatif olarak yaratılan ikincil bir dünya akla gelmektedir. Tolkien de fantastiğin bu ikili yanına dikkat çeker.

"… Fantezi kelimesini bu amaç için kullanmayı öneriyorum: yani, bir anlamda hayal gücünün dengi olarak daha eski ve daha asil kullanımıyla "gerçek olmayanın" (yani Birincil Dünya'ya benzemezlik) ve gözlenmiş "gerçeğin" başatlığından bağımsızlığın, yani kısaca fantastik olanın türetilmiş kavramlarını birleştiren."
( J. R. R. Tolkien)

TÜRK EDEBİYATI TARTIŞMANIN NERESİNDE KALDI?

Türk edebiyatının önde gelen araştırmacıları fantastik romanı, "Bilinen, kabul edilen sosyal, siyasi, tarihî, bilimsel kuralların, genel geçer gerçekliğin dışına olağanüstü, doğaüstü unsurlarla alegorik anlamdan, düş, hayal, sanrı, delilik gibi psikolojik/psikiyatrik vakalardan tamamen arınmış bir hayal gücü ile çıkmayı mitos, efsane, destan, menkıbe, halk hikâyesi, masal vb. beslenerek ancak bu türlerin formatında değil, romana has unsurlarla sunan anlatı türü." şeklinde tanımlarlar. Onlar için fantastik tür iki kola ayrılır:

Birinci Tür Fantastik Romanlar:
Okuyucuya gerçek olanın, bilinenin dışında coğrafyalar, ırklar, hayatlar vb. sunmayı amaçlayan romanlardır. Birincil dünyayı anlatan eserler bilinen dünyanın sınırları içerisinde gerçekleşen fantastik olayları konu alırlar. Bu tür eserlerde bilinen gerçeklik ile fantastik dünya iç içe, birbirini tamamlar biçimde yer alırlar.

Karanlık Fantastik Romanlar

"Karanlık Fantezi" (Dark Fantasy) türündeki eserler günümüz dünyasında yani birincil dünyada geçer. Genel olarak iyi ve kötünün mücadelesini anlatılır. Bu türdeki eserlerde kurt adamlar, vampirler, insan hayvan karışımı yaratıklar gibi gerçek hayatta olmayan, fantastik canlılar geniş yer tutarlar. Türk edebiyatında Karanlık Fantezi türündeki tek eser Saygın Ersin'in yazdığı ve birbirinin devamı olan "Zülfikar'ın Hükmü" ve "Erbain Fırtınası" adlı eserlerdir. Her iki eser de kötülüğün temsilcisi olan güçlerle, var olan insani düzeni korumaya çalışanların mücadelesi anlatılır.

Şehir Fantezisi Romanları

Yeni gelişmekte olan fantastik romanlar, edebiyatımızda "Şehir Fantezisi" (Urban Fantasy) türündeki telif eserlerin sayısı diğerlerine göre daha fazladır. Şehir Fantezisi türünün en önemli özelliği mekânın modern dünya olmasıdır. Birçok fantezi türünde eski çağlar, modernizm öncesi dönemlerin mekânlarına dönülürken Şehir Fantezisi'nde olaylar okuyucunun içinde bulunduğu dünyada geçer. Geçmişe dönülse bile bu, "bugünün" insanlarının geçmişe yaptığı yolculuktur.

Edebiyatımızda Şehir Fantezisi türünün ilk akla gelen ismi Sadık Yemni'dir. Yemni'nin "Muska", "Yatır", "Öte Yer" ve "Çözücü" isimli eserlerinde günümüz dünyasının fantastik olaylarla iç içe anlatımı yer alır.

Şehir Fantezisi türünün bir başka önemli yazarı ise Zafer Sönmez'dir. Yazar, "Saklı Ülke: Gerdekkaya" ve "Genç Tanrılar:Gerdekkaya" adlı eserlerinde günümüz dünyasında yaşayan insanların bilinmeyen bir dünyaya ve geçmişe yaptıkları yolculukları anlatır

İkinci Tür Fantastik Romanlar
Romanın genelinde gerçek dünyanın içinde gerçeküstü unsurlara yer vererek okuyucuyu şaşırtmayı, tedirgin etmeyi, tereddütte bırakmayı, kararsız kılmayı, kafasını karıştırmayı hatta eğlendirmeyi amaçlayan romanlar. İkincil dünyayı anlatan fantastik eserler ise yaşadığımız dünyadan tamamen farklı, sınırları, mekân ve zamanı yeniden kurgulanmış bir çevrede geçer. İkincil dünya fantezilerinde insanların yanı sıra gerçek dünyada var olmayan çok sayıda canlıya yer verilir. Fantastik edebiyatın pozitivizme olan karşıtlığı nedeniyle her iki türdeki romanlarda sihir ve büyü yoğun biçimde kullanılır.

Kılıç ve Büyü

Türk fantastik edebiyatında ikincil dünyayı anlatan eser sayısı henüz çok az. Barış Müstecaplıoğlu'nun "Perg Efsaneleri" ve Orkun Uçar'ın "Asi" adlı çok ciltli romanları bu türü oluşturan iki önemli eserdir.

Orkun Uçar'ın Asi adlı romanı Habis Üçlemesi serisinin ilk ve şimdilik yayımlanan tek cildidir. Asi'de yaşadığımız dünyadan her yönüyle farklı ikincil bir dünya anlatılıyor. Derzulya adını taşıyan bu ikincil dünyada "Sürgündeki" adlı kötü güç, bilinen teknolojik medeniyetin yok olmasına, tüm devletlerin yıkılmasına neden olmuştur. Böylesi bir ortamda Sürgündeki'nin işbirlikçisi olan Janus adlı kişi kimi zaman sahte tanrılar yaratarak, kimi zaman görülmemiş canavarlar kullanarak dehşet yaratıp dünyayı kötü gücün yönetimi için hazırlamaktadır. Karşısında ise iyi tarafta yer alan Sarp ve Lokan gibi insanlar vardır.

Asi, "Kılıç ve Büyü" (Sword and Sorcery) türünün tüm özelliklerini barındırıyor. Bu türe dâhil olan eserler ikincil bir dünyada geçerler. Zırh giyinmiş, kaslı vücuda sahip savaşçıların mücadeleleri, iyinin ve kötünün yanındaki büyücüler ve ejderha gibi fantastik yaratıklar sürekli olarak sahnededir.

Epik Fantezi

Barış Müstecaplıoğlu'nun kaleme aldığı "Perg Efsaneleri" adlı dört kitaplık roman dizisi epik fantezi türünün başarılı bir örneğidir. Serinin ilk kitabı olan Korkak ve Canavar'dan sonra Merderan'ın Sırrı, Bataklık Ülke ve son olarak Tanrıların Alfabesi adlı eserler yayımlandı.

Eser, Yüzüklerin Efendisi'nde olduğu gibi genç insanların bir amaç uğruna yaptıkları uzun yolculuk sırasında başlarından geçen çok sayıda macerayı anlatır. Leofold ve Guorin adlı karakterlerle başlayan yolculuk daha sonra Nume ve Nela'nın da katılımıyla sürer. Kahramanlar Perg Diyarı denilen ikincil bir dünyada yaşamaktadırlar. Perg Efsaneleri, epik fantezi türünün tüm özelliklerini taşıyor. Bu türdeki eserlerde Kılıç ve Büyü'de olduğu gibi ikincil dünya esas. Yine iyi ve kötünün mücadelesi söz konusu. Ayrıca tılsım, büyü ve sihir geniş biçimde kullanılır. Eserin merkezi kişilikleri önceki hayatlarında sıradan insanlardır ancak maceralar sürerken sıra dışı, büyük işler yaparak ülkelerini ve çevrelerindeki insanları tehlikelerden kurtarırlar. Tüm bu uğraş sırasında kahramanlar kimi zaman gücün sembolü olan nesneleri elde etmeye çalışırlar.

FANTASTİK ROMANLAR TÜRK EDEBİYATINDA NEDEN GELİŞMEDİ?

Türk insanı, günlük hayatında bilinmeyene dair sorduğu soruların cevabını dinde ve diğer geleneksel inançlarda bulur. Batılı bireyin dinden uzaklaşarak entelektüel bir faaliyet alanı olarak fanteziye yönelmesi ve kişisel meraklarını burada gidermeye çalışmasına karşılık Türkiye'de bireyler böyle bir ihtiyaç hissetmezler. İslam dini, gerek yaşanan dünya, gerek ölüm sonrası dünya hakkında, modernizmin "fantastik" olarak tanımlayacağı birçok unsuru içerisinde barındırır. Genel olarak Doğulu, özelde de Türkiyeli bireyler gündelik hayatlarında "fantastik" birçok öyküyü dinliyor, hissediyor ve inanıyor. Bu nedenle fantastik, bizim için günlük hayatın ötesinde, salt entelektüel faaliyet olarak algılanmamış, ilgi görmemiştir. Sonuçta hayatın içinde olan fantastiğin başka kaynaklarda aranmasına gerek kalmamaktadır.

Fantastiğin gelişememesindeki bir başka nokta ise Batılı "birey"in Türkiye'de geniş bir çevre oluşturamamasıydı. Bireyin gelişememesi, toplumsallığın her zaman ağırlığını koruması, bireysel arayışların ve zevklerin de önceden belirlenmiş sınırlar içinde kalmasına neden olmuştur. Bireyin topluma "yabancılaşamaması" yaşama ve toplumsal değerlere dair sorgulamalara girişmesine engel oluşturdu. Bireyin kişisel dünyasında ortaya çıkabilen soruların cevabı daha önce oluşmuş bulunan toplumsal zihniyet tarafından cevaplandı.

Doğulu birey kendine has, kendi zevklerini yansıtan özel bir dünya arayışı içerisine girmeyerek elinde olanla yetinme yolunu tutmuştur. Buna bağlı olarak bireysel hayal dünyasının büyük önem taşıdığı fantastik türü ise gelişme imkânı bulamadı.

EDEBİYATIMIZDA HANGİ ESERLER BİZİ FANTASTİK ROMANLA TANIŞTIRDI?

Popüler edebiyat türleri içerisinde yer alan polisiye, aşk ve tarihi romanlar Türk edebiyatında uzunca bir süredir üretilmekte. Türk okuyucusunun yabancısı olmadığı bu türlerdeki eserlere dair çok sayıda çalışma da yapıldı. Ancak korku, fantastik, bilim kurgu gibi türler ise birkaç örnek dışında neredeyse hiç üretilmedi, dolayısıyla bu isimlere ait edebi sınıflamalar da oluşamadı.

Korku türünde H. Rahmi Gürpınar'ın "Mezarından Kalkan Şehit, Gulyabani", Kerime Nadir'in "Dehşet Gecesi", Vala Nurettin'in "Karacaahmed'in Esrarı", Ali Rıza Seyfi'nin "Kazıklı Voyvoda", Vedat Örfi Bengü'nün "Lord Lister Serisi", Behçet Safa'nın "Şeytan" adlı romanları yazıldı.

Bilim kurgu türünde sadece iki eserimiz mevcut. Dr. V. Bilgin'in "Rüya mı Hakikat mi" ve Metin Atak'ın "Gezegenler Savaşıyor" adlı romanları edebiyatımıza bilim kurguyu getirdi.

Fantastik roman türünde ise Giritli Aziz Efendi'nin "Muhayyelât, başka bir deyişle Muhayyelât-ı Ledünni-i İlahi-i Giridî Ali Aziz Efendi ya da Muhayyelât-ı Aziz Efendi" adlı eserinden başka bir metin kaleme alınmadı.

1980 YILI FANTASTİK ROMAN İÇİN DEĞİŞİM ZAMANIYDI

1980'li yıllarda bu durum değişmeye başladı. Öncelikle kültürel ortam yeniden şekillenme sürecine girdi. Batıdan her geçen gün artan sayıda roman çevrilmeye başlanmış, Barbar Conan gibi fantastik çizgi romanlar ve filmler Türk okuyucusunun fantastik türüne aşina olmasını sağlamıştı.

1990'lı yıllarda bilgisayarın gelişimi, yeni nesillerin FRP (Fantasy Role Playing) adlı fantastik oyunlarla tanışmasına, fantastik dünyanın kabul gören özelliklerine dair fikir sahibi olmalarına yol açtı. 1990'lı yıllarda çeviri fantastik roman ve sinema filmlerinin sayısının her zamandakinden fazla artmasını, türün gerçek anlamda Türk edebiyat çevresince kabul edilmesini sağlamıştı. Bahsedilen değişimleri yaşayan Türk okuyucusu ve edebiyat üreticisi 2000'li yıllara fantastik türüne hazır olarak girdi.

DENEYİMSİZ AMA GÜÇLÜ FANTASTİK ROMANLAR

Ülkemizde 2000'li yıllarda başlamış olan fantezi romancılığı henüz genç ve deneyimsiz olsa da ciddi ürünlerle kendini şimdiden ispatladı. Fantezi türünün alt kolları söz konusu olduğunda sadece dört başlığa girebilen eserler yazılmış durumda. Batı edebiyatı ise yüzyıllar öncesine uzanan deneyimi sayesinde çok sayıda alt kola ayrıldı ve binlerce romanla bu kolları sürekli olarak besledi. Sayısal yetersizlik türün gelişimini sağlayacak yeterli malzemenin birikimini engellemekte.

Yerel fantastik romanların bazıları okunduğu zaman Batılı benzerlerini akla getirse de benzer durumun pek çok ülke için geçerli olduğu biliniyor. Daha da önemlisi Batılı fantezilerin birçoğunun yine bu ülkelerde binlerce tekrarının yapılması sıradan bir durum.

Türk fantezi edebiyatı için en iyi çıkış yolu kendi kültürel birikimine dayanmaktan geçiyor. Türk edebiyatı son dönemde bilim kurgu, korku, casus gibi yeni roman konularına yöneldi. Bunlardan biri olan fantastik edebiyat da diğerlerinin yaşadığı sorunların benzerleri ile yüzleşiyor, kendine bir yön arıyor.

(Türk Edebiyatında Fantastik Roman - Nuran Özlük; Türk Edebiyatında Fantastik Roman - Veli Uğur )

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN